Dikmen Gürün
Tiyatroların bir anlamda ve her biçimde köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığı son yıllarda genç tiyatrocular kendi gayretleriyle açtıkları alternatif tiyatro mekânlarında kendilerini özgürce ifade etme olanağı yarattılar.
5 Ekim Cumartesi akşamı AltFest’13 başladı. 5-13 Ekim tarihler arasında çeşitli alternatif mekânlarda sürecek olan festivalin açılışı Kadir Has Sahne’de yapıldı. AltFest’13 ekibi Sami Berat Marçalı (İkinci Kat), Ceylan Dizdar (Kara Kutu), Gülhan Kadim(Kumbaracı 50), Sezin Gündoğan – Feyzan Yılmaz (Maya Cüneyt Türel Sahnesi), Ufuk Tan Altunkaya (Mekan Artı), Serkan Altıntaş (Sahne Hal),Berfin Zenderlioğlu’ndan (Şermola Performans)’dan oluşuyor…
Bağımsız tiyatro mekânları
Tiyatroların bir anlamda ve her biçimde köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığı son yıllarda genç tiyatrocular kendi gayretleriyle açtıkları alternatif tiyatro mekânlarında kendilerini özgürce ifade etme olanağı yarattılar. Onca sorunun orta yerinde, enerjilerin tiyatroya akması sanatla kurulan ilişkilerde yaratıcılığı destekledi. Topluluklar, içinde bulundukları mekânlardan yola çıkarak hem devamlılığa katkı sağlamak hem de tiyatro adına projeler üretmek, yeni alanlar açmak için, 2010-2011 sezonunda “Alternatif Sahneler” adı altında bir girişim oluşturdular. Doğru bir girişimdi bu. Doğruydu, sürekliliği vardı ve de sonuçta alternatif sahneler buluşması AltFest’13’ü doğurdu… Bu arada bakıyorum, 18. İstanbul Tiyatro Festivali’nin “Yeni Dalga” bölümüne bu mekânlarda yer alan bağımsız tiyatro gruplarının çoğunu davet etmişiz ve bütün oyunlar dolu oynamış, ilave seanslar konmuş. Bu noktada, AltFest’13’e giden yolu kendi ortak bildirileriyle şöyle gösteriyorlar: “İstanbul’da bağımsız tiyatro gruplarının sayısı giderek artıyor. Bu grupların ürettiklerini sahneleme alanları ise yetersiz kalmakta. Ancak son yıllarda özellikle Beyoğlu ve çevresinde yeni bağımsız tiyatro mekânlarının varlığından söz edilebiliyor. Mekânların var oluş biçimi ve var olma mücadelesi, sahnelerin dönüşebilir olması, farklı disiplinlerden gruplarla paylaşmaları ve paylaşım şekli, mekânlarda sahnelenen çağdaş oyunlar ve performanslar, gerçekleştirilen sorumluluk projeleri ve uluslararası projeler mekânları ‘alternatif’ yapıyor.”
5 Ekim akşamı AltFest’13 üç ödül verdi. Burcu Karakaya’ya “Seyirci Ödülü”, Ezgi Atabilen’e yazılarıyla alternatif sahnelere yaptığı katkılarından dolayı “Basın Ödülü” ve de Nilgün Kurt’a “Emek Ödülü” verildi. Nilgün Kurt, Maya Sahne’den başlayarak pek çok genç tiyatroya, tiyatrocuya emeği geçen bir isim…
Açılış oyunu olarak izlediğimiz Kadro Pa’nın “Circus d’Arc”ı ise Bernard Shaw’ın “Jan Dark”ından Simge Günsan ve Didem Kırış tarafından sahneye uyarlanmış tek perdelik kabare tarzı bir oyun. Kendi tanımlarıyla; “Ermiş Jan Dark’ın kahramanlık serüveni, ama yok öyle değil!” Çok kişili ama aslında iki kişilik bu renkli oyunda Simge Günsan sanki biraz daha dikkat çekiyor. Rolü avantajlı olduğu kadar da zor. Üstesinden geliyor… Kadro Pa, AlFest’13 programında değil, ama izlemek isteyenler Kabile Dans Stüdyosu’nun yerine ve programına bakabilirler…
Evet, sözü uzatmaya gerek yok… AltFest’13 dolu bir programla kapılarını açtı izleyicilerine ve böylelikle ne güzel ki İstanbul’da yapılan tiyatro festivallerine bir yenisi katıldı…
Ve Gecikmiş Veda Sözcükleri
Eylül ayının son günlerinden başlayarak duygular, düşünceler, özlemler yazıya döküldü art arda yitirdiğimiz Tuncel Kurtiz ve Turgut Özakman için. İki önemli tiyatro insanımız. Benim söyleyeceklerim bugüne dek söylenenlerden farklı olmayacak… O nedenle, bu değerli insanlara ekim başında kısaca selam edebiliyorum. Zorunlu olarak geciken ama içten bir selam. Tuncel Kurtiz için 1993’e dönüyorum; 5. İstanbul Tiyatro Festivali’nde Taxims’de sahnelediği “Şeyh Bedreddin Destanı” günlerine ve “Nâzım baba görse çok sever beni” ile başlayan sözlerine: “Çarptı beni şiir. Bir köylü isyanı değil Bedreddin olayı. O, bir filozof, bir hukukçu, bir devrimci. Şiirdeki zulmü Nâzım harikulade şiirsel bir dile dökmüş. Gerçek nedir, ne değildir? Kime göredir? Neye göredir? Bu şiirin gerçeği nedir? Etna yanardağına yaklaşabildiğim kadar yaklaştım Şeyh Bedreddin’e. Kâinatın sesini duydum onda…”
Turgut Özakman ise, ona şöhret kapılarını açan belgelere dayalı romanı Şu Çılgın Türkler’in ötesinde, yıllarını tiyatroya vermiş, eğitime vermiş bir öğretim üyesi ve oyun yazarı olarak Türk tiyatrosunda unutulmaz yerini almıştır kuşkusuz. “Pembe Evin Kaderi”, “Güneşte On Kişi”, “Tufan”,“Duvarların Ötesinde”, “Ocak”,“Töre”, “Sarıpınar 1914”, “Resimli Osmanlı Tarihi”, “Fehim Paşa Konağı”, “Bir Şehnaz Oyun” ve daha niceleri… Bütün oyunlarını izledik ve hepsinin ardında yatan toplumsal sorunlara, insan ilişkilerindeki değişimlere şahit olduk…
İç dünyaları zengin yaşamlar bunlar…
Cumhuriyet