Üzerinde beyaz, hafif kırışmış bir gömlek, altında gri bir pantolon, ayağının dibinde siyah bir sırt çantası… Duruyor. Saçı başı dağılmış biraz. Malum, hava sıcak. Ama sırf ondan da değil dağınıklığı… Duruyor, durmak da öyle kolay iş değil. Hele ki sekiz saat duruyorsan…
Ben #duranadam’ın yanına gittiğimde saat gece 1’i geçiyordu. Dayanamadım. Bir arkadaşım “Ben gidiyorum.” deyince, “Bekle!” dedim, “ben de geliyorum. Kimmiş şu #duranadam, biz de görelim.”
O saatte #duranadam peşine çoğul eki takmış bile. Taksim Meydanı’ndalar. Yüzleri AKM’ye, Türk bayrağına, Atatürk posterine çevrili… Etraflarını bir grup çembere almış. “Uzaklaşın, açılın, nefes alsınlar,” diyorlar. #duranadam’ın ayağının ucuna şişelerce su bırakılmış. Torbalarda yiyecek bir şeyler… İki kırmızı, bir de beyaz karanfiller…
Kalabalık artıyor, çember daralıyor. Hemen AKM önünde duran polis hareketleniyor. Esas #duranadam birkaç adım geri gitmiş. “Herhalde bacağına kan gitmedi, yer değiştirdi,” diye düşünüyorum önce. Hiç öyle sekiz saat dikilmişliğim yok ayakta. Polis yaklaşıyor. Herkesin dikkati kayıyor bir anda. Kafamı çeviriyorum. #duranadam yürümeye başlamış. Koşuyorum peşinden. “Konuşabilir miyiz?” diyorum. #duranadam’la işte böyle tanışıyoruz.
‘Herhangi biri’
Adı Erdem. Başlarda söylemek istemediği soyadı Gündüz. 34 yaşında. Tiyatro, modern dans, performans sanatçısı. “Herhangi biriyim ben,” diyor.
İlk tepkisi medyaya: “Asıl şiddet, hiçbir şey olmamış gibi göstermekte. İnsanlar dinlenmiyor, fikirler dinlenmiyor. Dört insan öldü. Binlerce yaralı olduğu söyleniyor. Medya maalesef hiçbir şeyi göstermedi.”
Ama tepkisinin odağında iktidar var: “Hiçbir şey olmamış gibi şimdi meydanı açıyor olmak, Gezi Parkı’na ağaç dikiyor olmak… Bunlar iyi niyet göstergesi değil. Bunlar tiyatro.”
Konuştukça açılıyor Erdem. Etrafımızdaki gazeteci kalabalığı da artıyor bir yandan. Meydanda ise müdahale oluyor, duran diğer adamlar gözaltına alınıyor.
“Peki ne yapılmasını istiyorsun?” diyorum. “Bu sistemin tamamen değişmesi lazım. Buna isterseniz anarşizm deyin. Hükümetin istifası yetmeyebilir.”
“Bu çığlığı duymadılar”
Erdem aslında Gezi Parkı direnişine aktif olarak katılmamış. Sokaklara dökülen gençlerle gurur duyduğunu söylüyor. “Bu çığlığı asıl onlar başlattılar. Ama maalesef bu çığlığı duymadılar. Direneceğiz. ‘Direne direne kazanacagız!’ diyorlar ya, burada kazanmak kaybetmek yok. Burada zaten kaybolmuş dört can var. Bunun hesabı verilmelidir.”
Hani okurken belki kaşları çatık, sesi böyle yüksek perdeden, kürsüden konuşur gibi biri canlanıyordur kafanızda. Erdem neredeyse fısıldayarak konuşuyor. Mahçup. Bu kadar ilgiden, bunca sorudan sanki utanıyor. Kameraların yüzüne tuttuğu ışığa gözlerini kırpıştırarak bakıyor.
Kameralar ayrılıyor, ben ayrılmıyorum peşinden. Nedir derdi bu çocuğun diye merak ede ede dolanıyorum çevresinde. Bir yerde oturuyor, konuşuyoruz. Anlatıyor. Belli ki birilerinin onu dinlemesini, ona kulak vermesini istiyor. Neden, diye sormasını istiyor. Benim meramım bu, demek istiyor.
Portekizli yazar Fernando Pessoa’nın Anarşist Banker’inden bahsediyor, Sacco ve Vanzetti’nin siyasi görüşleri yüzünden nasıl infaz edildiklerini anlatıyor, Türkiye ‘de yaşanan birtakım olaylarla paralellikler kuruyor.
Sivil itaatsizlik
Bu arada Twitter #duranadam’la inliyor, dört bir yanda duran başka adamlar dururkenki fotoğraflarını paylaşıyor. Londra’da, Paris’te duran adamlar olduğunu duyunca yüzüne engelleyemediği bir gülümseme yayılıyor.
“Pasif direniş mi yapıyorsun?” diye soruyorum. “Sivil itaatsizlik,” diyor.
“Yarın yine duracak mısın?”
“Bir anlamı yok. Ben herhangi biriyim. Başka biri gelir, başka biri durur.”
“Ya zaten müdahale olunca kaçtı, şimdi de sokağa da çıkmıyor derlerse?”
“Desinler. Yapacak bir şey yok.”
Televizyon kanallarında performansları gösterilmeye başlanmış, duran penguen resimleri sosyal medyada paylaşılmaya başlamış bile. Hatta bir bakanın “Durmak yok, yola devam!” tweeti attığı bile söyleniyor.
“Geç oldu,” diyor, “Ben gideyim, arkadaşlarım bekler.”
“Dur,” diyor yanımızdaki birkaç kişi, “Hep birlikte çıkalım.”
Dinlemiyor. Üzerine siyah kazağını geçiriyor. “Şimdi tanımaz kimse beni.” diyor.
Bir kez daha “Yapacak bir şey yok.” deyip usul usul gidiyor.
“Kimdi peki bu #duranadam Erdem Gündüz?” diye düşünüyorum şimdi. Masum, tepkili bir genç mi? Kafası karışık bir meczup mu? Kitleleri kışkırtmak isteyen bir provokatör mü? Reklamını yapmak isteyen bir pragmatist mi? Yanıtını bilmiyorum. Bilebildiğim tek şey, bir insan eğer sekiz saat kıpırdamadan ayakta duruyorsa, kesin bir derdi vardır. Sormak gerekir. (Selin Girit, DHA)