[Zeynep Oral’ın Cumhuriyet’te yayınlanan köşe yazısının bir kısmını paylaşıyoruz.] Macide Tanır, çağdaş evrensel değerleri önemseyen bir ülkede yaşasaydı, onu herkes tanırdı.
Macide Tanır… “Tiyatronun Cadısı”… Bu adı kendi takmıştı… İçindeki tüm “Macide”leri bir araya getiren bir tanımlamaydı bu.
Eşsiz bir tiyatro oyuncusu, sanatçı Macide Tanır… Radyo oyunlarında, filmlerde, sesini nice oyuncuya, oyun karakterine ödünç veren ve bütün Anadolu’da en önce, en başlarda sadece sesiyle tanınan Macide Tanır… Arkadaş, dost canlısı; her yaştan her birikimden insanla sımsıcak ilişkiler kurabilen, yemekten içmekten, dost sohbetlerinden sonsuz tat alan, sohbetiyle yaşamımızı zenginleştiren Macide Tanır… Cumhuriyet ilkelerinin savunucusu, Atatürk’ün kızlarından Macide Tanır… (Minicik bir çocukken, Pendik tren istasyonunda Atatürk’e çiçek vermişliği, Atatürk’ün kucağına tırmanmışlığı vardı. Ama Atatürkçülüğü bu gülerek anlattığı anıdan değil, ilericiliğinden kaynaklanırdı!) Tüm yaşamı boyunca gericiliğe, karanlığa, yozluğa savaş açmış, vatansever Macide Tanır…
…
Macide Tanır, dünya tiyatro repertuvarının belli başlı en önemli oyunlarında oynadı. Sadece oyun adlarını buraya yazmam bile, bu köşenin sınırlarını aşar… 1944 ile 1985 yılları arasında Ankara Devlet Tiyatrosu’nda hiç ama hiç ara vermeden, ardında efsanevi bir isim bırakacağı oyunculukta, bir doruktan ötekine dolaştı. Dağları ve izleyiciyi fethetti.
…
Türkiye’de değil de çağdaş evrensel değerleri önemseyen bir ülkede yaşamış olsaydı, onu herkes tanırdı. Ödüller, nişanlar bir yana; bir eli yağda, bir eli balda yaşatılırdı.
Sevgili Macide Hanım, Türkiye’de, Türkiye koşullarında ve hoyratlığında tüm gerçekleştirdikleriniz için; bütün o oyunlar ve roller için, gençlere aktardıklarınız için, kişiliğiniz için, eşsiz dostluğunuz, sıkı bir okurum olarak çok ama çok özleyeceğim telefonlarınız için, örnek oluşturduğunuz için, sanatı yücelttiğiniz için, bizleri zenginleştirdiğiniz için sonsuz teşekkürler. İyi ki varsınız!