Edremit’ten Kaz Dağları’na doğru yukarıya vurduğunuzda, karşınıza bir yol ayrımı çıkıyor. Direksiyonu sola kırdığınızda Tahtakuşlar Köyü’ne, sağdan devam ederseniz Çamlıbel Köyü’ne varıyorsunuz. Aralarındaki mesafe; laflaya laflaya şöyle bir sabah yürüyüşüne niyetlenseniz; konunun sonunu görmeden birinden diğerine varılacak kıvamda; öyle yakınlar…
Çamlıbel, Tuncel Kurtiz’in, babası Hamdi Vala Bey’in kaymakamlık görevi nedeniyle ilk kez 14 yaşındayken tanıdığı, bir ömür hayalini kurduktan sonra 10 yıl kadar önce yerleştiği, çalıştığı zamanlar haricinde tüm zamanını geçirdiği ve çok sevdiği butik oteli Zeytinbağı’nı açtığı yer.
Tahtakuşlar da sık sık ziyaret ettiği, kahvesinde oturup köylüleriyle muhabbet koyduğu, sakinleri tarafından büyük sevgi ve saygı gördüğü komşu köy.
Kurtiz’in vefatı, her iki köyün sakinlerini yeterince üzmemiş gibi, beklenmedik bir kaosa da vesile oldu. Önce Kurtiz’in Tahtakuşlar Köyü’ne defnedileceğine dair haberler boy gösterdi. Bunu, bir Alevi-Türkmen köyü olan Tahtakuşlar’ın bu talebi reddettiğine dair haberler takip etti.
“BAŞIMIZIN ÜZERİNDE YERİ VARDIR”
Ve tahmin edileceği üzere, Kurtiz’in inanışlarından, alevi köyünün tutuculuğuna kadar türlü spekülasyonun da çeşniye dahil edildiği harlı tartışmalar, hadiseyi Sünni-Alevi çekişmesine bağlamaya kadar vardırıldı.
Kurtiz, neticede arzuladığı üzre, edebi istirahatine Kaz Dağları’nda çekildi. Ancak, Tahtakuşlar Köyü’ne de bir yanlış anlaşılmanın ağırlığı, çok sevdikleri, “Başımızın üzerinde yeri vardır” dedikleri Tuncel Kurtiz’i istememekle ve yobazlıkla yaftalanmanın yükü kaldı. Başlarına ne geldiğini anlamamış bir şekilde, bu imajı nasıl temizleyeceklerine dertleniyorlar bu aralar.
Köye vardığımızda, Tahtakuşlar’ın Muhtarı Hasan Bozkurt’u arıyoruz; elimizde olmadan biraz da emrivaki yaparak görüşme talebinde bulunuyoruz. Telefonu Çamlıbel’in Muhtarı Mustafa Çambel’in yanında açıyor. Ki bunun şaşırtıcı bir yanı yok esasında; çocukluktan beri arkadaşlar; ailece görüşüyorlar. Her zaman olduğu gibi, Edremit’e birlikte inmişler; bizi Muhtarlar Derneği’ne davet ediyorlar.
İKİ KÖY ORTAK HAREKET EDİYORUZ
Hasan Bozkurt, yaşadıklarından dolayı biraz yorgun. Kurtiz’in vefat haberi geldiğinde köyde bile olmadığını anlatıyor. O sırada köylüleriyle birlikte Hacı Bektaş kültürel etkinliği için Kırşehir’deymiş. Bu haberler çıktıktan sonra “herhalde 700 bin kişiye” dert anlatmış:
“Cuma günü Hakk’ın rahmetine giden büyük ustamız, Tuncel Abimizin, TV’lerde Tahtakuşlar Köyü’ne defnedileceği söyleniyor. Bize ailesinden gelen böyle bir talep ya da haberimiz yok. Ben arkadaşımı (Mustafa Çambel) arıyorum; bana Tuncel Abi’nin vasiyeti üzerine Çamlıbel’de yerinin ayrıldığını söylüyor. Cumartesi günü büyük bir telefon trafiğine kilitleniyoruz. Tuncel Abi’nin başımız üzerinde yeri var ama onun vasiyetini bozmak bize yakışmaz. İki köy ortak hareket ediyoruz biz. Rahmetlinin orada olması, burada olması, bizim için hiç sorun değil. Bunun farklı mecralara çekilmesi bizleri çok çok üzdü. Neticede hepimiz göçeceğiz; dostluklar baki… Buradaki dostlarımın çoğu Sünnidir; ki bunu belirtme gereği bile duymam. Tuncel Abi, Çamlıbey Köyü’nde çocuklara tiyatro düzenlerdi, benim köydeki çocukları toplayıp götürürdüm. Rahmetli Ali Ekber Çiçek vefat ettiğinde bir talep gelmişti, onu değerlendirdik. Bize ‘Alevi yobazı’ olduğumuzu söyleyen Alevi dernekleri oldu. Kendim de Alevi öğretisinde dedelik yaptığım için, bana yakışmaz dedim, cevap vermedim, o mesajları da sildim yani.”
“BU SÖZÜ KİM ÇIKARDI ANLASAK RAHATLAYACAĞIZ”
Çamlıbel Köyü Muhtarı; Mustafa Çambel “Bu sözü kim çıkardı bir anlasak biz de rahatlayacağız” diyor: “Yemin ederek söylüyorum; bana defalarca dedi ki ‘Muhtar ben ölürsem, beni burada, deniz gören bir yere defnettir.’ Ben bunu vasiyet olarak kabul ettim. En son Ihlamur Ağacı’nın orada çay içtik, ağustos ayında. Köpeği Çiko ölmüştü. ‘16 yaşında dostum gitti’ diyordu; o zaman da söyledi.”
MÜMKÜN OLSA BAHÇELERİNE DEFNEDECEKLER
Tahtakuşlar Köyü’nde çay bahçesi ve pansiyon olarak hizmet veren İkizler’in sahibesi Elif Kar, dünyalar tatlısı bir kadın. O gün Cemevi’nde, Makedonya’ya üniversite okumaya gidecek büyük oğlu için bir yemek veriyor. Hem köylülerle de konuşuruz diye bizi de davet ediyor:
“BİZİ BU İŞTEN ARITIN”
“Bizi bu işten arıtın” diyor: “Biz iki köy, aynı otobüsü kullanırız, böyle şeylerle hiç alakamız yoktur. Çamlıbel’in adı, evvelden Tahtaköy’dü; Tahtakuşlar’la karıştı da mı öyle oldu, anlamadık ki? Ben şahsi olarak çok isterdim buraya gömülmüş olsun. Neden dersen, Tuncel Kurtiz gibi insana ev sahipliği yapmak onurdur. Bir ömürlük ağırlayacaktık onu.”
Bu olaylar olduktan sonra Tahtakuşlar’daki kabristanda Ali Ekber Çiçek’in mezarını ziyaret etmiş: “Ali Baba, sen burada yatıyorsun, kusura bakma, arkadaşını yatıramadık diye sevdim onu. İki köy arasında olmayacak iş oldu. Bizim köyümüz bambaşka bir köydür, uygardır, aydındır… Niye böyle oldu, hiç anlamadım.” Görünen o ki hiçkimse anlamamış. Köy ahalisi Tuncel Kurtiz’i yere göğe koyamıyor. Hepsinin uzak yakın bir anısı var ve sitayişin sonu yok. Mümkün olsa, alıp bahçelerine defnedecekler; o derece…
Çıkan sözlerin üzerine, Kurtiz’in mezarının başında onu ne çok sevdiklerine dair dövizler taşıyan Tahtakuşlar Köyü gençlerinden Hülya Kocabıyık, “Bize sorulmadı, bir anket yapılmadı; sorulsa başımızın üzerinde yeri var derdik” diyor: “Burada her zaman çok sevilen bir insandı; sorulsaydı, kesinlikle olumlu cevap verirdik zaten. Gerçekten çok üzüldük.”
Tuncel Kurtiz’in mezarı, Edremit Körfezi’ne nazır bir yerde; rengârenk çiçeklerle süslenmiş. Geleni gideni, ziyaretçisi bol. Başına dikilmiş Türk bayrağından Çarşı flamasına, çelenklerden resimli taşlara, gelenlerin bıraktığı türlü çeşit şeyle bezeli. Cenaze yıkadığı için “Sen tehlikeli adamsın” diye takıldığı ahbabı muhtarlık azası Mustafa Öner her günkü gibi, yine geçerken
‘baba’ya uğramış; “Baba derdik biz ona” diyor: “Bak sayesinde mezarlık da temizlendi, canlandı. Her gelen çöp kaldırıyor. Hâlâ bir eli üzerimizde.”
Hürriyet