Neşe Binark
“Gölgeler yaşıyor hayat denen oyunu; asıllarımız suflör, benliklerimiz dramaturg, bilinçaltlarımız yönetmen, bir ömür provadayız”
Kırmızı, bold ve italik harflerle zihnime kazınan bir kitabı uzunca bir oyunun prömiyerindeymişim gibi seyrederek okudum.
İlk perdenin dört farklı sahnesini birbirlerinden bağımsız seyrettim-okudum.
Satırlarının arasında dirilmeye başlayan kahramanlarıyla, bir romanın gerçekliğiyle karşı karşıya oluşumu, sahnede oyununu izliyormuşçasına kendimi derinlerinde solumaya çalışırken buldum.
Oyun seyrettim ben kitap okumadım, kelimeler seslendi bana, karakterler harflerinden sıyrıldı, bedenlendi.
Bir kitap okumadım ben, ruhuma bir oyun sergilendi.
Dramaturjisini yaptım karakterlerini katman katman analiz etti zihnim, sahneyi kurdum, dekorlarını yerleştirdim, ışık, ses, kostüm tüm detaylarıyla çalıştım kafamda, bu kitabı okumadım ben, bu oyunu seyrettim.
Kitabın adı: Paramparça. Yazarı: Hüseyin Sorgun, Profil yayınlarından çıktı, henüz çok yeni Temmuz 2013 basımı.
Epik, politik, dramatik, geri bildirimleri çok güçlü.
Bu kitabı okumuyorsunuz kitap sizi okuyor.
Sizin varlığınızda insanoğlu ve insan kızının tüm zaafları, istenç dışı eğilimleri, yaşam alanlarının izolasyonu ve etrafına ördüğü duvarlarıyla günümüz insan profilini bir kabuk gibi giyişinin acısını çektiriyor size.
Dünya Hızla Dönen Bir Atlıkarınca
Sahnenin göbeğinde bir atlıkarınca, uğultulu bir kalabalık ve uzunca bir kuyruk. Bir çocuğun korkularında atlıkarınca; hızını yakalayamama korkusu, üzerine oturacağı hayvanın ürkünçlüğünde yaşamın özündeki korku. Her zaman aklınıza koyduğunuz yeri kapacak bir “sıska çocuk” mutlaka vardır. Sahnede hızla dönmekte olan atlıkarınca aslında dünya ve her birimizin yaşamı mı yoksa?
Her Sessizin İçindeki Elif
Sahne değişir ve babasının rahle-i tedrisinden geçmekte olan bir evlat yirmi dokuz harfe ses veren bir tek elifin peşindedir. Hayatının daha sonra her sessizin içindeki elifi aramakla geçeceğini, gizliyi açık edecek o elifin gücüne teslim olacağını kim bilebilir?
Kimsin Sen Faruk Sermet Zafer, Kim?
Başrol oyuncumuz, romanımızın başkahramanı F. Sermet Zafer bir Psikolog. Karısı Işık, Asistanı Leyla ve hastası Sanem arasında git gelleri yaşayan, bir üçgenin iç açıları toplamına kendini hapsetmiş, yüreğine giden en kestirme doğruyu arayan adam Sermet Zafer. Bitmişliğini sürdüresi gelmeyen bir evlilik, için için yanan bir ihanet ateşiyle duygularını hallaç pamuğu gibi atan tehlikeli bir kadın Leyla ve dingin bir liman gibi Sanem. Ortadan ikiye, üçe beşe ayrılan adam Sermet ve onun ters yönlerde esen rüzgarlarına kendini kaptırıverişi ile okurken-seyrederken nuh tufanına bodoslama dalıyorsunuz.
İki Karakteri Tek Geçerim
Biri “Cyrano”, diğeri “Kedi”.
Hangimiz hayatımızın bir döneminde kendi bilinmezimizi çözecek ipuçlarını bize sessizce ve damardan verecek bir Cyrano ile karşılaşmamışızdır ki! Cyrano bir takma isim ve butik bir barda DJ, uzun saçlı, uzun sakallı, bilge görünümlü. Aslında grup terapi yapabilen bir meslekdaşı gibi Sermet’in, herkesin duygu dünyasına kendi yöntemleriyle sızıyor duygu dünyalarının tıkanmış damarlarını açıyor. Etkileyici satırlar bunlar Cyrano’ya sorulan; “ Eşyanın özündeki şey nedir? Bulduğumuz şeyin, aradığımız şey olduğunun nasıl farkına varırız hayatta?
Kedi ise bir mihmandar, dilbaz bir yol arkadaşı, can dostu, uyarıcı, içindeki ses Sermet’in. Kedi ile ilgili karakter yüklemelerini son derece canlı ve epik bulacaksınız. Kedi karakterine yabancılaşacak kedinin silüetinde Sermet’e giden yolları patikadan geçeceksiniz.
“Kedi yeniden söz aldı: Yaşamı dert ediyorsan, yaşıyorsun demektir dostum. Yaşıyorsan umudun var demektir. Umudun var ise de telaşın”
“Bu aşamada kedi imdadına yetişti. Faruk Sermet Zafer’in içinde kopan fırtınaların ve talihin oynadığı gölge oyununun en yakın tanığıydı. Kulağına eğilip samimi bir ses tonuyla mırıldadı: Korkma, ben yanındayım…”
İşte Bunlar Birer Replik
Kitabı okurken-seyrederken, sahnede dökülesi sözcüklerden bazılarını belirtmeden geçemeyeceğim. İşte bunlardan birkaçı;
“Buldukları her tavizi bir tecavüzle taçlandırıp, bedenine ve ruhuna ihanetin anıtını dikiyorlar”
“Aforoz edildin çoktan. Şimdi git ve kendi gerçekliğini ara!..”
“Ben Sermet Zafer’im. En çetrefil ruhların kılcallarında dolaşır, kördüğüm olmuş duyguları bir anda çözerim. Fakat hayatım!..”
“Her tercih, bir vazgeçiştir”
Paramparça Oyun Olmalı
Yazar, kalemine dramanın ruhunu öyle bir üflemiş ki yazdıklarını sahne sahne gözlerinize tanımlıyor zaten, size sadece seyretmesi kalıyor kelimelerin büyüteçi altında. Sakın ola yanılıp ta boş bırakmayın zihninizi sonra olay örgüsünün, gerçek bir bilim adamı titizliğiyle bilinçaltının derin gizlerinde çıkılan seyahatin, yol haritasını bir anda kaybediverirsiniz.
“Paramparça” zor bir roman ancak kendinizi akıntısına bıraktığınızda sizi kolayca sarmalayıp labirentlerine taşıyacak kadar da anlam yüklü bir kaos.
Okuyup-seyredip etkisinden günlerce kurtulamayacağınız bir paradigma.
Paramparça mutlaka oyun olmalı!
Gölgeler asıllarıyla, asıllar suretleriyle sahnede yüzleşmeli.