Tiyatro Örgütlerinin Gezi Parkı Bildirileri

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bülent Sezgin

Taksim Gezi Parkı olayları ile başlayan toplumsal eylemlilik sürecinde tiyatro örgütlerinin nasıl bir tavrı olduğunu anlayabilmek açısından bazı bildirileri incelemek yararlı olabilir. Tiyatro yayıncılarının çok büyük oranda görmezden geldiği bu süreçte, tiyatro örgütlerinin tavrını merak etmiştim.

Kurumsal anlamda Mimesis sayfalarında yayınladığım bildirilerde ASSITEJ Türkiye Merkezi, UNIMA, Çağdaş Drama Derneği ve OYÇED’in tavrını görebilirsiniz. Bu dört kurumun bildirilerinde ortak olan nokta, ifade özgürlüğü, demokrasi vurgusu olması ve uzlaşmaz-otoriteryen tavrın kınanması. Bildirilerin Türkiye konjonktürüne dair analizleri farklı bakış açılarıyla elbette ki tartışılabiliriz. Örneğin demokrasi talebiyle, barış sürecinin birlikte düşünülmemesi önemli bir eksiklik olarak göze çarpıyor. Ancak siyasi bir örgüt olmayan bu kurumların, kendi alanlarından yola çıkarak bildiri yayınlamaları da önemli bir gelişme.

Assitej Türkiye Merkezi bildirisinde, (http://mimesis-dergi.org/2013/06/assitejden-gezi-parki-aciklamasi) çocuk hakları sözleşmesindeki 31. maddeye atıfta bulunulmuş olması önemli gözüküyor.  Devletlerin boş zaman ve oyun etkinlikleri için yeterli altyapıyı ayırmak yerine, neo-liberal rantçı politikalara uygun davranarak beton şehirler inşa etmesi önemli bir hak ihlali olarak görülüyor. Çocukların oyun kültüründe yaşanan değişim ve çocuk etkinliklerinin AVM’lere sıkıştırılması Assitej tarafından geçtiğimiz Nisan ayında düzenlenen çalıştayda da, tiyatrocular tarafından önemli bir rahatsızlık konusuydu. Assitej tarafından Gezi parkı vesilesiyle kent yaşamına yapılan tepeden inmeci müdahaleye ve bunun çocuklar üzerinde yaratacağı etkilere dikkat çekilmiş.

Çağdaş Drama Derneği bildirisinde (http://mimesis-dergi.org/2013/06/cagdas-drama-dernegi-aciklamasi/) ise,  uzlaşmaz, kutuplaştırıcı ve inatçı-otoriter tavrın yaratıcı drama alanındaki işbirliği ve empati kurmaya dayalı çalışma anlayışına taban tabana zıt olduğu vurgusu yapılıyor. Ayrıca üyelere çağrı yapılarak eylem sürecine destek verilmesi öneriliyor.

UNIMA Türkiye Milli Merkezi tarafından yapılan açıklamada (http://mimesis-dergi.org/2013/06/unimadan-gezi-parki-aciklamasi/) ise, halkın eleştiri yapma ve ifade özgürlüğü hakkına sahip olması vurgusu yapılarak, otoriter ve sert müdahaleler kınanıyor. Ayrıca komedi ve mizah geleneğimizin temsilcilerden Nasrettin Hoca ve Karagöz Hacivat’a atıfta bulunuluyor.

OYÇED bildirisinde (http://mimesis-dergi.org/2013/06/oycedden-gezi-parki-aciklamasi/)  ise, Taksim dayanışma platformumun taleplerine ek olarak, Devlet Tiyatroları, Opera, Bale ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nü yok etme operasyonu durdurulması talep ediliyor.

Bunun dışında TOMEB (Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği), TOBAV (Tiyatro ve Opera Çalışanları Vakfı), Türkiye Tiyatrolar Birliği (TTB), Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (TEB), Çağdaş Gösteri Sanatları Girişimi (ÇGSG), Oluşum Drama Enstitüsü, OYTAD (Oyun ve Tiyatro Araştırmaları Derneği) gibi tiyatro ve drama alanındaki kurumların web sayfalarında henüz bir açıklama yapılmadığı görülebilir. Bu arada Mimesis sayfalarında birey olarak açıklama yapan oyuncuların görüşlerini okuyabilirsiniz.

Tiyatrocuların ve oyuncuların eylemlilik sürecinde bireysel olarak yer aldığını hem katıldığımız eylemlerde hem de basında gördük. Ancak örgütlü bir tavır geliştirmek konusunda tiyatro örgütlerinin içinde bulunduğu durumun iç açıcı olduğu söylenemez. Yüksek siyaset yapmadan, samimi, kendi alanından yola çıkarak söylem ve eylem oluşturma gayretinin önemli olduğunu düşünüyorum. Devam eden Gezi Direnişi süreci aynı zamanda, muhalefet çizgisinin de ciddi anlamda değişmesi gerektiğini gösteriyor.

Kültür-sanat örgütlerimizin tabela örgütü olmaktan kurtulması, CHP tarzı absorbe edici muhalefet çizgisinden uzaklaşması için üyelerini aktifleştirmesi ve bürokratik yönetim kurulu anlayışlarını terk etmesi gerektiğini düşünüyorum. Kâğıt üzerinde yüzlerce üyesi gözüken ancak pratik işleyişte karşılığını bulmayan sanat örgütlenmeleri yerine, katılımcı ve halkçı bir yeni anlayışa ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Gezi direnişi sürecindeki muhalefet deneyimi, bu ihtiyacı bir kez daha yüzümüze vurmuştur. İktidarın sanatçıları ve sanat kurumlarına cephe aldığı bir dönemde, altı boş örgütlenme anlayışı yerine samimi ve üretken birlikteliklere ihtiyaç vardır.

Bu arada Türkiye Tiyatrolar Birliği’nin 12 Haziran’da yapmayı düşündüğü Tiyatro Platformu Genel Kurulu’nun ertelendiği bilgisini de okuyucularla paylaşmak istedim. Genel kurul için çağrı yapılan örgütler şu şekildeydi. Akdeniz Tiyatrolar Birliği, ASSITEJ (Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği) Türkiye Şubesi, ATB (Amatör Tiyatrolar Birliği), ATÇ (Amatör Tiyatro Çevresi), Batı Karadeniz Tiyatrolar Birliği, BEKSAV (Bilim Eğitim Kültür Sanat Araştırmaları Vakfı), Belediye Tiyatroları Girişimi, DETİS (Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Derneği), Direklerarası Seyircileri Derneği, Feminist Sanatçılar Platformu, İŞTİSAN (İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçıları Derneği), KATİB (Karadeniz’e Kıyısı Olan Kent Tiyatroları Birliği), Oyuncular Sendikası, Sanatçılar Girişimi, TAKSAV (Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf), TEB (Tiyatro Eleştirmenler Birliği), TOBAV (Tiyatro Opera ve Bale Çalışanları Vakfı), TOMEB (Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği), TTB (Türkiye Tiyatrolar Birliği) Görüleceği üzere, sayıca çok ama etkililiği sınırlı birçok tiyatro örgütlenmemiz var.

Yeni dönemde mücadelenin güçlenmesi ve iktidarın saldırganlığını frenleyebilecek bir mekanizma için, örgütlenmelerin yeni bir anlayışla güçlendirilmesi elzem gözüküyor. Darbeci, ulusalcı ve ırkçı yaklaşımları ters yüz etmek için barış ve demokrasi taleplerinin birleşmesi dileklerimle.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Bülent Sezgin

1 Yorum

  1. Betül Yerli Tarih:

    Tiyatro örgütlerinin bu kadar çok olduğuna hem sevindim hem üzüldüm. Siyasi olaylarda ne kadar da az etkili olduğu fark ediliyor.Sayımız mı yetersiz, yoksa gerekli etkiyi yaratacak durumumuz mu yok diye sormadan edemiyorum.

Yanıtla