Fırat Kuyurtar
Konumuz üniversite tiyatrolarından tahsil edilmeye çalışılan telif ücreti meselesi. Bildiğiniz üzere bizler, yani amatör tiyatrolar telifi tartışıyor adlı kampanyaya destek verenler başından beridir bu kampanyayı sadece üniversite tiyatrolarının meselesi olarak görmedik. Sorunu daha geniş kapsamlı olarak ele almaya çalıştık. Aslında anlamayacak bir şey yok. Mesele bize göre sadece 120 Liracık telifi veremeyen yoksul, harçlıklarıyla tiyatro yapmaya çalışan öğrencilerin cebi meselesi değildi zira…
Özel mülkiyetçilik vahşi ve saldırgandır. Hep daha fazlasını ister. Ne demişler, bir vadi dolusu altın versen, ikincisini ister, ikincisini versen üçüncüsünü ister… İşte bu ikinci, üçüncü, dördüncü vadi dolusu altını almış ama hala doymamış zihniyete dur diyecek olan en önemli enstrümanlardan birisi de istediğimiz kadar uzak duralım hukuktur.
Bazı sorular zaten sorulmuş ve yanıtları aranmıştır. Şimdi bunlar yokmuş gibi ortalıkta yorum yapıp, keşke bu işi amatör tiyatrolar boyutunda geniş tutmasaydınız üniversite tiyatroları için hak talep etseydiniz işiniz daha kolay olurdu, ne var canım o kadar masraf yapıyorsunuz neyse 3-5 kuruş da yazara veriverseydiniz, sizin gücünüz yok ama okullarınızın, sendikanızın, vs..’nin gücü var onlara yükleseydiniz, bunun yolunu bulmalısınız, vs… diye ortaya çıkanların, biraz insaf ve insaniyet çerçevesinde yorum yapmalarını beklemek çok mu fazla olur bilemiyorum!
Üniversite Tiyatrolarının Telif Hakları Karşısındaki Durumu başlıklı yazımda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 4 Aralık 1986 tarihli ve 41/128 sayılı Kararıyla ilan edilen gelişme hakkına ilişkin bildiride gelişme sürecinde insanının merkezi bir konumda yer aldığı ve bu nedenle gelişme politikalarının insani gelişmenin asli unsuru ve yararlanıcısı yapması gerektiği, meselenin aslında gelişme hakkı ile ilgili olduğu basit bir telif ve teliften bihaber kişilerin cehaleti meselesi olmadığı konusunda bir ön bilgi vermiştim.
Biraz daha bu konu üzerinde durmak lazım. Zira bazıları işin bu boyutunu bir şekilde kaçırıyorlar. Diğer taraftan 5 Mayıs 2013’te Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen Tiyatroda Telif Paneli’nde konuşmacı olarak katılan Mitos Boyut Yayınevi’nden Yılmaz Öğüt, bu hakkın tanımını adeta bir tüccar ağzı ile yapıp bir üniversite tiyatrosundan neden telif alınmaması gerektiğini, alınırsa bunun kendi bindikleri dalı kesmek anlamına geleceğini kısa ve öz bir şekilde katılımcılara aktarmıştı.
Anayasal gelişim hakkı üzerine ülkede yegane çalışmalardan birisini yapan Betül Aslan, Devletin Temel Amaç ve Ödevleri Işığında Öznel Gelişme Hakkı kavramını özetle şöyle açıklıyor. Gelişme Hakkı 3.nesil anayasal haklardandır ve liberalizmin bireyi eksen alan özgürlük anlayışının güçsüzleri dışlamasının önüne geçmek, 2.dünya savaşı örneği gibi insanlığın yıkımına giden hayat deneyimlerini engellemek için getirilmiş haklardır. Bu hakların öznesi tüm insanlıktır. Muhatabı ise devletler, bireyler(gerçek/tüzel), bireyler toplulukları, uluslararası örgütlerdir. Bireylerin ve devletlerin hepsinin birbirleri ile uyumlu olarak çalışması ile bu haklar ancak etkin bir şekilde kullanılabilirler. Kültür ve sanata erişim, sanatsal faaliyetlere katılım, sanatsal yaratım özgürlüğü anayasal gelişim hakları içersinde tanımlanmaktadır.
Yani BÜO’lular, Brecht oynayarak tamamen bu anayasal haklarını kullanıyor ve 2.dünya savaşı gibi bir felaketin yeniden yaşanmaması, daha adil, katılımcı bir toplumda yaşamak ve donanımlı bir birey olmak, yaşadıkları topluma, dünyaya sözünü söylemek için çabalıyorlar. ONK ise Brecht’in varislerinin telif üzerindeki miras haklarına sahip olan Suhrkamp’ın talepleri doğrultusunda hareket ediyor, yani bireyin özel mülkiyet hakkını kullanıyor ve getir paraları diyor. Gördüğünüz üzere sosyal bir hak bireyin liberal bir hakkı ile çatışıyor. İşte bu tür çatışmalarda kime hak vermek gerekiyor sorusunun sorulması ve bir dengenin gözetilmesi gerekiyor…
Bana göre denge de şöyle kurulur ancak: Bu insanlar tiyatro yaparlar, tiyatroyu severler ve hem çevrelerine hem de izleyicilerine tiyatroyu sevdirirler. Aynı zamanda tiyatro yapan, okuyan, izleyen bireyler olarak katılımcı, demokratik, sözünü söyleyen, düşünen bir toplum olma olgusuna da hizmet ederler. Siz bu insanlardan belki telif adı altında para almazsınız ama tiyatro bir şekilde tabana yayıldığı için, bu işten kar elde edenlerin yani telif alınan oyunları sahneleyen tiyatroların seyirci kitlesinin bir bölümünü de bu insanlar ve bu insanların yakınları oluştururlar, tiyatro oyun kitapları satın alırlar… Bu şekilde doğrudan olmasa bile tiyatronun yahut diğer sanatsal faaliyetlerin mali hak sahipleri zaten bu işten kazanırlar. Aksi durumda tiyatro amatör olarak ifade edilemez, tiyatro tabana yayılmaz ve tiyatro yavaş yavaş ölür, bir avuç elitin eline düşer ve siz de dimyata telife giderken evdeki teliften olursunuz.
Zaten seyirci sıkıntısı içinde kıvranan tiyatroyu geliştirmenin yolu zannettiğiniz gibi sanatçının, yazarın, rejisörün, salon sahibinin cebini doldurmak değildir. Amaç tiyatro yapmak, bireyin donanımlı olmasını sağlamak, sanat ve kültür faaliyetlerini toplumun tabanına yaymak ve bireyi geliştirmek, bireyle gelişmek, daha iyi bir dünyada yaşamaktır.
Hasılı kelam amatöre dayatılan mülkiyete dayalı telif talebinin yukarıda açıkladığım anayasal gelişim hakkı karşısında bir değeri yoktur.
Yasal duruma yeniden dönüp baktığımızda FSEK m.33’ün bu bağlamda değerlendirilmesi halinde, hak boyutunun bireysel hakka karşı neden galebe çalması gerektiği de anlaşılacaktır. Bana göre mevcut yasa maddesinde eğitim öğretim kurumu ifadesinden de kar amacı gütmeksizin ifadesinden de amatör tiyatroların telif ödemeden sanatsal yaratımlarını ortaya koymaları özgürlükleri sonucu çıkmaktadır. Zira benim yorumum, bireysel mülkiyete istisna getiren yasa maddesinin bu özgürlüğü getirme amacına uygundur. Aksi yorumlar ise genellikle yasanın lafzi yorumundan kaynaklanmakta ve mevcut yasa maddesindeki kullanılan sözcüklerin dar anlamlarına hapsedilmesinden kaynaklanmaktadır.
Bu noktada aksi anlamlar çıkmasına müsaade etmeden, telife yönelik değişiklerin gündemde olduğu bu dönemde, hakkın öznesi olan tiyatro grupları ve/veya tek tek bireyler bu konuda taleplerini yasa koyucuya ulaştırmalı ve anlam kargaşasına mahal vermeden gerekli değişikliği amatör tiyatroların lehine talep etmelilerdir. Yine Anayasa’nın yeninden yazımının söz konusu olduğu bu dönemde, öznel gelişim hakkının kalın çizgilerle anayasada yer alması için yoğun çaba gösterilmelidir.