[Kerem Akça’nın geçtiğimiz sezon Brodway’de sergilenen Big Fish Müzikali ile ilgili kaleme aldığı Habertürk Gazetesi’nde yayınlanan haber yorum formatındaki yazısını okuyucularımızla paylaşıyoruz.]
2003’te Tim Burton’ın sinema uyarlamasıyla görsel sanatlarda ilgi odağı haline gelen ‘Big Fish’ romanı, geçtiğimiz ay Broadway sahnesinde müzikal kıyafeti giydi. Ben de bu eseri Eylül’de gerçekleştirilen ön gösterimlerinden birinde seyrettim. Müzikalin, fantastiğin önemsendiği günümüzde baba-oğul ilişkisine mitolojik, masalsı ve gerçeküstücü yaklaşımı görkemli bir blockbuster ışıltısıyla doldurması sevindirici. Bana kalırsa 6 Ekim’de gerçek gösterimlerine başlanan ‘Big Fish’, kısa sürede Broadway klasiğine dönüşebilecek rüya gibi bir müzikal.
Nice fantastik serüvende görüldüğü üzere Homeros’un unutulmaz ‘Odysseia’ efsanesinden etkilenen Daniel Wallace, 1998’de yazdığı romanıyla müthiş bir yaratıcılık sınavı vermişti. Ölüm döşeğindeki baba ile dinç oğul arasında geçenleri ‘masal-mitos-halk hikayesi’ parçalarıyla resmeden bu eser, Binbir Gece Masalları’nı kurmaca biyografiye geçirmekten fazlasını yapıyordu. Dünyasının katmanlılığıyla halen akıllardan çıkmaması ise aslında ‘çağdaş fantezi edebiyatı’ adına önemsenmesi gereken bir adım anlamına geliyordu.
Daniel Wallace’ın Fantastik Dünyasının Tiyatro Sahnesinde de Karşılığı Var
2004’te Burton’ın ona giydirdiği yelek “Teneke Trampet”vari (“Die Blechtrommel”, 1979) bir masalsılık idi aslında. Dev, tek gözlüklü cadı derken, tabiri caizse tam teçhizatlı bir ötekiler şöleni idi karşımızdaki. Bu tabirin görünümü, büyük oranda 21. yüzyılın başındaki panayır geleneğinden çıkmış izlenimi yaratıyordu. 5 Eylül 2013’te Broadway sahnesine ‘müzikal’ formatında uyarlanan eser, orada da hakkını veriyor. ‘Wicked’ın “Oz Büyücüsü” (“The Wizard of Oz”, 1939) spin-off’u edasıyla şanına şan kattığı bir zaman diliminde kendi uğraşına odaklanıp, dünyasını albeni yüklü öğelerle sarıyor.
‘Big Fish’ müzikali, enerjisi, işçiliği, sahneleri bağlama gücü ve detaycı sanat yönetimiyle dikkat çekiyor. Koca bir su birikintisinin, nehrin ya da denizin içine düşmüş izlenimi yaratan bir ‘tuval’ ile açılan tiyatro yapıtı, sahnenin önüne de (orkestra kısmına) denizkızının gidip geldiği bir ‘su birikintisi dekoru’ yerleştiriyor. Bu durum büyük oranda karşımıza ‘olaylar hangi katmanda gerçekleşiyor?’ sorusunu çıkarıyor.