Adnan Koç
Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları (BÜO), geçen yıl repertuarlarına aldıkları, Bertolt Brecht’in Sezuan’ın İyi İnsanı adlı oyunu; TAKSAV’ın düzenlediği Uluslararası Tiyatro Festivalinde sergilemiş. BÜO’nun maddi hiçbir yararının olmadığı şenliği; tarihte bir ilki gerçekleştirip tiyatrodan para kazanıp zengin olma aşkı ile yanıp tutuşan(!!!) TAKSAV biletli olarak düzenlemiş. Ve kendilerini telif konusunun tartışmasız en iyisi olarak gören ONK ajansın,”telif benden sorulur” diyerek yaptığı çıkış sonucu, BÜO ile yaşadığı sorunlar ekseninde amatör tiyatro ve telif tartışmaları bir anda (en azından benim için bir anda) gündem oldu. Bu sürece Brecht’in eserlerinin ticari haklarını elinde bulunduran Suhrkamp Verlag firmasının da dahil olması ile olay yeni bir boyut kazandı..
Başlangıçta biz ONK ajansın tavrını tartışırken, Almanya’daki yayınevinden gelen amatör ya da profesyonel ayrımı yapmadan, Brecht’in herhangi bir oyununu oynamaya cesaret eden herkesin kendilerine para ödemesi gerektiğine ilişkin ”vahim” açıklaması ile, bir anti-kapitalist olan Brecht’in, ticari haklarını elinde tutan Suhrkamp Verlag firmasının, takındığı kapitalist tavır sonucu, bir anda tartışmaların kazandığı yeni boyutu da ilgiyle takip etmeye başladım. Ve amatör tiyatroların da telif adı altında, bir şekilde sisteme dâhil edilme çabalarından haberdar oldum. Zira kâr etmeyen ve böyle bir amaç gütmeyen bir yapının yaptığı her üretimden kâr payı istenirse; parasal sistemin tabiriyle (aslında hiç olmayan) ”bütçe açık verir” ve artık üretim yapılamaz hale gelir. Hal böyle olunca bu amatör yapının önünde iki seçenek kalır. YOK OLMAK ya da KÂR AMACI GÜTMEK… Yok olmayı, doğal olarak, tercih etmeyeceğine göre, bu yapının tek alternatifi kâr amacı gütmek olur. Böylece sistem karşıtı iken bir anda sisteme dâhil olmuş olur. Emeğin değersizleştirilmesini ve emek hırsızlığını önlemek için oluşturulan telif yasasının amacı bu mudur yoksa? Başlangıçta amacın amatör yapıları yok etmek ya da sisteme adapte etmek olduğunu söylemek beni aşar; ama şu an amatör tiyatrolara dayatılan bu.
Aslında kampanya sürecinde yalnızca Suhrkamp Verlag ile ilgili değil, birçok konuda da bilgi sahibi oldum. Yasadaki muğlâklık gibi… Tartışma ilk başta TC yasalarındaki telif haklarını düzenleyen ”hukuksal muğlâklık” üzerinde yoğunlaşmıştı. Aslında bizim her alanda alışkın olduğumuz bu ”hukuksal muğlâklık” yabana atılacak gibi değil; çünkü yasa gerçekten muğlâk. Ama bu muğlâklık ”işgüzar” ONK ajansın kendine vazife çıkaracağı anlamına gelmez. ”İşgüzar” dedim, çünkü son yapılan hukuki tartışmalar gösteriyor ki aslında ONK ajansın böyle bir vazifesinin olduğu bile şüpheli. Madem tüm sorun bir “muğlâklıktan” kaynaklanıyor, bir muğlâklık da ben ekleyeyim, neşemiz artsın. Telif haklarına ilişkin yasada geçen ”Eğitim-Öğretim” denilen şey sistemin kontrolü altına girdikten sonra zaten muğlak. Amatör tiyatroların parasız verdikleri tiyatro eğitimi, parasız diye eğitimden sayılmıyor olamaz, tiyatrocu olmak için konservatuar bitirmek gerekmez, Brecht’i öğrenmek için para ödemek de gerekmez. Bu muğlâklıktan faydalanarak (ki aslında hiç gerek yok) biz de şöyle diyebiliriz: Amatör tiyatrolar da Eğitim-Öğretim kurumudur. Yasa gereğince bizden telif talep edemezsiniz. Diyebiliriz ama bu ONK ajansın yaptığından çok da farklı olmaz. Soruna bir çözüm sunmayacağı gibi yine parasal düzenin tabiriyle sadece “ucuz” bir savunma olur. Her ne kadar ONK ajans ile BÜO arasında yaşanan sorun, üniversite yönetimlerinin tiyatro grupları üzerindeki baskıyı arttırmaya ve onların hareket alanlarını kısıtlamaya yönelik bahanelere örnek olsa da; aslında ONK ajansı tartışmak çok da anlamlı değil. Durum ONK ajans için tam bir yabancılaşma efektidir. Kurguladıkları küçük kapitalist oyunun olumlanmayan ve kaybeden tarafı zaten olacaklardır. Değindikleri sorunun boyutundan gerçekten bihaberdirler. Bu sorun ,ONK ajansı aşmış, sistemsel ve etik bir meseledir…
Amatör tiyatrolar otorite kabul etmeyen, sistemin otoritesini kırmaya çalışarak sisteme alternatif üretebilen yapılardır. Doğal olarak bu durum sistemi rahatsız eder. Yine doğal olarak bu amatör yapılar, sisteme adapte edilmesi, edilemiyorsa yok edilmesi gereken bir problemdir. Üretiminden kâr elde etmeyen bir amatör tiyatronun üretiminden para istemek bir etik meselesidir. Daha doğrusu etiksizliktir. Sistem, amatör tiyatroların kâr amacı gütmedikleri üretimlerinden kâr payı ödemelerini ”ZORUNLULUK” olarak görüyorsa, amatör tiyatrolar için telif ödememek bir ”TERCİH” tir ve biz tercihimizi ödememekten yana kullanıyoruz. Ödenmeyecek, ödemiyoruz!!!
İlk bakışta bu sorun ONK ajansın ucuz bir kapitalizmcilik oynama hevesi gibi görünüyor. Fakat tartışmalar ilerledikçe, aslında sürecin amatör tiyatrolar açısından tehlikeli bir süreç olduğunu ortaya koyar nitelikte. Bu sorun aslında ezelden beri sisteme dâhil edilemeyen amatör tiyatroların tasfiyesi ya da sisteme dâhil etme sorunudur. Çok mu iddialı oldu? Kesinlikle hayır.