Kabil’deki Saldırıdan Sağ Kurtulan Kadın Oyuncular Tehdit Altında

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Çeviri / Cinayet ve ölüm tehditleri Afgan toplumunun kadınlara yönelik önyargılarını açığa çıkarıyor.

Guardian. 6 Eylül 2012, Çeviri: Piri Kaymakçıoğlu

The Ministry dizisi setinde fotoğrafı çekilen Sahar Parniyan, ölüm tehditlerinden sonra saklanıyor. Fotoğraf: Ahmad Masood/Reuters

Televizyona çıktıkları için alaya alınmaları ve yapılan tehditlerden sonra, ve “iffetli olmayan” kıyafetleri ile ilgili eleştirilerin ardından bile, oyuncu kardeşler Azera ve Tamana ve onların arkadaşı Benafsha’ya yapılan saldırı bir sürpriz oldu.

Bu üçlü, muhafazakar mahalle sakinleri tarafından hoş karşılanmadıklarını hissettikleri bir muhitten geçip, kendilerine ait bir minibüse doğru yürürlerken altı adam tarafından etrafları yüksek duvarlarla çevrili bir dar yolda sıkıştırıldılar. Saldırganlar Benafsha’yı bıçakla yaraladılar ve bir caminin kenarında ölüme terk ettiler. İki kız kardeş ise yaralı bir şekilde ve umutsuzca yardım aradı.

Kadınların sık sık gittiği dükkanlardan birinin sahibi olan Yaqin Ali Khalili, “Televizyon programını izlemedim ama mahallenin erkek çocuklarından duyduğuma göre onlardan biri mahallenin erkek çocuklarıyla dalga geçmiş. Yüzde yüz eminim ki, o kadın buradaki insanların nefreti sebebiyle öldürüldü.” dedi.

Kabil’de laflar hızlı yayılır ve birkaç gün sonra diğer aktrisler de tehdit edildiler. Öne çıkan genç aktrislerden Sahar Parniyan ölüm tehditleri aldı ve şimdi saklanıyor. Çok nadir gittiği etkinliklerde temkinli şekilde önceden küçümsediği burkayı giymek zorunda kalıyor.  Parniyan gizli bir yerde yapılan söyleşide Guardian’a “Gece yarısı ya da gece iki sularında derin uykudayken telefonla tehdit ediliyorum, çok kötü sözler söylüyorlar ve sürekli ‘Bir sonraki suikast sana olacak.’  şeklinde mesajlar alıyorum. İşimi ne kadar sevsem de bir aktris olarak hayatıma Afganistan’da devam edemem. Taliban kadınlara karşı ve diğer gruplar da karşı… Afganistan, aktris olsunlar ya da olmasınlar kadınlar için yaşanası bir yer değil.”

Cinayet ve yapılan ölüm tehditleri, muhafazakar baskıların kadınların kamusal hayattaki imkanlarını kısıtladığı şeklindeki korkuları ateşledi.

Tamana, Emrooz televizyon kanalının bir programında oyunculuk yapıyordu. Kardeşi Areza’nın da küçük bir rol aldığı bu dizi bu en son suistimalin kıvılcımlarını atmıştı. Popüler bir hiciv dizisi olan ve yönetmenin dediğine göre Parniyan’ın da rol aldığı The Ministry’de Tamana, Sadaf karakterini canlandırıyordu. Her ne kadar arkadaşlarının öldürüldüğü saldırıdan sağ kurtulmuş olsalar dahi, şimdi kız kardeşleri başka türlü bir ceza bekliyor.

Birkaç saat hastanede tedavi edildikten sonra hapishaneye alındılar ve zorla bekaret testine sokulduktan sonra fuhuş ya da saldırıya katılma ile suçlandılar. Cinayetin olduğu batı Kabil’den sorumlu savcı Ghulam Dastegir Hedayat, “Bu kadınların birileriyle yasadışı ilişkiye girip girmediklerini anlamak için onları adli tabipliğe teste sokulmaları için gönderdik.” dedi.

Kadınların oyunculuk yapması Afganistan’da tartışmalı bir konu, birçok kişinin aklında –bir zamanlar batıda olduğu gibi- önyargılarla kuşatılmış durumda. Parniyan, The Ministry dizisinde tanıştığı Areza için “Oldukça sessizdi ama iyi biriydi. Toplumun bakışına göre o kötü bir kız ve ben de kötü bir kızım.” dedi.

Belki de bu yüzden kız kardeşler yarı zamanlı işlerini sakladılar. Karte Seh’te onlara oda kiralayan ailenin annesi Nasreen Amaninejad, “Bize şehirde çamaşırhanede çalıştıklarını söylediler. Aktris olduklarını bilmiyorduk.” dedi. Bu üç kadın, tanınan erkek akrabaları olmadığında korumasızlardı. Kız kardeşler kuzeyden gelen yetimlerdi. Benafsha boşanmıştı ve belli ki ailesi ve boşandığı kişi ile ilişkileri oldukça bozuktu. Polis ve savcının dediğine göre ölümünden sonra kimse polisle temasa geçmemişti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü için Afganistan’da çalışan araştırmacı Heather Barr, “Erkek akrabaları olmadan kadınların birlikte yaşaması olağandışı ve polis ve komşular onların bir genelev işlettiğini düşünüyorlar… Polisin onaylamadığı davranışların suça ve uzun hapis cezalarına dönüştüğü bazı olaylarla karşılaştık. Ve bir kocanın ya da aileden bir erkeğin kontrolü altında ya da kefaletinde olmayan herhangi bir kadın kesinlikle ahlaksız addediliyor.” dedi.

Kız kardeşler kendilerine saldıranların hapse atılmasını görmek yerine “ahlaki suçlarından” dolayı yıllarını hapiste geçirebilirler. Polis ve savcılar kadınların oyuncu oldukları için saldırıya uğramadıklarını, saldırının onların işleri ve hayat tarzlarının kışkırtması sonucu olduğunu belirttiler. Savcı Hedayat “Soruşturmamızın sonucunda onun televizyonda çalıştığı için öldürülmediğini, onu öldüren altı kişinin bir iki gün önce onları yasadışı ilişkiyi kabul etmeleri için tehdit ettiklerini bulduk” dedi.

Dava ile ilgilenmiş kıdemli bir polis memuru, kadınların seks isteğini reddettikleri için saldırıya uğradıklarına inanıyor ve onların eğitimsizliklerini fahişe olduklarına delil olarak gösteriyordu. Halbuki idaresi altında bulunan yeni işe alınmış acemi polislerin dörtte üçü okuma yazma bilmiyordu. İsmini saklama koşuluyla konuşan bir polis memuru “Karınlarını doyurmak için paraya ihtiyaçları var. Bu parayı nereden bulacaklar? Bu bazı toplumun onlara yaptığı bir saldırı değil, bazı gruplar ve kadınlar arasında olan bir şey… Eğer kadınlardan bir şey istenir ve onlar reddederse; böyle şeyler yaşanır.” dedi.

Paylaş.

Yanıtla