[Hürriyet gazetesinden Kubilay qb Tuncer’in köşe yazısının bir bölümünü aktarıyoruz.]
Çeşitli meydanlarda polisin asayiş için yerleştirdiği mobese gözetleme kameraları malum.
İcat edildiğinde İngiltere’de filan tepkiler olmuş, “Bu, özel hayatımıza bir saldırıdır” diyen göstericiler gürültüler koparmıştı. Tiyatro tarihimizin en heyecan verici oluşumlarından birine işte bu kameralar vesile oldu. 10 yıl kadar önce ‘Nobese Oyuncuları’ diye bir kumpanya çıktı. İnatla bütün mobese kameralarının önünde sokak tiyatrosu yaptılar. Hem eylem hem tiyatronun müthiş imkânlarının zekice paylaşılması… Masadaki polisler de sokaktaki insanlarla birlikte bu barışçıl ve kıvrak oyunları zevkle seyrettiler. Sokak tiyatrosu politik olacak diye bir kural yok. Ama tarihte çoğunlukla böyle olmuş. Gezi olaylarıyla birlikte çeşitli protestolara tanık oluyoruz. Duran adamlar, su savaşları gibi eylemler bir yönüyle tiyatral işler. Bunlar bize, ülkemizde az gördüğümüz ‘happening’leri çağrıştırıyor. Sokak tiyatrosunun özgün ve serbest formlarından biri olan ‘happening’ler (Ben Türkçede‘sokaktaoldubitti’ diyorum) hem yaratıcı hem de şoke edici olmayı hedefler. Sokaktaki insana kısa zamanda bir mesaj verir, belli bir konuda farkındalık yaratır ya da sanatsal anlamda şehrin rutini dışında bir bakış ve neşe sunarlar. Bir de ajit-prop oyunlar vardır. Bunlar da yine sahnelerden, tiyatro binalarından çıkıp halkın içinde gerçekleşir ve biraz ajitasyon, biraz propaganda yaparak politik bir duruş sergiler.
(Yazının devamı için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz.)