İstanbul’da başlayan ve Türkiye geneline yayıldığı açıkça fark edilen olaylar dünya basınında da ciddi yer buluyor. “The Guardian” yazarı Richard Seymour yaşananları “Türk Baharı” olarak adlandırıyor. Ve ülke genelindeki protestoların Tayyip Erdoğan’ın otoriterliğine karşı ciddi bir itirazı barındırdığını söylüyor. Radikal Gazetesi yazarı Murat Yetkin, Tayyip Erdoğan’ın yenilmezlik imajının sarsıldığını ve yetkisi arttırılmış cumhurbaşkanlığı hayallerinin ise derin bir yara aldığını belirtiyor. Ünlü düşünür ve dilbilimci Chomsky ise Türkiye’deki eylemlere selam gönderiyor. Chomsky ayrıca, Gezipark eylemlerindeki polis şiddetini Türkiye tarihinin en utanç verici anlarından biri olarak niteliyor ve bu şiddeti kınadığını belirtiyor.
Türkiye’de uzun süredir yaşanmamış bir çeşitliliğe ve spontaniteye sahip bu protesto zincirinin neden başladığı nasıl açıklanabilir peki?
Taksim-Gezi Parkta çimlerde kitap okuyup derme çatma çadırlarda barınan, ellerindeki börekleri polislerle de paylaşan barışçıl eylemcilerin üzerlerine gaz sıkılmasından sonra başladı her şey… Ancak protestoların anlamının Gezi Parkı meselesini de içine alan geniş bir itirazı içerdiğini fark etmemek de imkânsız. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın olaylardan sonra yaptığı basın açıklamasında “Ne yaparsanız yapın, biz karar verdik!” demesiyle de işaret fişeği çakılmış oldu.
Peki neden?
Gezi parkını savunmak için toplanan on binlerce kişinin üzerine binlerce gaz bombası atılması etkili olmuş olabilir mi?
Ya da panzerlerin doğrudan insanların üzerine sürülmesi…
İstanbul’da dünden beri yaşananları yabancı basın, son dakika minvalinde haber geçerken, medyadaki akıllara durgunluk veren sansürün etkisi olmuş olabilir mi protestolarda?
Milyar liralık ölçekte değere sahip olduğu söylenen Galataport’un NTV’nin de dâhil olduğu bir kuruma milyon liralara peşkeş çekilmesi iddiasına ne demeli? Ki bu kanal bir zamanların prestijli objektif haber kanallarımızdan bilinirdi. Tabi bir zamanlar… Reyhanlı’daki terör saldırısının ardından yaşanan basın sansürünü de unutmamış olmalıydı insanlar. Bu arada Reyhanlı patlamasının sonrasında “her nedense” bir de alkol yasağı patlak vermişti aniden. İçki satışlarına sınırlandırılma getiriliyordu. Evet, protestolarda yer alanların bir kısmının ellerindeki biraların nedeni bu olsa gerek… Ama bunlar her şeyi açıklamıyor.
Her gün on binlerce insanın kullandığı Beşiktaş iskelesinin bir otele satılması dedikodularının ayyuka çıkması da etkilemiş olabilir belki protestoları…
Boş bulduğum yere Avm dikerim zihniyetine ne demeli? “AKP yıkılsın yerine AVM yapılsın” sloganlarının nedeni de buydu herhalde…
Yağma ve doğa katliamına zemin hazırladığı iddia edilen 3. Köprüye Alevi’leri kitlesel ölçekte katlettiği bilinen bir padişahın isminin verilmesi de tuz biber ekmiş olabilir her şeye…
Patlak veren bu direnişin sebebi yukarıda sayılan bu ve buna benzer faktörlerin hepsi olduğu çok açık.
Çok farklı kesimleri buluşturan bu itirazın ülkemizdeki demokrasi ve barış mücadelesini güçlendirmesi dileğiyle…
Türkiye’de uzun süredir yaşanmamış bir çeşitliliğe ve spontaniteye sahip bu protesto zincirinin neden başladığı nasıl açıklanabilir peki?
Taksim-Gezi Parkta çimlerde kitap okuyup derme çatma çadırlarda barınan, ellerindeki börekleri polislerle de paylaşan barışçıl eylemcilerin üzerlerine gaz sıkılmasından sonra başladı her şey… Ancak protestoların anlamının Gezi Parkı meselesini de içine alan geniş bir itirazı içerdiğini fark etmemek de imkânsız. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın olaylardan sonra yaptığı basın açıklamasında “Ne yaparsanız yapın, biz karar verdik!” demesiyle de işaret fişeği çakılmış oldu.
Peki neden?
Gezi parkını savunmak için toplanan on binlerce kişinin üzerine binlerce gaz bombası atılması etkili olmuş olabilir mi?
Ya da panzerlerin doğrudan insanların üzerine sürülmesi…
İstanbul’da dünden beri yaşananları yabancı basın, son dakika minvalinde haber geçerken, medyadaki akıllara durgunluk veren sansürün etkisi olmuş olabilir mi protestolarda?
Milyar liralık ölçekte değere sahip olduğu söylenen Galataport’un NTV’nin de dâhil olduğu bir kuruma milyon liralara peşkeş çekilmesi iddiasına ne demeli? Ki bu kanal bir zamanların prestijli objektif haber kanallarımızdan bilinirdi. Tabi bir zamanlar… Reyhanlı’daki terör saldırısının ardından yaşanan basın sansürünü de unutmamış olmalıydı insanlar. Bu arada Reyhanlı patlamasının sonrasında “her nedense” bir de alkol yasağı patlak vermişti aniden. İçki satışlarına sınırlandırılma getiriliyordu. Evet, protestolarda yer alanların bir kısmının ellerindeki biraların nedeni bu olsa gerek… Ama bunlar her şeyi açıklamıyor.
Her gün on binlerce insanın kullandığı Beşiktaş iskelesinin bir otele satılması dedikodularının ayyuka çıkması da etkilemiş olabilir belki protestoları…
Boş bulduğum yere Avm dikerim zihniyetine ne demeli? “AKP yıkılsın yerine AVM yapılsın” sloganlarının nedeni de buydu herhalde…
Yağma ve doğa katliamına zemin hazırladığı iddia edilen 3. Köprüye Alevi’leri kitlesel ölçekte katlettiği bilinen bir padişahın isminin verilmesi de tuz biber ekmiş olabilir her şeye…
Patlak veren bu direnişin sebebi yukarıda sayılan bu ve buna benzer faktörlerin hepsi olduğu çok açık.
Çok farklı kesimleri buluşturan bu itirazın ülkemizdeki demokrasi ve barış mücadelesini güçlendirmesi dileğiyle…