Dikmen Gürün
Devlet Tiyatroları 2012-2013 sezonunda ilk turda oynanacak yeni oyunların bir kısmını açıkladı. Haydi hayırlısı!
Şu günlerde Teoman Yazgan’ın “Örnek bir Cumhuriyet Kurumu-Devlet Tiyatrosu” adlı kitabını okuyorum. Yazgan, tarihçeyi Tatbikat Sahnesi’nden, hatta daha da öncesinden başlatarak 1970’lere kadar getiriyor. Birinci baskısı 2009’da (Devlet Tiyatroları’nın kuruluşunun 60. yılı) yapılan kitabın ikinci baskısı Ocak 2012. Yani bu ülkede, tiyatronun soluğunu kesmek üzere Başbakan tarafından koparılan fırtınaların biraz öncesine denk gelen bir tarih…
Bilmek-bilmemek-aldırmamak
Teoman Yazgan, Devlet Tiyatroları’nın kuruluş yıllarından söz ederken 1933’te Hitler’in iktidara gelişiyle“huzurları kaçan” beş önemli sanat adamının (Prof. Paul Hindemith, Prof.Carl Ebert, Dr. Ernst Praetorius, Eduard Zuckmayer, George Markowitz) yeni yapılanma aşamasındaki Devlet Konservatuvarı’nda görev yapmak üzere Ankara’ya davet edilişlerinin altını çiziyor.
1934’te hazırlanan “Türkiye Devlet Musiki ve Tiyatro Akademisi’nin Ana Çizgileri” başlıklı rapor üstünde duruyor. Bu bağlamda, Devlet Tiyatroları Yasası gibi daha pek çok önemli gelişmeye değiniyor.
10 Haziran 1949 Devlet Tiyatro ve Operası’nın kuruluş tarihidir ve deMuhsin Ertuğrul’dur ilk Genel Müdür. Şehir Tiyatroları’nda olduğu gibi Devlet Tiyatroları’nda da yıllar içinde pek çok çalkantının, türlü politik baskıların olduğu bilinen bir gerçektir. Ama bu çalkantılar bugüne dek söz konusu kurumların temellerini kökünden sarsma, eritme hamlelerine kadar uzanmamıştır.
Günümüzdeyse şu ya da bu nedenle ödenekli tiyatroları hırpalayanların bu kurumların tarihlerini güçlü yanları ve zaaflarıyla çok iyi bilmeleri gerekir diye düşünüyorum. Ne ki geçen günlerde bir açılış töreninde memleketi demir ağlarla kimin örüp kimin örmediği tartışmasının yapıldığı bir ortamda (!) böyle bir bilgi yüklemesine gerek duyulacağını sanmıyorum.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin’in sözleriyle; “Bu kitap tiyatro tarihimize ilişkin bir kaynak olmakla, bir dönemi belgelemekle kalmıyor, Devlet Tiyatroları’nın tüm insanlarına gösterilen bir vefa örneği özelliği de taşıyor.”
Evet, kimler yok ki Yazgan’ın kitabında? Bir döneme damgasını vuran, bugün hâlâ güçlü yorumları, oyunculuklarıyla adlarından söz ettiren nice sanatçı… Muhsin Ertuğrul, Cüneyt Gökçer, Asuman Korad, Melek Ökte, Mahir Canova, Reşit Gürzap, Macide Tanır, Mediha Gökçer, Yıldırım Önal, Nermin Sarova, Ahmet Evintan, Semih Sergen, Muazzez Kurdoğlu, Ayten Gökçer, Saim Alpago, Haluk Kurdoğlu, Nermin Sarova, Tomris Oğuzalp, Gülgün Kutlu, Bozkurt Kuruç, Tijen Par ve daha nice değerli sanatçı…
Bir Özel Ek
Öte yandan, “Tiyatro Tiyatro”dergisinin Haziran 2012’de yayımlanan“Devlet Tiyatroları Özel Eki” de göz ardı edilmemesi gereken bir resim sunuyor okurlara. Bellek tazelemek için kısaca göz atacak olursak (çünkü çabuk unutan bir toplumuz ne yazık ki); Devlet Tiyatroları, bugün, temelleri Muhsin Ertuğrul zamanında atılan Bölge Tiyatroları mantığıyla 21 ilde 56 sahneye sahip. 623 sanatçı, 421 teknik personelle çalışmalarını sürdürüyor. Ankara’dan Diyarbakır’a, İstanbul’dan Elazığ’a, Malatya’dan Sivas’a, İzmir’den, Adana’dan Kahramanmaraş’a seyirciyi besliyor, eğitiyor, yetiştiriyor.
Ayrıca Devlet Tiyatrosu Yasası’nda belirtildiği gibi, kâr amacı gütmeyen bir kamu kuruluşu olarak bilet fiyatlarını çok düşük tutuyor. Dahası, bir sosyal sorumluluk projesi olarak “tiyatrosuz kimse kalmasın” çalışmalarını sürdürüyor…
Türk Tiyatrosu’nun en büyük dijital arşivi de yine bu kurumun örnek bir çalışması olarak kayıtlara geçiyor… 2002’de Lemi Bilgin döneminde kurulan Devlet Tiyatroları Belgeliği başlı başına önemli bir girişim… 2011 yılında kurulan Refik Ahmet Sevengil Tiyatro Kütüphanesi de araştırmacılara, tiyatroseverlere açık bir çalışma mekânı. Dahası Devlet Tiyatroları tarafından düzenlenen ulusal ve uluslararası festivaller yurtiçinde ve yurtdışında adından söz ettiren önemli etkinlikler.
Yeni umutlarla bekliyoruz yeni sezonu… Tiyatro, her dönemde olduğu gibi, bu yüzyılda ve bu ülkede de çağdaş yapısına uygun bir biçimde varlığını sürdürerek yaygınlaşacak, seyircisini besleyecektir. Sorunlar da yine aynı çağdaş oluşumlar ve bakış açıları içinde ele alınmak durumundadır.