Nedim Buğral
Proje ve Projeyi Çalıştığımız Grup Hakkında
“Nefessiz İnsan Hikayeleri” isimli oyun, Şahinkaya Koleji Tarih ve Drama Kulübü üyeleri ile birlikte çıkartılmış bir ‘eğitimde tiyatro’ uygulamasıdır.
Tarih ve Drama Kulübü, okulumuzun lise öğrencileri arasından gönüllü katılımla oluşturulmuş bir kulüptür. Kulüp yedi erkek, altı kız olmak üzere toplam onüç öğrenciden oluşmaktadır. Öğrencilerimizin her yıl farklı bir kulüpte etkinliğe devam etmesi nedeni ile kulüp üyelerinin kulüple ilişkisi proje süresiyle sınırlıdır.
Kulüp projelerine, özellikle yerel tarihe drama ve diğer sanat disiplinleri ile yaklaşmaktadır. Kulübün amacı; tarihi mekanlarda drama etkinlikleri yaparak, tarihi gerçek bilgileri kurgu ile harmanlayarak ve çalışma konularını eğlenceli bir çalışma ortamına taşıyarak, kulüp üyelerinin yerel tarih bilincini geliştirmektir. Ayrıca kulüp üyeleri belirlenen tarihi mekanda oyunlarını sunarak izleyici olan aileleri ve arkadaşları ile yerel tarih arasında bir köprü kurmaktadır.
Bu yıl çalıştığımız kulüp üyelerinin sekizi daha önce okulumuzun geçmiş yıllarında en az bir defa farklı kulüplerde tiyatro oyununda rol almıştır. Kalan beş kulüp üyemiz ise bu kulüple birlikte ilk defa bir tiyatro oyununda rol almıştır. Katılan tüm oyuncular hem drama süreçlerinde, hem de metin oluşturma aşamasında aktif katılım göstermişlerdir.
Projemiz ile Neler Kazanmayı Hedefledik?
-Süleyman Paşa Medresesi hakkında ayrıntılı bilgi edinmelerini
-İznik’e ait diğer tarihi değerleri öğrenmelerini
-Medrese yaşamı ve kültürü hakkında bilgi edinmelerini
-İznik çinisi hakkında bilgi edinmelerini
-İznik’in diğer dinler açısından da önemini fark edip, dinler arası hoşgörü vurgusunu sanatsal bir ürün ile işleyerek, bu yöndeki değer yargılarını ve farkındalıklarını geliştirmelerini
-Genel olarak da tarihe ilgilerinin ve tarihi araştırmanın eğlenceli ve alternatif yollarını keşfedebilmelerini
Sürece dair:
Kulüp çalışmasının ilk üç haftası Süleyman Paşa Medresesi (Osmanlı’nın ilk medresesi), Davud-İ Kayseri Paşa (Medresenin ilmi anlamda yapılandıran ilk kişi), çinicilik ve İznik’te diğer dinlere ait izler üzerine çeşitli çıkış noktaları kullanılarak doğaçlamalar yaptık. Oyunda ele alacağımız temel öğeleri öğrencilerimize yaratıcı drama çalışmaları ile uygulatmış ve yorumlatmış olduk.
Tarih ve drama kulübünün üçüncü haftasında İznik Süleyman Paşa Medresesine giderek mekan draması yaptık. Mekan dramasında iki önemli hedefimiz vardı. İlk hedefimiz, mekanı fiziksel olarak tanımak ve oyunu yapılandırırken, oynayacağımız mekanın fiziksel koşullarına göre tasarımda bulunabilmekti. İkinci hedefimiz ise mekan ile yaşantısal bir ilişki kurarak mekan üzerinden yerel tarihe bir kapı aralamaktı. Süleyman Paşa Medresesinde yaptığımız mekan draması ile bu hedeflere ulaştık. Öğrencilerin mekandaki çalışmaya dair düşünceleri:
Asil: Buranın tarihi hakkında yeni şeyler öğrendim.
Öykü: Çok fazla cıvımadan olması gerektiği gibi bir çalışma gerçekleşti.
Ata: Çini, çini ve çini.
Gülce: Böyle bir yerde arkadaşlarımın umduğumdan çok daha yaratıcı olduklarını fark ettim.
Mehmet. Benim için çok değişik bir deneyim oldu.
Gökay: Tarih ve hayal gücünün birleştiği bir gün oldu.
Furkan: Güzel bir takım çalışması oldu.
Tolga: Beraber olunca hayal gücünün fazlalaştığını anladım.
Projemizin beşinci haftasında oyuna dönük doğaçlamalar yaptık. Altıncı ve yedinci haftalarda oyun kişilerini oluşturmaya dönük çalışmalar yaptık. Projemizin sekizinci haftasında Osmanlı’da günlük yaşam ve dönemin koşullarına göre ilişkilere odaklandık. Projemizin dokuzuncu haftasında dinler arası hoşgörü üzerine doğaçlamalar yaptık.
Doğaçlamadan notlar:
-Meydana saat kulesi koyalım. Her dinden çağrı olsun, her yüzünde bir dine ait simge olsun.
-Üçlü ibadethane olsun, arkasında bahçe olsun.
-Japon parkı gibi mi?
-Bahçeye giriş ücretli olsun.
-Öyle olmaz, sosyal sınıf farkı çıkar ortaya.
-Hayır o paralar bağış olacak, giderleri karşılayacak.
-Tabi üç ibadethane için klima falan da alınır.
-Tamam yapalım ama Sinegog hakkında bilgim yok. Ne yapılacağına dair bilgi toplayalım.
İnanç meselesinde hoşgörüyü büyük dinlerle sınırlamadık. Bursa Nilüfer ilçesinde bir Cemevi ziyareti yaparak bir alevi dedesinden Alevilik ile ilgili bilgiler aldık. Aleviliğe dair bazı önyargıları ve ayrımcılığı da öğrenme ve tartışma fırsatı bulduk.
Projemizi çalıştığımız onuncu hafta ise oyun için kırılma noktası olan bir çalışma gerçekleştirdik. Öğrencilerimizden okul yaşamlarındaki bir günlerini tiye alan bir doğaçlama yapmalarını istedik. Ardından medresede yaşayan öğrencilerin bir günü üzerine o günün koşullarını göz ardı etmeden benzer bir doğaçlama tasarlamalarını istedik. Bizi çok eğlendiren, ayrıca oyun için fazlası ile malzeme veren bir çalışma oldu. Bu zamanın öğrenciliği ile o zamanın öğrenciliğini karşılaştıran ve mizahı güçlü bir oyun fikri oluştu. Fakat dramatik yapı konusunda nasıl yapacağımıza dair bir düşünce geliştiremedik. Bir sonraki hafta yine dinler kardeşliği üzerine araştıran doğaçlamalar yaptık. Projemizin on ikinci haftasında kabuslar ve rüyalar diye isimlendirdiğimiz çalışmamız ise bize oyunun kurgusu için gerekli olan bağlantı fikrini verdi. Derslerde sürekli uyuyan medrese öğrencisi milenyum çağında lise hayatını rüyalarında görecek, gördüğü pek çok şeyi anlatmaya çalışırken gördüklerine anlam veremediği için oyunun mizahı da, zamanlar arası geçişi de gerçekleşmiş olacaktı.
Sahneden bir alıntı:
SINIFTA
Birinci Günümüz Öğrencisi: Gençlik günaydın yine nerede ise geç kalıyordum.
İkinci Günümüz Öğrencisi : Tabi sabaha kadar netteydin. Twitter en iyi arkadaşın.
Birinci Günümüz Öğrencisi: Yok arkadaş, film izledik sabaha kadar onla.
Birinci Medrese Öğrencisi: Netteydin mi dedi ne etiymiş yahu?
İkinci Medrese Öğrencisi: Sabaha kadar ne et yedin dedi herhalde. Ne bileyim ne ettiydin dedi belki. Twitter en iyi arkadaşıymış hangisi twitter?
Birinci Medrese Öğrencisi: Yok yahu küfür ediyorlar sanki.
Dördüncü Günümüz Öğrencisi: Ben artık kullanmıyorum valla twitter facebook. Dayımlar, halamlar hepsi orda takip ediyor. Kapattım hesabımı.
Beşinci Günümüz Öğrencisi: Engelle abi sende. Bak bak şu videoyu izlediniz mi şuna bakın.
(Hepsi telefondan videoyu izler.)
Birinci Medrese Öğrencisi: Ne yapıyorlar yahu o ellerindeki ne?
İkinci Medrese Öğrencisi: Eski onlar kim bu arada neredeyiz biz.
Birinci Medrese Öğrencisi: Benim rüyamdayız galiba yine.
İkinci Medrese Öğrencisi: Senin rüyansa benim burada ne işim var.
Birinci Medrese Öğrencisi: Seninde toton açıkta kalmış herlalde.
Birinci Günümüz Öğrencisi: Hoca geliyoooor.
Öğretmen: Günaydın gençler.
Hepsi: Sağol ( kısık sesle)
Öğretmen: Günaydın gençler
Hepsi: Sağol
Medrese Öğrencileri: Aleyküm selam.
Böylece planladığımız gibi okulun ilk dönemi yaratıcı drama çalışmaları ağırlıklı geçen çalışmalar ile oyun metninin taslağı oluştu. İkinci dönem çalışmalarımız oluşturduğumuz metni mekana uygun bir halde sahneleme arayışları ile geçti. Şubat ayı ile Mayıs ayının ortasına kadar olan süreçte haftada iki saatlik kulüp çalışmasının içinde provalarımız devam etti. Mayıs ayında ders içi ve ders dışı zamanlardan da prova zamanı yaratarak oyunu sahnelemeye hazır hale getirdik. Kostümlerimizi oyunu sahnelemeden üç hafta önce hazır ettik. Bu da oyuncularımızın karakterlerini şekillendirmesinde, özellikle dönem özelliklerine göre davranmalarında kolaylık sağladı. Oyunun müziklerinde ise aynı özeni gösteremeyip son ana kadar ‘Geleneksel Tiyatro Topluluğu’muz’da kullandığımız ortaoyunu müzikleri ile idare ettik. Oyunun afişini İznik Çinisi teması ile okulumuz resim öğretmeni hazırladı. Oyun günü Süleyman Paşa Medresesine hem yükseltilerimizi, hem ses ve ışık sistemimizi kurduk. Öğrencilerimiz yakıcı bir güneş altında teknik provalarını aldılar ve oyun saatini heyecanla beklemeye başladılar.
Oyunun Sahnelenmesine Dair;
Benim için de, projede çalıştığımız arkadaşlarım için de, oyuncular için de oyun çok heyecan verici bir deneyim oldu. Okul sahnesine çıktığımız zaman teknik sınırlarımızı biliyoruz. Salonda veya sahnede bizi neyin beklediğini az çok öngörebiliyoruz. Fakat tiyatroyu salonun dışına çıkarınca her türlü sürprize hazırlıklı olmak gerekiyor. Oyunun ortasında sizin ve izleyicinin dikkatini darmadağın edecek bir şeyin olmaması içten değil. Daha önceden kendi oynadığım pek çok salon dışı tiyatro işinden tecrübeli olmam oyun başlamadan heyecanımı daha da arttırıyor. Ben oynarken yolunu şaşıran bir koyunun oyun alanımıza girip rol çalmışlığı da var!
Neyse ki, Süleyman Paşa Medresesinde korktuğum hiçbir şey olmadı. Ne afacan çocuklar dışarda ses yaptı, içeri taş attı; ne de sahneye beklenmedik bir misafir girdi. Işıkları gündüz kurup yer ayarı yapamamıza rağmen Medrese’de çok etkili bir aydınlatma oldu. Özellikle rüya sahnelerinde kullandığımız loş ışık medresenin mistik atmosferi ile birleşince çok güzel bir görüntü ortaya çıktı. Medresenin fazla büyük olmaması nedeni ile seyirciyi yan yana beş sıra halinde oturtmak zorunda kaldık ve 360 derece bir oyun alanı yaratamadık. Buna rağmen, medresenin kapısını, duvarlarını ve birkaç sütunu oyun için etkili kullandık ve sahneden çıkıp gittiğimiz yeni mekanı yine bir İtalyan sahneye çevirmeye çalışmadık! Oyuncular oyuna başlarken çok heyecanlıydı. Daha önceden sahne tecrübesi olanların da heyecanı ilk defa sahneye çıkanlardan az değildi. Seyirciye bu kadar yakın olmaları alışık oldukları bir durum değildi. Fakat oyunun mizah gücü daha ilk sahneden seyirciyi etkisi altına alınca, oyuncuların seyirciden aldıkları reaksiyonlar heyecanlarını yok etti ve kaba tabirle oyuncuları coşturdu. Oyun yaklaşık 40 dakika sürdü ve pek çok izleyici oyunun çok hızlı geçtiğini belirtti.
‘Tarih ve Drama’ ile başlayan ve ‘Tiyatro Oyunu’ ile sona eren projemizle tarihe eğlenceli bir pencereden bakarken; hoşgörüyü, değişimi, Çiniyi, Osmanlı’nın ilk medresesini ve Osmanlı ilk dönem eğitim hayatını da yaşayarak ve yaşatarak ele almış olduk. Geriye eğlenceli bir oyun metni, süreci ve oyun gününü anlatan bir belgesel, oyunu sizinle paylaşan bu yazı ile güzel anılar kaldı.