Nedim Buğral
Çağdaş Drama Derneği son yıllarda uluslararası seminerlerini Türkiye genelindeki şubeleri ya da temsilcilikleri ile birlikte gerçekleştiriyor. Bugüne kadar Bursa, Antalya, Kocaeli, Eskişehir vb. kentlerde gerçekleşen seminerler sayesinde farklı bölgelerde olan drama ile ilgilenen kişiler, drama ile tanışmış, tanışıklığını ilerletmiş oluyor. Seminerleri düzenli takip edenler de bu sayede drama seminerlerinde kurduğu köprülerle farklı kentleri ve o kentlerdeki drama eğitmenleri/gönüllülerini tanıma fırsatı buluyor ve en önemlisi kendilerini mesleki olarak geliştiriyorlar.
Başlangıçta Ankara’dan daha çok Türkiye’nin batı illerine şube ve temsilcilikler yoluyla büyüyen Çağdaş Drama Derneği’nin, Şanlıurfa’da uluslararası bir seminer gerçekleştirebilmesi bu ilde derneğin öğretmenlerle yaptığı özel bir proje sonunda olmuş. Yapılan uzun soluklu ve kararlı çalışmalar bir sonuç vermiş. Artık Urfa’da drama öğretmenleri var. Bu proje hakkında; http://www.yaraticidrama.org/content/view/725/1/ linki inceleyebilirsiniz.
Şanlıurfa’da “Ritüeller ve Yaratıcı Drama” temasıyla gerçekleştirdiğimiz 21. Uluslararası Eğitimde Yaratıcı Drama Semineri sona erdi. On dört Kasımda başlayan seminerimizde Türkiye’den Doç. Dr. Mustafa Sekmen ve Doç. Dr. Tülin Sağlam, Sırbistan’dan Sanja Krismanovic Tasic, İzlanda’dan Asa Helga Ragnarsdotir, İngiltere’den National Drama ve IDEA Başkanı Partice Baldwin, Finlandiya’dan ise IDEA Yönetim Kurulu Üyesi Tintti Karppinen atölye lideri olarak görev adı. Seminerin son gününde de atölye çalışmaları öğle saatlerine kadar devam etti. Atölye çalışmalarının ardından seminerin kapanış ve değerlendirme etkinliği gerçekleştirildi. Etkinlik, seminer süresince gerçekleştirilen atölye çalışmalarına, gezilere ve diğer etkinliklere ait görsellerden oluşturulmuş bir sunumla başladı. Değerlendirme çalışmasında ikinci olarak, atölye çalışmalarındaki süreç ve içeriği anlatan atölye raporları okundu. Seminer katılımcıları, atölye süreçlerinde oluşturdukları performansları gösteri biçimine getirerek izleyicilerle paylaştılar. (Bu paragraf Çağdaş Drama Derneği sitesinden alınmıştır.)
Atölyeler tarihi Urfa Konaklarında gerçekleşti. Benim bu güne kadar katıldığım seminerler içinde (Bu seminer benim için altıncısı) alanla ilgililer ile (akademisyenler, drama eğitmenleri, tiyatrocular) en çok etkileşim kurabildiğim seminerdi. Kısacası bugüne kadar katıldığım seminerler arasında en sıcağıydı.
Katıldığım atölye Tintti Karppinen’in “Eğitimde Yaratıcı Drama Oyunlar ve Ritüeller” isimli atölyesiydi. Atölye içeriği diğer seminerlerde de olduğu gibi dernek tarafından dergi olarak yayınlanıyor ve bu güne kadar yapılmış olan seminerlerin yayınlarını da dernekten temin etmek mümkün. Bu yüzden ben atölyenin içeriğinden adım adım bahsetmeyip genel olarak bende Tintti’nin iz bıraktığı yaklaşımlardan bazılarını aktaracağım.
Tintti’nin çocukluğu İkinci Dünya Savaşı sonrasına denk geliyor. Babası savaşta yer almış. İkinci Dünya Savaşı sonrası çocukça bir algı ile savaşın tamamen bittiğini düşünüyormuş. Bir gün bir gazetede dünyanın herhangi bir yerinde olan bir savaşa ait fotoğrafları görünce “işte o gün birden büyüdüm” diyor. O günden itibaren tüm meselesi ‘barış’ olmuş. Oyunlardaki rekabet, yenme yenilme olgusu, statüler, problemlere yaklaşım biçimlerine hep bu açıdan yaklaşmış. Bıkmadan usanmadan devlet başkanlarına mektuplar yazmış, savaş karşıtı pek çok girişimi olmuş.
Söylediklerinin atölyeyi işleyiş biçimine yansımalarını fark ettiğimizde ‘barış eğitiminin’ sadece söze dayanmadan basitçe günlük pratiklerimize nasıl yansıyabileceğini gördüm. Bu sayede on beş saatlik atölyenin içeriğinden daha çok atölyenin işleniş biçiminin bende daha derin etkiler yarattığını fark ettim. Yaklaşık yirmi kişilik katılımcılar dört gün boyunca sürekli değişen eşleşmelerle ve genellikle aynı anda gerçekleşen etkinliklerle (Rol oynama, tartışmalar, vd.) kendi minik kümeleri içinde eylem halinde idi. Diğer kümelerin etkinlikleri ve tüme varan çalışmalarda da gruplarda kimsenin diğerini bastıracağı doğaçlama vb. etkinlik yönlendirmeleri olmadı. On beş saat sonunda şaşırtıcı bir biçimde şunu fark ettim ki neredeyse herkes eşit konuşmuş, eşit oynamış ve grubun içinde oynayarak-tartışarak kimse öne çıkmamıştı. İşte sözü ile barış-eşitlik diyen liderin yaptığı ‘ve en önemlisi bize yaptırdıkları ile’ eylemi de aynı olunca yaklaşık on beş yıllık mesleki yaşantımın en değerli atölyesinden çıktığımı hissettim.
“Sizin sorumluluğunuzu almıyorum, burada yaptıklarınızdan siz sorumlusunuz.” Atölyeden bana kalan bu cümle bile Urfa’da olmaya değerdi.
Teşekkürler sınırları dünya olan Finlandiyalı insan.