Kemal Oruç
Zengin Mutfağı ve Diğerleri
İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Aslı Öngören’in yönettiği, Vasıf Öngören’in, kapitalizm ve faşizm eleştirisi yapan, Zengin Mutfağı adlı oyunu henüz ikinci gösterisinde ülkücüler tarafından sözlü saldırıya uğradı.
12 Mart askeri darbesi döneminde, bir zengin mutfağında geçen ve bu evde çalışan bir kıza aşık olan ihbarcı gencin, evin kapitalist sahibinin desteğiyle, bir faşiste dönüşmesini anlatan oyunun sahnelenmesi sırasında önce bir grup bozkurt işareti yaptı, ardından Lütfü Usta karakterinin “Ben böyle faşizmin…” demesiyle iki kadın bozkurt işareti yaparak sahnedeki oyunculara küfürler savurdu ve salonu terk etti. Bu sırada, salondaki dört yüz seyirci bu kişileri protesto etti ve gösteri sonunda, oyuncular servise binene kadar, salonun önünde nöbet tuttu.
Aynı gece Tiyatro Platformu eşsözcüsü ve İŞTİSAN Başkanı Ragıp Yavuz’un duyurusu üzerine, başta Tiyatro Eğitim Derneği ve Drama Kumpanya olmak üzere, bir çok örgüt ve tiyatro kınama metni yayınladı. Bu örgüt ve tiyatrolar üçüncü gösteri sırasında salon önünde nöbet tutarak ve gösteri sonrasında “Halkın sanatçısı yalnız değildir”, “Faşizme karşı omuz omuza” gibi sloganlar atarak Zengin Mutfağı emekçilerine destek verdi.
Aynı oyun 1978 yılında, Başar Sabuncu’nun rejisiyle prömiyer yapmak üzereyken, provasının yapıldığı Fatih Şehir Tiyatrosu ülkü ocaklarının el bombalı saldırısına uğramıştı.
Son dönemde ise, başbakanın kızı Sümeyye Erdoğan’ın sakız krizinden bu yana, sıklıkla, “oyuna gelip” oyunları protesto eden kişi ya da grup haberleri duyuldu.
Bunlar elbette bilinçli yapılan saldırılardır ve gericilerin aydınlığa açılan her kapıyı kapatmaya çalışmasının açık uzantılarıdır.
Her şey bir tarafa, Zengin Mutfağı oyunu, sözü olan; reji, estetik ve oyunculuk açısından da izlenilmesi gereken, özellikle, gençlere verilebilecek bir ödevdir.
Bir Garip Tesadüf
İzmir Yenikapı Tiyatrosu’nun sahnelediği Gogol’ün aynı isimli öyküsünden uyarlanan “Palto” isimli sokak tiyatrosu oyununda oyuncu olarak yer alan Nazlı Masatçı hakkında, halkı askerlikten soğutma gerekçesiyle, dava açıldı.
Tesadüf bu ya, bu dava için sanat yargılanamaz temasıyla “Sanat Hapsedilemez!” adlı yazıyı kaleme alan yazarın da, aynı davada, sanatı yargılayıp ertelemeli beş ay hapse mahkum eden hakimin de ismi Kemal Oruç!
Ne diyelim? Bir garip tesadüf…
İTÜ ve ODTÜ
Yüzlerce İTÜ’lü araştırma görevlisinin, gerekçesiz bir şekilde, işten çıkarılmak istenmesi üzerine araştırma görevlileri dayanışma toplantıları ve sanatçıların da destek verdiği birçok direniş gösterisi düzenledi.
(Detaylı bilgi için: www.ituasistandayanismasi.blogspot.com)
Elbette ki hükümetin amacı, İTÜ’deki aydın araştırma görevlilerini işten çıkarıp onların boşluğunu yandaş kadrolarla doldurmak!
Diğer tarafta, başbakanı protesto ettikleri için terör örgütü üyesi olmak suçundan yargılanan ODTÜ’lü öğrencileri sahiplenen arkadaşları ODTÜ’de direniş eylemleri düzenlemekte ve polisin şiddetine maruz kalmaktadır.
İTÜ’deki kıyımı, ODTÜ’deki haklı direnişi kınayan üniversiteleri ve bu olayları “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığıyla, görmezden gelenleri net bir şekilde kınıyorum!
Günleriniz aydın olsun sevgili düşünce dostları!