Kültür Bakanlığı Destek Vermedi, Onlar Seyirciden Yana Umutlu

Pinterest LinkedIn Tumblr +

kulturbakanlıgı[Nihan Bora’nın Kültür Bakanlığı’nın 2013-2014 ödenek listesinde yer almayan tiyatro ekipleri ile gerçekleştirdiği söyleşilerden oluşan yazısını okuyucularımızla paylaşıyoruz.] Yer altında ya da üstünde; kendi çabasıyla iyi işler çıkaran tiyatro topluluklarının birçoğu, Kültür Bakanlığı’nın 2013-2014 ödenek listesinde yer almadı. Şimdiye kadar kendi imkanlarıyla ayakta kalan tiyatro ekipleri, bundan sonra da aynen devam edeceklerini söylüyor. Zorluk yaşayacaklarının da farkındalar ama onların tek istediği seyirci desteğini yanlarında hissetmek. Değerlendirme Komisyonu’ndan Refik Erduran ve tiyatro ekipleriyle konuştuk.

Ekipler tiyatronun gelişmesi için böylesine çabalarken, Kültür Bakanlığı’nın 2013-2014 sezonunda ödenek ayıracağı özel tiyatroları açıklamasıyla kafalar karıştı. Neden bu ekipler görmezden gelindi ya da ekiplere hangi gerekçeyle ödenek ayrılmadı? Üstelik bakanlığın övünerek söz ettiği bir ‘desteğin artması’ durumu da söz konusuydu.

Önce Değerlendirme Komisyonu’nda yer alan yazar Refik Erduran’la görüştük. Erduran, “Ben özel tiyatrolara destek sağlanırken muvafık-muhalif ayrımı yapılmasına komisyonda karşı çıktım” dedi. Görüşünü Sabah gazetesindeki köşesinde de belirttiğini ve açık seçik mesajlarla gerekli yerlere bildirdiğini söyledi Erduran. Ayrıca muhalif olmanın bir kıstas olamayacağını sert bir dille şöyle eleştirdi: “Destek verip vermeme konusunda muvafıklık-muhaliflik kıstaslardan biri olamaz elbette. Devletin düzenlediği turnuvada birinci gelen koşucuya ‘muhaliftir’ diye madalya vermemek mümkün mü? Destek vermek de tiyatrolar arasında bir turnuvadır. Kimin dereceye girdiğine komisyon karar verir. Başka kıstas uygulanmamalıdır.”

Bakanlığın açıkladığı listeden sonra sosyal medyada Refik Erduran’a dair eleştiride bulunanlara karşı da, sitemini şöyle dile getiriyor Erduran: “Öyleyken yardım listesi açıklanınca ne kadar hırgür çığırtkanı varsa sosyal medyada yaygara kopararak uygulama karşısında niçin sessiz kaldığımı sormaktalar.”

Bu yıl destek almayan ya da daha önceki başvurularında destek almadığı için bu yıl başvurmayan 5 ekiple konuştuk. Her şeyi bir yana koyup birbirlerine ve seyircinin desteğine ihtiyaç duydukları konusunda hemfikirler.

mirza-metin2-214x300“GEZİ OLMASAYDI DA, ÖZEL VE BAĞIMSIZ TİYATROLARA BİR YÖNELİM OLACAĞI BEKLENİYORDU”

Kürtçe tiyatro yapan DestAR Theatre‘dan Mirza Metin, son 4 yıldır bakanlıktan ödenek aldıklarını fakat bu yıl listede adları olmadığını söylüyor ve bu ödeneği şöyle anlatıyor: “Bütün özel tiyatrolar gibi biz de 2009 yılında sözsüz bir oyun olan ‘Cerb’ oyunuyla başvuru yapmıştık. Çok farklı bir deneyimi yok ödenek almanın ama maddi açıdan azıcık daha rahat yaşanabiliyor prodüksiyon süreci.”

<
p style=”text-align: justify;”>Bakanlığın destek verdiği ya da vermediği tiyatrolara, herhangi bir açıklama yapmadığını söyleyen Metin, bu yıl da bir gerekçe açıklanmadığını söylüyor. Neden destek almadıklarını sorduğumdaysa, şunu söylüyor: “Hükümetin tiyatroya karşı başlattığı yönelimin yeni olmadığını biliyoruz. Sürece bir bütün olarak bakarsak; bir gecede Şehir Tiyatroları yönetmeliğinin değiştirilmesi, Devlet Tiyatroları’nın kapatılması ya da özelleştirilmesinin gündeme taşınması zaten sıranın özel tiyatrolara geldiğini gösteriyordu.
Gezi yaşanmamış olsaydı da özel ve bağımsız tiyatrolara bir yönelim olacağı beklenen bir şeydi. Dahasını da bekliyoruz. Muhalif olmak iktidara göre suç olmamalıdır. Ancak iktidarlar muhalefetten ders almayı bilmezler. Kendilerince haddini bildirerek ders verdiklerini sanırlar. İktidarlar muhalefetten korktukları için imparatorlaşır ve saldırganlaşırlar. Bu yüzden ödenek alamadık bizce.”

“SOKAĞA ÇIKIP BİLET SATTIĞIMIZ ZAMANLAR OLMUŞTU, YİNE ÇIKARIZ”

Bakanlık desteğinin sadece gişe geliriyle ayakta kalamayan tiyatrolar için önemli olduğunu söylüyor Metin ama “İlle de bakanlıktan ödenek almak gibi bir derdimiz yok” diyor. “Bizler bir taraftan da inatla tiyatro yapan insanlarız. Yıllarca Kürtçe tiyatro yapan insanlar olarak hiç bir yerden destek almıyorduk ama tiyatro yapıyorduk. Bu hem seyircimizin hem de inadımızın sayesinde oldu. Ancak ya yerel yönetimlerin tiyatroyu ve genelde sanatı desteklemesi için çeşitli düzenlemeler yapılmalı yada kültür bakanlığının demokratik bir anlayışla bu destekleri planlaması lazım.

Hatta bizce bu destek meselesi devletin güdümünden çıkmalı ve yerel yönetimlerin sorumluluğuna verilmeli ve her yerel yönetim senede üç yada dört tiyatroyu desteklemesi zorunlu kılınmalı sadece maddi destek değil mekan tahsisinde ve lojistik destekte bulunmalı bu yönetimler. Tabii Türkiye için uzak bir hayal bu” diyen Metin, bundan sonrası için de eski deneyimlerini unutmadıklarını şöyle söylüyor: “Sokağa çıkıp bilet sattığımız zamanlar olmuştu. Yine sokağa çıkarız. Belki daha örgütlü bir şekilde çıkarız.”

ebru-nihan-celkan2-214x300“BAŞVURU YAPMADIK, ÇÜNKÜ ÖNCEKİLERE YANIT ALAMADIK”

BuluTiyatro’dan Ebru Nihan Celkan, “BuluT daha önce hiç bir projesinde bakanlık tarafından desteklenmedi. Verilmeyen destek gerekçelendirilmedi” diyor. Bu yıl başvuru yapmadıklarını söyleyen Celkan, bunun nedenini de şöyle açıklıyor: “Başvuru yapmamamızın nedeni daha önceki başvurularımıza yanıt alamayışımız. Başvuru için ayrılması gereken bir süre var ve o sürenin karşılığında açıklanan listede projenizin ismini görmediğiniz zaman bir açıklama ihtiyacı doğuyor. ‘Hangi noktalarda eksiklerimiz var? Neleri geliştirmeliyiz? Projemizin tatmin etmeyen noktaları nedir?’ gibi soruların karşılığı önemli. Bu soruların karşılığı bakanlığın bir kültür politikası olduğunu gösterir ancak ne bu sorular ne de karşılıkları mevcut. Sonuçta herhangi bir açıklama yapılmadığından desteğin neden verilmediği sorusu açıkta kalıyor. Yıpratıcı bir süreç ve yıldırıcı bir sonuç. Bu süreci bir kere daha tecrübe etmek istemedik.

Kültür Bakanlığı’nın desteğinin önemini sorduğumda, Celkan şöyle yanıt veriyor: “Kültür Bakanlığı destekleri açıkladığında zaten birçok proje sezona başlamış oluyor. Aslında oyuna dair giderlerin büyük kısmı tarafımızdan karşılanmış oluyor. Bu noktada bakanlık desteği tabii ki maddi olarak tiyatronun yükünü azaltma noktasında önemli ancak destek kararı olumsuz olduğunda değişen bir şey olmuyor. Zaten oyun seyirciyle buluşmuş olduğundan sezon boyunca devam ediyoruz.”

“MANEVİ OLARAK BİZİ AYAKTA TUTAN SEYİRCİMİZİN İLGİSİ”

Destek olmadan tiyatronun ayakta kaldığını söylüyor Celkan fakat, “Proje sayısı azalır, var olan projelerin hayata geçmesi zorlaşır, sadece tiyatrodan hayatını sürdürmeye çalışan tiyatro girişimcileri ve emekçilerinin var olma mücadelesi, hayatlarını sürdürme mücadelesi çetinleşir, zorlaşır” diyor. Tam bu noktada seyirci desteğinin önemli olduğnu söylüyor: “Manevi olarak bizi ayakta tutan seyircimizin ilgisi, talebi ve projelerimizi takip etme sürekliliği, şimdi bu maddi düzeyde daha fazla önem taşıyor olacak. Seyirci tiyatroyu talep ettikçe bizler destek olmadan öyle veya böyle devam ederiz. Her zaman yaptığımız gibi birbirimize destek olarak ayakta kalmaya çalışırız. Seyirci sayısının artması ve projelerin daha fazla insana ulaşması tiyatroların ve tiyatro mekanlarının yaşaması için hayati önem taşıyor.”

Açıklanan listede yer alan isimlerle ilgili de, tiyatro projelerinin hala destek alabiliyor olması yönünden bakıyor Celkan ve “Hangi projenin neden destek aldığı değil, destek verilmeyenlere neden verilmediği tartışma konusudur diye düşünüyorum” diyor.

sami-berat-marcali2-214x300“YERLİ YAZAR ÖNCELİKLİ DEMİŞSİN. BEN NEYİM, YABANCI YAZAR MIYIM?”

Daha önce Kültür Bakanlığı’ndan hiç destek almadıklarını söyleyen İkincikat’tan Sami Berat Marçalı, “Gerekçe olarak her seferinde projenin beğenilmediği ya da sunulan bütçe fazla olduğu için kabul görmediği söylendi” diyor.

Sonuçlardan haberdar olma biçimlerini eleştirerek şöyle anlatıyor Marçalı: “Zaten normalde sizi arayıp şu sebepten reddettik demiyorlar. İnternetten sınav sonuçlarına bakar gibi öğreniyorsun. Sonrasında da eğer sen peşine düşersen öğrenebiliyorsun. Henüz belirtilen bir açıklama yok. Çünkü biz her şeye muhalefet, karşı, gezici, değersiz, dördüncü sınıf vatandaşlar olduğumuz için öncesinden haber verilmeyi hak etmiyoruz.”

“BUGÜNE KADAR YOKTUNUZ, HİÇ OLMAYIN”

İkincikat 4. kez bakanlıktan ödenek almak için başvuruyor ve 4. kez reddediliyor. Bunun nedeni ne olabilir diye sorduğumda Marçalı şöyle cevap veriyor: “Bence olaylar tamamen politik. Sen benim projemin ya da benim tiyatromun ne kadar önemli olduğunu ne kadar desteğe ihtiyacı olduğunu adımı Google’lasan anlarsın. Bir kere artık önemli tiyatrolardan biriyiz. Ödül almadığımız, hakkımızda konuşulmayan bir sezon yok. Yerli yazarlar öncelikli demişsin. Ben neyim? Yabancı yazar mı? Adımı yüksek sesle okuyunca bir garip mi duyuluyor? Anlamıyorum. Oyunun adı “KÜÇÜK” diye bizi de mi küçük görüyorlar? Nedir bu bize ait olanı alamama hallerimiz? El insaf diyorum. Bugüne kadar yoktunuz, hiç olmayın diyorum.”

“YORULMAK OLMAZ, DİRENMEDEN YAŞANILMAZ”

Bakanlıktan gelece paranın halkın parası olduğunu, devletin parası olmadını söylüyor Marçalı, “Devlet onu zaten halktan aldığı vergilerle ‘adil’ bir şekilde sanata ayırmak için kullanıyor. Erdoğan bu parayı cebinden çıkartıp vermiyor. Öyle olsa, ben hiç istemem zaten. Hak edene adil bir şekilde verilmek zorunda. Sen koskoca Genco Erkal’a vermemezlik edemezsin! Bu hakkı sana kimse vermiyor. İlk senemizde dediler ki ilk kez başvuran tiyatrolar alamaz. E tabi Moda Sahnesi yaklaşık 20 yıllık bir sahne olduğu için hemencecik vermişler. Doğal tabii. İkinci senemizde de yerli yazarlara ağırlık veriyoruz dediler. E ben görüyorum, millet yabancı yazarlarla almış. 3. senemizde de bütçeyi bahane ettiler. Benim bu seneki sunduğum bütçeyle bir tiyatro bir ay anca geçinir. Haberleri var mı acaba?” diyor.

Destek almanın önemli olduğunu söylüyor Marçalı, bu işin sektör olamamasının da maddi zorluklar yüzünden olduğunu anlatıyor: “Hep bir amatör tarafı kalıyorsa, o da maddi çıkmazları yaratıcılığa çevirme gayreti.” Şimdiye kadar nasıl devam ettilerse aynen, tam gaz yorulmadan devam edeceklerini söylüyor, “Direnmeden yaşanılmaz” diye de ekliyor.

Açıklanan listedeki isimlere dair görüşleri de şöyle: “Yüzde 80’ini yeni görüyorum, duyuyorum. Şimdi içten içe soruyorum. Ulan tiyatronun göbeğinde ben yaşıyorum. Bütün tiyatrocular benim arkadaşım sayılır. Hiç mi karşılaşmadık, hiç mi ismini duymadım? Olur mu öyle şey? Şu an tiyatronun kalbinde bağımsız tiyatrolar yatıyor: ikincikat, 6′dan sonra, destar, emek, ekip, d22, hal, bulut, oyunbaz, yan etki, artı, craft, tem, bereze… Nerede bu isimler? Demek ki Ankara, İstanbul’daki tiyatroları İstanbul’dan daha iyi dinlemiş, gözleri kapalı.”

ufuk-tan-altunkaya2-214x300“YENİ BİR OYUN PROJENİZ YOKSA SALONUNUZUN DESTEK ALMA ŞANSI YOK”

Tiyatro Artı’dan Ufuk Tan Altunkaya, İstanbul’da faaliyet gösterdiklerinden beri devlet desteğinden yararlanamadıklarını anlatıyor. “Daha önce İzmir’de faaliyet gösterirken bir defaya mahsus olmak üzere amatör tiyatro kategorisinde faydalanmıştı. Ancak İstanbul’da gerek amatör gerek profesyonel kategorilerde yapılan 5 başvuru da reddedildi” diyen Altunkaya, profesyonel kategoride şirketsel belgelerin eksikliği veya yeni oluşu gibi nedenlerle alamadıklarını ancak onun dışında bağımsız sanatçı olarak yaptığımız dört proje bazlı başvuru rededildi ve nedeni belirtilmediğini söylüyor.

Onlar da daha 5 kez ret cevabı aldığı için bu yıl yeniden uğraşmak ve belgelerle boğuşmak istemediklerini söylüyorlar. Neden destek almaları gerektiği konusunda şunları söylüyor Altunkaya: “İstanbul’u geçtik, Türkiye’de dahi tiyatro salonlarının yetersizliği ortada. Bu bağlamda özellikle salon sahibi tiyatroların her şartta destek alması gerektiğini savunuyoruz. Problem zaten burada da başlıyor. Kültür Bakanlığı ‘özel tiyatrolar’a sadece oyun-proje bazlı yardım yapıyor. Yani yeni bir oyun projeniz yoksa salonunuzun destek alma şansı hiç yok. Ancak temelde öncelikle özel tiyatro salonlarının desteklenmesi gerekiyor çünkü tiyatro yapılmasını sağlayan ve lokomotif görevi gören yerler salonlar. Salonlarınız desteksiz kalırsa var olan projelerin de hayat bulma şansı yok. Dünyada öncelikle kurum ve salon desteği söz konusu. Türkiye’de ise sadece proje desteği var. Problem kültür politikalarında yatıyor ve acil-yeni bir düzenleme gerekiyor.”

Bugün çoğu tiyatronun sadece gişe geliriyle ayakta kalmaya çalıştığını söylüyor Altunkaya, “Oysa ki en iyi şartlarda bile gişe geliri bir tiyatronun giderinin ancak yüzde 30’unu karşılıyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sanat kurumları ancak destekle ayakta kalabilir. Bunu hem özel kurumlar; hem devlet hem de yerel yönetimler sağlar. Özel kurumlar alternatif mekanları desteklemek konusunda yetersizler – hatta gereksiz buluyorlar. Bu noktada görev devlete ve yerel yönetimlere düşüyor. Yerel yönetimlerin yasal olarak desteklemek gibi bir zorunluluğu olmadığı gibi desteklemek istese bile sorunlar doğabiliyor. Burada tek kapı Kültür Bakanlığı’nın bu ödeneği oluyor. Ancak o da destek olmuyor” diyor.

Altunkaya, diğer bağımsız ekipler gibi Tiyatro Artı olarak bundan sonra da her yıl yaptıkları gibi mücadeleye devam edip ayakta kalacaklarını söylüyor.

yigit-sertdemir-214x300“BİR ONUR DEĞİL DESTEK ALMAK YA DA ALMAMAK”

Altıdan Sonra Tiyatro’dan Yiğit Sertdemir, daha önce bakanlıktan sadece bir kez destek almadıklarını söylüyor, onun da evraksal bir sorundan ötürü olduğunu söylüyor, “Bu sene henüz herhangi bir gerekçe belirtilmedi. Merakla bekliyoruz” diyor.

Bu yıl nasıl bir gerekçeyle listede isimlerinin olmadığını sorunca, şu açıklamaları yapıyor Sertdemir: “Daha önce aldığımızdan farklı bir durumda değiliz “kağıt üzerinde”. Hatta bildiğim kadarıyla, parametrelerini de ziyadesiyle yerine getiriyoruzdur. Yerli oyun olmasından başlayarak. Bir sanatı icra eden kişi ya da kurum, neden desteklenmeliyse o yüzden. Neredeyse sıfır kazançla, üstelik -elbette bize ve seyircilerimize göre- niteliği ortalamanın bir hayli üstünde oyunlar yapıyoruz. İstanbul’a bir sahne kazandırmışız. Uluslararası projeler yapmaya, alanında uzman kişileri davet edip atölyeler düzenlemeye çalışıyoruz. Hasbelkader -kağıt üstünde önemli olduğu için belirtiyorum- ödüller de almışız. Bunların tamamı dışarıdan baktığında mantıken bulunabilecek gerekçeler. Ama bana sorarsan, zaten bu koşullarda vazgeçmeden üretmekten yana olan her tiyatro desteklenmeli. Tiyatroysa tabii. “

Bakanlıktan gelen desteğin sadece maddi anlamda önemli olduğunu söylüyor Sertdemir ve bu desteğin zaten olması gerektiğini şu sözlerle açıklıyor: “Bir onur değil yani destek almak ya da almamak. Manevi tatmin sağlamıyor. Görevi kanaatimce. Ne alınca yandaş oluyorsun ne de almayınca kahraman. Pek çok yerden destek almaya çalışarak ilerliyor tiyatrolar. Başta seyirci desteği, sonra belli şirketlerin destekleri, tanıdıklar vasıtası ile yapılmaya çalışılan toplu satışlar -bildiğim kadarıyla tabii-, bazı tiyatrolar için yapımcılar vs. E zaten tiyatrolar birbirini destekliyor başta, birbiri için destek oyunları oynuyor vs. Devlet desteği dediğin de, maddi bir destek neticede. Dedim ya, görev. Lütuf değil yani. Cebindeki paradan vermiyor. Hani öyle bir algı var ya. Sanki eğitime ayırdığı cebindeki parayı tiyatrolara dağıtıyormuş gibi. Zaten bunu yapmak görevi ve bunun için ayrılmış bir bütçe var. Komik.”

“CEZALANDIRMA SÖZ KONUSU İSE BİRLİKTE HAREKET ETMEYE AÇIK OLALIM”

Bundan sonrası için de aklın yolu bir, “Şimdiye kadar nasıl ilerlediysek öyle” diyor: “Elbette maddi olarak nısbi oranda da olsa bir destekti bu. O payın olmaması, eksiklik. Ama iş ayakta kalmaya gelince, zaten diktik yani eğilmedik destek olmayınca. Burada elim olan, bir ceza yaptırımı olma kokusu ve kıymeti ile varlığı meçhul bir takım tiyatrolara destek verilmiş olması. Eğer bunun netliği hepimiz için bariz ise, zaten ayakta kalmak zorundayız. Maddi kısım içinse, seyircilerin ve tiyatroların beraber hareket etmesi gereken bir durum var. Bakalım nasıl bir yol bulunacak.”

Listede yer alan isimlerle ilgili de meslektaşlarıyla birlikte hareket etmenin gerekliliğini vurgulayarak şöyle diyor: “Kıymeti ve varlığı meçhul bir takım tiyatroları dışarıda bırakarak; destek alan diğer tiyatroların yüksünmemesi gerektiğini düşünüyorum. Ne onlara bakışta kötü bir algı oluştu ne de aldıkları desteği mideleri kaldırmaz bir hale gelsinler. Burada önemli olan, bu kadar bariz bir ‘cezalandırma’ söz konusu ise, birlikte hareket etmenin gerekliliği. Buna açık olalım bence. Gerisi geçer.”

Yazının tamamı için Zete

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.