Kukla tiyatrosu olarak yazılmış bu metin okul öncesi çocuklara oynanmak üzere yazılmıştır. Yetişkin oyuncuların drama unsurlarını teatral oyunda kullanmaları üzerine oyun tasarlanmıştır. Gökkuşağının oluşumunu öyküleyen bu oyun çeşitli düzenlemeler yapılarak çocuklarla sahnelenebilir ya da okul öncesi için yetişkinler tarafından amatör olarak oynanabilir.
Oyun daha önce sahnelenmemiştir. Yazarına haber vermeniz oyunu oynamanız için yeterlidir. Bu izin sadece amatör kullanımlar için geçerlidir.
Oyun 3-4 kişi tarafından oynanabilecek şekilde yazılmıştır ancak 6-7 kişi ile oynamak ve metni düzenlemek mümkündür.
Yazan: Ceren Okur (Lachayim@hotmail.com ; 530 1457805)
GÖKYÜZÜNDEKİ RENKLER
Ön Oyun :Çocukların Sanatevi’ne girmesiyle önoyun başlar. Çocuklar içeri girerken bir ritm aleti eşliğinde oyuncular şarkı söylemeye başlarlar. Oyuncuların ellerinde rengarenk kurdeleler vardır.
Çok uzun zaman önce renkler
Yeryüzünde yaşarlarmış
Beraberce şarkı söyler
Elim sende oynarlarmış
Seyirciler yerlerine oturana kadar bu şarkı söylenir. Yavaşça ışıkların kararmasıyla oyuncular şarkı söylemeyi bırakırlar ve elim sende oynamaya başlarlar.
- Oyuncu– Böyle oynamak çok güzelde arkadaşlarımız buraya tiyatro izlemeye geldiler
- Oyuncu– Ah, evet tabi. Bak aklıma ne geldi hani dün bana anlattığın öyküyü diğer arkadaşlara da anlatalım mı?
- Oyuncu– O öyküyü ben de çok beğenmiştim en iyisi biz içeri gidelim, malzemeleri hazırlayalım, sen de arkadaşlara öyküyü anlatmaya başla.
- Oyuncu– Tamam siz malzemeleri hazırlamaya başlarken ben de öyküyü anlatayım.
(Diğer oyuncular çıkarlar) Çok uzun zaman önce renkler yeryüzünde renkler ülkesinde yaşarlarmış. Kırmızı, sarı, turuncu, yeşil, mavi, lacivert ve mor renkler ülkesinde bütün gün dans edip, şarkı söyler, oyunlar oynarlarmış. Günlerden bir gün mor renk yeşil çimenlerin üzerinde yatıp gökyüzünü seyrederken bir kuş sürüsü görmüş ve uçmanın ne kadar güzel olduğunu düşünmeye başlamış. Gökyüzünde olmayı, oradan aşağıda olup bitenleri seyretmek istemiş.
( Arkada ki panonun arkasından sesler gelmeye başlar.)
Kırmızı– İşte yine oyunu bozuyorsun ne var yani saklambaç oynamakta
Diğer renkler Labarba- Tamam canım başka bir oyun da oynayabiliriz, bence saklambaç iyiydi, bu mora da ne oluyor hep oyunları bozmaya başladı.(Renkler labarbayla beraber panonun arkasından belirirler.
Mor– (İçeriden çıkan 1. Oyuncunun elindedir.) Hiç, Hiç bir şey anlamıyorsunuz işte, ben artık bu oyunları oynamaktan sıkıldım Hele sen kırmızı…
Kırmızı– (panonun üstünden) nolmuş yani bana, diğer renklerle oyun oynamayı seviyorum
Mor– Ben oyuna bir şey demiyorum ama benim istediğim çok çok daha başka bir şey. Ben uçmak istiyorum gökyüzünde olmak, hiç görmediğim yerleri görmek istiyorum
Kırmızı– Ne yapacaksın ki başka yerler görüp biz buradan memnunuz değil mi?
Mor– Of, sıkıldım artık o zaman siz burada oynamaya devam edin ben gidiyorum, Görürsünüz ben tek başıma gökyüzüne çıkacağım.
- Oyuncu– (elinden kuklayı çıkartır) Evet, mor rengin düşü uçmakmış masmavi gökyüzünde, ama bunu nasıl yapacağını da bilmiyormuş, üstelik diğer renklerinde ona yardımcı olmaya niyeti yokmuş.
(panonun arkasından diğer renkler belirir)
Sarı– Uçmak nasıl bir şey ki
Mavi– Kuşları görmedin mi gökyüzünde nasıl da uçuyorlar, hem onlar istedikleri yer de gidebiliyorlar.
Kırmızı– Kesin artık saçmalamayı, o kendi başına ne yapabilirki, hem biliyorsunuz gökyüzünde fırtınalar kopar,yağmur yağar siz yok olmak mı istiyorsunuz.
Sarı– Gerçekten böyle mi olur
Kırmızı- Denemek isteyeniniz varsa hiç durmasın morun peşinden gitsin.
Diğer renkler– (labarba)- şey yani…, tamam canım kızma, iyi peki burada kalıyoruz.
- Oyuncu- (mor kuklayı eline takar) Mor renk artık tek başına kalmış, arkadaşlarından ayrılmak onu gerçekten çok üzmüş
Mor- Şimdi gerçekten tek başıma kaldım düşlerimle, nasıl nasıl gökyüzüne çıkabilirim ki, Kimden yardım istesem, uçma kurslarına gitsem… sanırım işe yaramaz oraya yalnızca kuşlar kabul ediliyor. Belki Bilge Baba bana yardımcı olabilir, onun her şeyi bildiğini duymuştum. Ancak O bu sorunu çözebilir. Artık yola çıkma zamanı geldi.
(oyuncu elinden kuklayı çıkartır)
1. Oyuncu- Mor renk Bilge Babaya ulaşmak için uzun bir süre yürümek zorunda kalmış, yol boyunca herkese Onu nasıl bulabileceğini sormuş, sonunda bilen birine rastlamış. Bilge Babanın evi ormanın içindeymiş, mor renk oraya doğru yürümeye başlamış, ama çalılar gittikçe sıklaşıyor yolunu kapıyormuş. Bu dev çalıların üstünden atlamaya çalışırken zavallı kuyruğu çizikler içinde kalmış. Kuyruğu çok acıyormuş ama sonunda oraya varmayı başarmış. Bilge Baba kulübesinin önüne oturmuş az önce ektiği çiçeklerle uğraşıyormuş. Mor rengi görünce biraz şaşırmış. Çünki, gerçekten büyük bir derdi olmayan hiç kimse oraya kadar gelmez, o zor yolu göze almazmış. Mor renk Bilge Babayı görünce derin bir oh… çekmiş, işte şimdi nasıl gökyüzüne çıkabileceğimi öğreneceğim diye düşünmüş. Acıyan kuyruğunu sıvazlıya sıvazlıya
Mor- Merhaba, Buraya renkler ülkesinden geliyorum
Bilge Baba- Buraya tek başına mı geldin diğer renkleri göremiyorum
Mor- Evet Bilge Baba buraya tek başım geldim diğer renkler benimle gelmek istemediler.
Bilge Baba- İşte bu pek iyi değil, yalnız başına olmak insana yarar sağlamaz, söyle bakalım mor renk ne derdin var.
Mor- Haklısın Bilge Baba ama ben gökyüzüne çıkmak istiyorum, onlarsa benimle beraber olmak istemiyorlar.
Bilge Baba- Gökyüzüne çıkmak mı? Duyulmuş şey değil bir rengin gökyüzüne çıkmak istemesi.
Mor- Ama bir yolu olmalı değil mi.
Bilge Baba- Evet, aslında bir yolu var ama çok zor bir yol ve sanırım tek başına başaramazsın. Diğer renklerin yardımını istemelisin
Mor- Hayır,hayır ben kimseden yardım istemeyeceğim. Yeter ki siz bu yolu söyleyin bana , ben bütün zorlukların üstesinden gelirim.
Bilge Baba- Öyle mi düşünüyorsun? Demek her şeyin üstesinden gelebilirsin
Mor- Siz yalnızca ne yapmam gerektiğini söyleyin
Bilge Baba- Öyle olsun mor renk, önce en yüksek dağın tepesinde yaşayan rüzgarla konuşmalısın, ama dikkatli ol yolda seni sarp kayalar ve uzun bir tırmanış bekliyor. Tek başına dayanman çok zor.
- Oyuncu- Bu sözleri duyan mor renk sevinçten havalara zıplamış, kuyruğunun acısını bile unutmuş. Tekrar çalıların arasından geçip düzlüğe gelmiş. Ama bu sefer kuyruğunun çalılara takılmaması için çok uğraşmış. Düzlükte ilerlerken yönünü rüzgara doğru dönmüş, önceleri her şey çok kolaymış ormanın içinden yürüdüğü için,sonra rüzgar gittikçe hızlanmaya başlamış. Hızlanmış, hızlanmış o kadar ki rengi solmaya başlamış,kuyruğu bir bu tarafa bir diğer tarafa hızla sallanıyormuş. Rüzgara karşı yürümek çok zormuş, gözleri kızarıyor, kulakları uğulduyormuş, ama güçlüklede olsa yoluna devam etmeye kararlıymış. Otların bile yeşermediği bu sarp kayalara tutuna tutuna ilerlemeye çalışıyormuş. Tepeye doğru yakınlaştıkça rüzgarın hızı iyice artmış. Bir ara ayağı kaymış ve geriye doğru yuvarlanmış. Güçlükle bir kayaya tutunup kendini yukarı doğru çekmeye çalışmış. En yüksek dağın tepesine artık çok yakınmış.
Mor- Rüzgar, rüzgar
Rüzgar- Kim bu beni rahatsız eden saygısız
Mor– Be..be..benim mor renk
Rüzgar- Ne cesaretle karşıma çıkıyorsun mor renk, ne arıyorsun buralarda, hemen geldiğin yere geri dön
Mor- Ama benim sorunumu bir tek siz çözebilirsiniz
Rüzgar- Ya, öyle mi?(Tekrar bir uğultu olur ve mor renk düşmekten zor kurtulur.) Demek bir tek ben çözebilirim sorununu, bu hoşuma gitti, söyle bakalım ne derdin varmış
Mor- Ben gökyüzüne çıkmak istiyorum
Rüzgar- (kahkaha atar) Gök yüzüne çıkmak mı, sen, tek başına
Mor- Lütfen, lütfen bana yardım edin.
Rüzgar- Tamam tamam sana acıdım, hem bazen yani ara sıra başkalarına yardım etmek lazım. Ben senin gökyüzüne çıkman için kuvvetli bir rüzgar çıkarırım, ama bu yetmez. Arkasından güçlü bir yağmur gerekli, bu yüzden yağmura gitmelisin.
Mor- Yağmura gitmek mi, peki yağmur nerede yaşar, nasıl bulacağım Onu
Rüzgar- Öf, sözümü kesme, ne kadar acelecisin, hem senin arkadaşların nerede, diğer renkler yanında değil, sen tek başına çıkamazsın ki gökyüzüne
Mor- Ama Onlar benimle gelmek yerine renkler Ülkesinde kalmak istiyorlar.
Rüzgar- Burası beni ilgilendirmez, hadi artık çekil git başımdan, bir sürü işim var , büyük bir fırtına çıkarmaya hazırlanıyorum.
Mor- Yağmurun yerini söylemeyi unuttunuz
Rüzgar- Büyük denizin ortasında yaşar yağmur, Ona git derdini anlat, Hadi artık uzaklaş buradan
Mor- Sizi kızdırmak istememiştim, hoşçakalın.
- Oyuncu- Mor renk hızla uzaklaşmış,o sarp kayalardan inerken sürekli rüzgarın söylediği sözü düşünüyormuş. –Sen tek başına çıkamazsın ki gökyüzüne. Niye çıkamayacakmışım ki diye söylenmiş mor renk kendi kendine. Orman yoluna inince rahatlamış birden ve denize doğru yürümeye başlamış. Denizin kıyısına gelince korkmaya başlamış, ucu bucağı görünmüyormuş denizin. Kendisine ağaçtan bir Sal yapmış ve başlamış denize açılmaya. Gittikçe kıyıdan uzaklaşmış, artık kıyı görünmüyormuş. Günler ve geceler boyunca denizin üstünde kalmış, bu gerçekten çok zormuş, birara arkadaşları gelmiş aklına,eğer onlarla beraber olsam her şey çok kolay olurdu diye düşünmüş. Denizin ortasına doğru ilerlerken fırtına çıkmaya başlamış böylece denizin ortasına yaklaştığını anlamış. Mor renk tek başına çok korkmuş ama salını dalgalara doğru sürmeye devam etmiş. Dalgalar salını ceviz kabuğu gibi bir o yana bir bu yana sallıyorlarmış. Üstü başı sırılsıklam olmuş. Mor renk gerçekten çok korkmaya başlamış. “yağmur, yağmur” diye seslenmiş. Bir süre sonra yağmur ortaya çıkmış.
Yağmur- Hoş geldin küçük yolcu ne arıyorsun buralarda?
Mor- Benim bir düşüm var, ben gökyüzüne çıkmak istiyorum.
Yağmur- Ne kadar hoş ben de gökyüzünden aşağı inerken etrafı seyretmeye bayılırım doğrusu
Mor- Beni anlıyorsunuz… Gökyüzünde olmak, her şeyi farklı görmek istiyorum, Yeryüzünü yukarıdan görmeyi çocuklara el sallamayı istiyorum. Buraya gelmeden önce rüzgarla konuştum, o da bana yardım etmeyi kabul etti, ama sizin yardımınız da gerekiyormuş, bana yardım eder misiniz?
Yağmur- Elbette sana yardım ederim mor renk, ama korkarım benim yardımımın ötesinde şeylere ihtiyacın var
Mor- Başka şeyler mi? nedir onlar?
Yağmur- Arkadaşların mor renk, tek başına çıkamazsın gökyüzüne, ancak arkadaşlarınla beraber bunu başarabilirsin. Sahi onlar nerede , neden tek başına geldin buraya?
Mor- Onlar benim düşümü paylaşmıyorlar, O yüzden ben de yalnız başarmayı deniyorum.
Yağmur- Seni üzmek istemem ama sanırım bunu başaramazsın. Rüzgar çıkınca ben yağmuru yağdırırım ama bu kadarı da yetmez. Birde güneşin yardım etmesi lazım, Onunla da konuşmalısın.
Mor- Güneşe nasıl ulaşabilirim ki, O çok sıcak, yanına gidemem ki,
Yağmur- Güneşin yanına gitmen gerekmiyor. Gökyüzünde ki ay tam bir daire oluncaya kadar bekle ve o sabah güneş ilk ışıklarını yeryüzüne gönderince Onunla konuş sana yardım edecektir.
Mor- Çok teşekkür ederim yağmur, bana yardımını hiç unutmayacağım.
Yağmur- Hoşçakal mor renk, dönüşte dikkatli ol çok ıslanmışsın
Mor- Dikkatli olurum hoşçakal.
- Oyuncu- Yağmurdan ayrıldıktan sonra mor renk kıyıya dönmüş, ama içinde büyük bir huzursuzluk varmış. Rüzgar ve yağmurun söyledikleri hiç aklından çıkmıyormuş. Arkadaşlarının yardımı olmadan gökyüzüne çıkamayacağını düşünmeye başlamış. Renkler ülkesine geri dönmeye karar vermiş. Zaten dolunaya çok zaman varmış. Aklında binbir düşünceyle renkler ülkesine geri dönmüş.
(Renkler ülkesi,panonun üstünde renkler belirir)
Sarı- Hey buraya bakın yeni bir oyun öğrendim.
Kırmızı- Nasıl bir oyun bu çabuk bize de anlat.
Sarı- Şimdi birisi ebe oluyor, mesela ben, Yakaladığım renk kıpırdamadan donup kalıyor, ben başka renkleri yakalamaya çalışırken siz de yakalanan rengin kuyruğunun altından geçerek, onu kurtarmaya çalışıyorsunuz. Ben bütün renkleri yakalayana kadar oyun sürüyor.(birbirlerinin kuyruğu altından geçerler) Hop, işte böyle
Kırmızı,yeşil- Çok hoş, çok eğlenceli, hadi öbürlerine de haber verelim
Sarı- Tamam hadi gidelim, aa… bakın mor geri dönmüş acaba uçmayı başardı mı? Hadi onu da çağıralım, Oda bizimle oynasın
Kırmızı- O bizimle oynamaz, hatırlamıyor musun bizimle oynamak onu hiç ilgilendirmiyor, Onun tek derdi uçmak,gökyüzüne çıkmak bir sürü saçmalık işte…
Sarı- Ama belki fikrini değiştirmiştir.
Kırmızı- Bizimle mi geliyorsun, onunla mı konuşacaksın?
Sarı- Belki bizimle oynar, bir kere konuşalım ne dersin?
Kırmızı- Saçmalık, ne yaparsan yap, biz gidiyoruz, sen de acele etsen iyi olur.
(Kırmızı ve yeşil gözden kaybolurlar)
Sarı– Merhaba mor, ne oldu uçabildin mi?
Mor– Şimdilik hayır, ama bunu başaracağım, yalnız bir şey var…
Sarı- Ne var, ne oldu? –
Mor- Sizi de bana yardımcı olmanız gerekiyor ancak böyle başarabilirim gökyüzüne çıkmayı
Sarı- Ama kırmızı buna karşı biliyorsun, hem benimde seninle fazla konuşmamam gerekli, bana da kızdılar senin yanına geldiğim için. Ben sadece sana bizimle yeni bir oyun oynamak ister misin, diyecektim
Mor- Niye bu kadar çekiniyorsunuz kırmızıdan, siz de gökyüzüne çıkmaya karşı değilsiniz. Hep beraber olursak başarabiliriz.
Sarı- Bilmem ki, kırmızı bu işe karşı, rüzgar ve yağmurun bizi yok edeceğini söylüyor, ben burada mutluyum, doğrusu bu işe karışmaya pek niyetim yok
Mor- Tamam, ben kırmızıyla konuşurum, hadi onların yanına gidelim.
- Oyuncu- Mor renk sarıyla beraber diğerlerinin yanına gitmiş. Ama kırmızı bu işe çok kızmış ve mor renkle alay etmeye başlamış. Diğer renklerde bu durum karşısında şaşkına dönmüşler ne yapacaklarını bilememişler. Mor renk kırmızıyla yalnız konuşmasının daha iyi olacağını düşünmüş. Öğleden sonra herkes dinlenirken, mor sessizce kırmızının yanına yaklaşmış.
Mor- Kırmızı, kırmızı uyansana, seninle konuşmamız lazım.
Kırmızı- Ha ne, ne var… Sen miydin? Ne arıyorsun hala buralarda?
Mor- (Morun konuşmaya başlamasıyla bir kaç renk panoda belirir sessizce konuşmayı dinlemeye başlarlar) Kırmızı, lütfen bana yardım et, neden gökyüzüne çıkmayı kabul etmiyorsun, üstelik diğerlerine rüzgar ve yağmurun bizi yok edeceğini söyleyip korkutuyorsun, bunun doğru olmadığını sen de biliyorsun, ben rüzgar ve yağmurla konuştum, onlar bize yardım edecekler, hadi onlara gerçeği söyle, senden çok çekiniyorlar.
Kırmızı– Neden sana yardım edecekmişim ki, hem yukarısı nasıldır bilmiyoruz, burada keyfimiz yerinde, şarkı söyleyip oyunlar oynuyoruz, yeni bir yer burası kadar güzel olmayabilir. Ben burada rahatım
Mor- Evet, sen burada rahatsın, çünki hep senin dediğin oluyor, senin sözünden dışarı çıkmıyorlar, ama onları korkutarak ve yalan söyleyerek kandırıyorsun
Kırmızı– Sen bana yalancı mı diyorsun
Mor- Tabi ki öylesin, rüzgar ve yağmurun bizi yok etmeyeceğini iyi biliyorsun
Kırmızı- Elbette yok etmezler, ama ben yeni bir yere gitmek istemiyorum, onların seninle gelmesini ve yalnız kalmayı da istemiyorum, eğer bu saçmalığı kesmeyeceksen buradan bir an önce uzaklaş.
(Diğer renkler labarbaya başlarlar, bunları duyan kırmızı çok sinirlenir)
Kırmızı- Gördün mü bak bizi huzursuz ediyorsun, çabuk git buradan
Mor- Tamam, gidiyorum, (diğer renklere) duydunuz işte olup bitenleri, ben hep beraber olmak istiyorum.
Kırmızı- Hala ne duruyorsun,hadi git buralardan bir daha da dönme
(Diğer renkler fısıldaşmaya başlarlar, mor renk gider, kırmızı panonun arkasına girer)
- Oyuncu- Kırmızının söylediği yalanlar ortaya çıkmış ama diğer renkler ne yapacaklarını bilemiyorlarmış. Bu arada mor renkte ayın tam bir daire yani dolunay olduğu geceyi beklemeye başlamış. Gökyüzüne çıkmak için son umudu olan güneşle konuşmasını sabırsızlıkla bekliyormuş. Bir kaç gece sonra dolunay olmuş. Mor renk çok heyecanlıymış. O gece hiç uyumamış ve yağmurun söylediği gibi güneşin ilk ışınlarını beklemeye başlamış. Sonunda hava alaca karanlık olmuş. Güneş doğmaya başlamış. Mor renk güneşin ilk ışınlarını görünce bütün gücüyle “güneş, güneş” diye bağırmaya başlamış.
Güneş- Kim benimle konuşmak isteyen
Mor- Benim mor renk sizden yardım istemeye geldim.
Güneş- sen misin mor renk, ben de ne zaman geleceksin diye bekliyordum.
Mor- Nasıl biliyordunuz geleceğimi?
Güneş- Ben gökyüzünde ve yeryüzünde olan her şeyi görürüm tabi ki yalnızca gündüzleri, demek sen gökyüzüne çıkmak istiyorsun
Mor- Evet, güneş
Güneş- Bu imkansız mor renk. Tek başına gökyüzüne çıkamazsın, diğer renklerle beraber olman lazım, ancak onlarla beraber olur ve rüzgar esip yağmur yağarken elele tutuşursanız ben de sizi gökyüzüne çıkarabilirim.
Mor- Ama denedim, onları ikna etmeye çalıştım Diğer renkler gökyüzüne çıkmaya karşı değiller, ama kırmızı renk onlara yalan söylüyor ve diğerleri de kırmızının sözünü dinliyorlar.
Güneş- Kırmızıyı ikna etmek sana kalıyor mor renk, ben sizin işinize karışamam. Eğer elele tutuşup rüzgar ve yağmuru çağırırsanız bende oraya geleceğim ve sizi gökyüzüne çıkaracağım, şimdi yükselmem gerekiyor, daha aydınlatmam gereken bir sürü yer var. Hoşçakal
Mor- Hoşçakal
- Oyuncu- Mor renk güneşin söylediklerini düşünürken renkler ülkesinde de işler epeyce karışmış. Kırmızının yalan söylediğini duyan renkler kendi aralarında ne yapacaklarını düşünürken kırmızı da onların güvenini tekrar kazanmaya çalışıyormuş.
Mavi- Duydunuz değil mi olanları, mor haklıymış kırmızı bizi aldatıyormuş
Yeşil- Aslında tam olarak öyle söylenemez ne var yani, tamam rüzgar ve yağmur bizi yok etmeyecek, ama gökyüzünde başımıza neler geleceğini biliyor muyuz.
Mavi- Bunu bilemeyiz, ama uçmak, gökyüzünde olmak güzel olmalı, mor renk haklı bence onunla olmalıyız.
Sarı- Hep beraber olursak orada karşılaşacağımız güçlüklerle başedebiliriz.
Yeşil- Kırmızı buna yanaşmayacak bizi engelleyecektir, ben onu kızdırmak istemem.
Mavi- Aman yeşil kimse kırmızıyı kızdırmak istemiyor ki, onunda bizimle olmasını istiyoruz.
Sarı- Evet, ben morun buradan kovulmasından hiç hoşlanmadım, Hep beraber olabiliriz, kırmızıda tek başına kalmak istemeyecektir.
Yeşil- Doğrusu ben kırmızıyla konuşamam, kızmasından çok korkuyorum.
Mavi- Hadi gidip turuncu ve laciverdi bulalım bakalım onlar ne diyecekler.
- Oyuncu- Onlar kendi aralarında konuşa dursunlar biz yine mor renge dönelim. Mor rengin bu işi tek başına yapamayacağını anlaması, ona arkadaşlığın değerini bir kez daha hatırlatmış. Kendi kendine bir karar vermiş, eğer diğer renkler kendisiyle beraber gelmeseler bile onlarla beraber renkler ülkesinde kalacak düşünü kalbinde saklayacakmış. Renkler ülkesine vardığında diğer renkleri kırmızıyla konuşurken bulmuş.
Sarı- Kırmızı biz diğer renklerle konuştuk ve hep beraber gökyüzüne çıkmaya karar verdik sen de bizimle gelmelisin.
Kırmızı- Bu büyük bir saçmalık orada başınıza neler geleceğini bilmiyorsunuz
Mavi- Peki sen bunları nereden biliyorsun hiç oraya gittin mi?
Sarı- Evet ya, doğru oraya gitmeden hiçbir sey bilemezsin
Kırmızı- Biliyorum işte, hem burada mutlu değil miyiz neden huzurumuzu kaçıralım ki, ben burada kalıyorum
Mor- Tamam artık kavga etmeyelim, Eğer gökyüzüne gideceksek bunu hep beraber yapmalıyız. Üstelik hiç kimseyi zorlamadan. Kırmızı, ben gökyüzüne çıkmak istiyorum ama bunu sizinle yapmak istiyorum artık. Rüzgara ve yağmura yaptığım yolculukta yanımda olmanızı çok istedim. Eğer beraber olsaydık her şey çok kolay olurdu.
Mavi- Biz seninle gelmeye karar verdik artık hep beraber gidebiliriz.
Mor- Bu kararınıza çok sevindim ama kırmızıyı burada tek başına bırakamayız, eğer o bizimle gelmek istemezse biz de burada kalır ve eski hayatımıza devam edebiliriz.
Kırmızı– Mor renk bu kararın beni çok etkiledi, tekrar birlikte olmak çok güzel olacak. Ben de sizinle geliyorum
- Oyuncu- Böylece bütün renkler birlikte gökyüzüne çıkmaya karar vermişler. Buradan sonrasını sizlerle beraber oynayalım mı bakalım nasıl çıkmışlar gökyüzüne.
Çocuklara rengarenk kurdeleler dağıtılır ve renkler gibi onlarda elele tutuşurlar. Önce rüzgarın gelmesini dilerler, rüzgar sesi çıkınca, yağmurun gelmesini dilerler ve yağmur sesi çıkar, arkasından güneşin açmadı için çocukların gülmesi gerektiğini sahneye gelen güneş söyler , çocuklar oyuna katılınca, spottan tavana doğru gökkuşağı görüntüsü belirir renkler panonun arkasından labarba yaparlar.
1. Oyuncu– Evet bir zamanlar yeryüzünde oynayan renkler, hep birlikte olmanın gücünü keşfedince gökyüzüne çıkmaya karar vermişler. Bu yüzden rüzgar ve yağmurdan sonra güneş açınca gökkuşağı belirir ve gökyüzünden tüm çocukları selamlar. Öykümüz burada sona eriyor siz de gökkuşağını görünce bütün renklere el sallamayı unutmayın. Hoşçakal gökkuşağı, hoşçakalın çocuklar.