Bu yıl ki Dünya Dans Günü bildirgesi, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Sanat Yönetmeni Suat Arıkan tarafından yazıldı:
“Biliyoruz ki; sözün yetersiz kaldığı, sessizliğin doruk noktasında, aşktan nefrete kadar, her türlü duygunun gücünü; çoğu kez müziğin ritmiyle, ama isterse sadece kendi iç ritmiyle, bir bedenden başka beden(ler)e, coğrafi sınır ya da ekonomik, etnik, kültürel, siyasal, din, dil engeline takılmadan, en zarif şekilde ifade edebilen, ruh ve beden ilişkisinin en güzel anlatımı olan dans – insanlık tarihi kadar – köklü geçmişiyle sonsuza kadar yaşayacak.
Asıl soru : “BEN dansın neresindeyim?”
Bu, yalnızca bireysel bir soru olmamalı.
“BİZ dansın neresindeyiz?”
Her birey ve her toplum, bu soruyu kendine sormalı ve dürüstçe vereceği yanıtla; kendisinin, yaşamın neresinde olduğunu görmeli. Neslini sürdürebilme içgüdüsüyle, sadece beslenip üremeyi hedef almış bir yaratık mı? Yoksa gerçek anlamda bir insan mı(yız)?
Sofrası pek zengin olmayan bir latin amerika yerlisi, şarkısında: “soframda pek birşey yok, ama olsun ben diğerlerinden daha zenginim, çünkü benim ritmim var” diyerek coşkuyla dans ediyor..
Gerçek zenginliğin ne olduğunu bilmek, sanıyorum bizi biraz daha İNSAN yapıyor. Sanıyorum; ritmimizi keşfedip, zenginliklerimizi sınır tanımadan, hemen bugün, hiç zaman kaybetmeden paylaşıp birleştirebildiğimiz ölçüde, dünyayı kurtarabileceğiz.”