Dr. Servet AYBAR/ Tangonun doğduğu topraklardan, Güney Amerikanın büyük ülkesi Arjantin’den haberlerim var. Sert ritimlerin ve müziğin hayatın her alanında kendini hissettirdiği bir şehirde, Buenos Aires’teydim. 16-20 Temmuz 2012 tarihleri arasında, 2. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Forumu, tiyatro gösterileri ve çocuk edebiyatı kitap fuarı için oradaydım. Güney kutbuna çok yakındım ve mevsim kıştı. Her şeyden önce söylemeliyim ki Latin Amerika bambaşka bir dünya. Şehirleşme, sosyal ortam, kültür, sanat ve elbette tiyatronun dili farklı. Klasik, folklorik veya modern, Latin müziğinin kokusu her alana işlemiş. Sokak çalgıcıları, sokak tiyatrosu, gece kulüpleri, dans, yemek kültürü ve pek çok şeyin izine sahnelerde de rastlamak mümkün. Duruş farklı, algı farklı, iletişim farklı. Heyecan ve hareket, belki de iki anahtar kelime Arjantin için. İnsanlar sıcakkanlı ve fütursuz. İşin doğasına bırakılan pek çok şey var. İşte birkaç detay: Tiyatro salonuna birkaç çocuğuyla gelen ve keyifle oyunu izlerken bebeğini emziren kadınlar, gecenin bir yarısı arabaların önüne atlayan ve bağrışan gençler, metroda teklifsizce kucağınıza bir şeyler koyan satıcılar… İspanyolcanın vurgulama ve tonlamaları, gündelik hayattaki iletişimin tadını da farklı kılıyor. Dolayısıyla sahnedeki diyalogların akışını ve oyunculuk tavrını belirliyor. Diğer yandan müziğe de tiyatroda sıkça yer veriliyor ve ritmik melodik esintiler sahneden seyirciye akıyor.
Bir makalemle kabul edildiğim çocuk ve gençlik tiyatrosu forumu; Arjantin’deki Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği (ATINA / ASSITEJ Arjantin), Tiyatro Akademisyenleri ve Eleştirmenleri Birliği (AINCRIT) ve Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Araştırmaları Network (ITYARN)’ü tarafından ortaklaşa gerçekleştiriliyor. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği (ASSITEJ International) projesi olan ve iki yılda bir gerçekleştirilen forumun ilkinde “çocuk ve gençlik tiyatrosunda tabu” ya odaklanılmış. Bu seneki başlık, “çocuk ve gençlik tiyatrosunda hümor”du. (Hümor kelimesinin Türkçe karşılığı mizahtır. Ancak ülkemizde mizah kelimesinin daha çok sözlü kültürü çağrıştırdığını düşündüğümden ve çalışmamın odağında sözsüz ve görsel kültür olduğundan, hümor kelimesini kullanmayı tercih ediyorum.) Forum özellikle şu soruların cevabını arıyordu: Çocuk ve gençlik tiyatrosunda hümor nasıl kullanılır? Hümorun yeri ve işlevi nedir? Hümor kültürden kültüre, yaştan yaşa nasıl değişir? Hümor çocuk tiyatrosunda şart mıdır? Ya da oyunun kalitesini düşüren bir unsur mudur? Evrensel hümor diye bir şey var mıdır? Ciddi konular işlenirken hümora yer verilebilir mi? Hümor basitleştirme işlevi mi taşır? Diğer yandan forumun amaçlarından biri, teori ile pratiği buluşturmaktı.
Arjantin’in Buenos Aires, Cordoba ve Patagonya gibi bölgelerinin yanında; Türkiye, Uruguay, İspanya, Amerika, İran, Brezilya, Şili ve Ekvador gibi ülkelerden, çocuk ve gençlik tiyatrosu alanında çalışanlar foruma katıldı. İspanyolca ve İngilizce gerçekleşen forumda, makale sunumlarının yanı sıra panel, söyleşi, konferans ve kitap tanıtımı gibi etkinlikler de gerçekleştirildi. Ve bunların hepsi çocuk ve gençlik tiyatrosunda hümor üzerineydi. Bunun özellikle altını çiziyorum. Çünkü böylesi özel bir alanda bu kadar çeşitli bakış açısının bir arada olması, her anlamda dikkat çekici. Benim için forumda ön plana çıkan konular ve tartışmalardan bahsettiğimde, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Forum, Centro Cultural de la Cooperación Floreal Gorini adlı kültür merkezinde gerçekleşti. Merkezin tam karşısında Arjantin’in büyük tiyatrosu Teatro San Martin vardı. Kültür merkezine adını veren Floreal Gorini’den de bahsetmek gerek. 1922-2004 yılları arasında yaşayan Gorini, Arjantin’deki sosyalist hareketin ve dayanışmanın önemli isimlerinden. Kültür merkezindeki salonlar, Gorini gibi kişilerin isimlerini almış. Merkezin girişinde yer alan ve özellikle çocuklara hitap eden hediyelik eşya standındaki ve kafeteryanın bir parçası gibi duran kitapçıdaki renklilik de dikkate değerdi.
“Yönetmenin Misyonu: Sahnede İncelikli Hümor Yaratmak” / “Director’s Mission: Creating Elegant Humor on Stage” adlı makalemi, forumun ilk günü sundum. Forumda sunulan ilk makale olan çalışmamın odağı, çocuk tiyatrosu rejisörlüğü ve görsel hümor kullanımıdır. Hümor, yönetmenin ele aldığı konuya yaklaşımının ve yaratı sürecinin göstergesidir. Makalede, önce genel anlamda hümorun ne olduğu ve hümor yaratma tekniklerine değindim. Sonra, sahnedeki sözsüz ve/veya görsel hümor kaynaklarını inceledim. Daha sonra çocuk oyunlarında hümor kullanımının karakteristiklerini, çocuklarda hümor duygusuyla ilişkilendirerek ele aldım. Son olarak; klişelerden ve kaba komedi tekniklerinden uzak, sahnede incelikli hümor yaratmayı hedefleyen bir bakış açısı sundum.
Makalemi sunduktan sonra, Türkiye’ye özgü ve çocukların sevdiği, hümor taşıyan üç figürü tanıttım: Karagöz ve Hacivat ikilisi, Keloğlan ve Nasrettin Hoca. Birer resimle birlikte, belirgin özellikleri hakkında bilgi verdim. Özellikle eşeğe ters binen Nasrettin Hoca resmi izleyicilerin dikkatini çekti. Ardından anlattığım “dünyanın orta yeri neresi” adlı Nasrettin Hoca fıkrasıyla konuşmamı tamamladım. Sunum sonrası; Türkiye’deki çocuk tiyatrosu yazarlığına, sahne pratiğine ve organizasyonunda çalıştığım Devlet Tiyatroları “Küçük Hanımlar, Küçük Beyler” Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali’ne dair sorulan sorulara cevap verdim.
Forumda dikkatimi çeken konulara gelince. Maddeler halinde yazmakta fayda var:
Gülmenin; karmaşık, ölçülmesi zor ve dolayısıyla gizemli bir konu olması. Tarihte hümoru ele alan türlü çeşit bakış açısı var. Her yaklaşımın odağı farklı. Çocuk tiyatrosunda hümor söz konusu olunca, tiyatronun doğasına da paralel olarak, işler biraz daha karmaşıklaşıyor.
Hümorun sağlama yapmayı gerektirmesi. Oyun çocuk seyirciyle buluştuğunda tepkilerin değerlendirilmesi ve gerekirse oyunda değişiklikler yapılması. Gerçekten de bu şart. Kesin kurallar koyamıyorsunuz. Ancak seyirciyle birlikte taşlar yerine oturuyor.
Tiyatro pratiğinin içinde olanlar ile teorisyenlerin sunumlarındaki tavır farkı. Forumda tiyatrocuların, çok söz ve terim kullandıkları için teorisyenleri bazen anlamadıkları, paralize oldukları belirtildi. Ancak birlikte çalıştıklarında ortak bir dil oluşmuş. Sanırım bu durum dünyanın her yerinde geçerli. Tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi. Yakınlaşma için çareler düşünmeli. Yoksa uçurum gittikçe büyüyor. Pratikten gelenlerin forumda yaptıkları sunumların daha eğlenceli ve dolayısıyla takip edilebilir olduğunu belirtmeliyim. Çünkü birkaç not üzerinden spontane gelişen sunumlardı.
Salonlarda çocuklara eşlik eden yetişkinlerin sahneyle ve çocuklarla iletişimi. Birlikte zevk alma ve hümor algısını paylaşmanın önemi üzerinde duruldu. Gerçekten de çocukları tiyatroya getiren öğretmen ya da ebeveynlerin oyuna odaklanmaları için bir şeyler yapılmalı. En etkili yol, iyi oyun sahnelemek olsa gerek ki salondaki herkes tiyatro heyecanını paylaşabilsin.
Hümorun çocuklarda endorfin / mutluluk hormonu üretimi ve bunun etkisi. Fiziksel bir bakış açısı olduğundan ilginçti.
Hastanelerin Pediatri / Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları kliniklerindeki hastalara yönelik teatral gösteriler ve tedavi üzerindeki etkisi. Bu konudaki sunumlar ve özellikle palyaçolar üzerinde durulması, aklıma Robin Williams’ın oynadığı Patch Adams (1998) adlı filmi getirdi. Bir de Allen Klein’in “Mizahın İyileştirici Gücü” adıyla dilimize çevrilen kitabını. (Epsilon, 1999).
Ortalama dil ve kötü kelime oyunlarıyla sunulan hümorun oyunun kalitesini düşürmesi. Doğru değil mi? Bu tavra, komedi diye sunulan yetişkin oyunlarında da rastlamıyor muyuz?
Parodinin bir hümor tekniği olarak etraflıca değerlendirilmesi. Parodi konusunda bir tartışma ortamı yaratması bakımından ilginçti. Parodisi yapılan “şey” ne ise çocukların onun hakkındaki bilgi düzeyinin, humor algısını belirleyen temel etken olduğu konusunda uzlaşmaya varıldı.
Arjantinli yazar Adela Basch’ın çocuklara yönelik oyunlarında absürt unsurları yoğun olarak kullanması. Artık ülkemizde bu konuda daha cesur davranılması gerekmiyor mu?
Çocuk tiyatrosunun komedi, trajedi gibi bir tür olmadığı. Aynı türden oyunlarda, benzer şeyler olur. Çocuk tiyatrosunu böyle düşünmek yanlıştır. Sadece hedef kitlenin farklılığı söz konusudur. Aklıma ülkemizdeki çocuk oyunlarındaki klişeler geldi. Umarım bu klişeleri ve “türleşme riskini” zamanla aşarız.
Arjantin’deki çocuk tiyatrosunun öncülerinden Beatriz Suarez’in çalışmalarından bahsedilmesi ve o gün kendisinin dinleyici olarak foruma katılması. Arjantin’deki 1950 ve 1960’lardaki çabalar, aklıma ülkemizdeki AÇOK, AÇT gibi grupları getirdi.
Arjantin’de otuz yıl önce komedilerin ve dolayısıyla hümorun hor görülmesi. Zamanla, kaliteli ve itibarlı hümor yaratımı öğrenilmiş. Çocuk oyunlarının basımı da desteklenmiyormuş ama gitgide bu gelenek de oluşmaya başlamış. Her yerde olduğu gibi Arjantin’de de bu durum, siyasilerin çocuk konusuna bakışıyla ilgili. Çocuk tiyatrosu eleştirmeleri de az. Genellikle tiyatro eleştirmenlerinden bazıları bu alanda da yazıyor. Kısaca, çocuk tiyatrosu yapanlar yıllardır bir mücadele içindeler.
Dikkate değer bulduğum çocuk oyunlarından da biraz bahsetmek isterim. İlki Şili’den Tryo Teatro Banda’nın “Kay Kay ve Xeng Xeng” adlı oyunu. İki müzisyen oyuncunun yer aldığı oyunda, toprak ve suyu temsil eden iki yılanın öyküsü anlatılıyor. Öykü, Güney Arjantin ve Şili’nin Kızılderili sakinleri olan Mapuçelerin mitolojisinden alınmış. Oyuncu-müzisyenler sahnede öyküyü canlandırırken yerel kostümler giyiyorlar ve ondan fazla yerel müzik aleti çalıyorlar. 3 yaş ve üstü seyirci için hazırlanan oyunda Kay Kay ve Xeng Xeng adlı yılanlar, örgü kuklalarla temsil ediliyor. Francisco Sánchez’in yazıp yönettiği oyun, İspanyolca ve Mapuçe dilinde oynanıyor; ama görsel göstergeler o kadar güçlü ki konuşulan dili bilmeseniz bile öyküyü takip edebiliyorsunuz. Francisco Sánchez forumda yaptığı konuşmasında, salonda demokrasi istediklerini ve bu nedenle seyirciyi çocuk, yetişkin biçiminde ayırmadıklarını belirtti. Gerçekten de güzel bir yaklaşım değil mi?
İkinci oyun Grupo de Teatro Buenos Aires’ten “Dolabımda Bir Bebek”. Maríe Inés Falconi’nin yazdığı ve Carlos de Urquiza’nın yönettiği oyun, bir oğlanın eşcinselliğini keşfetmesi ve çevresiyle mücadelesini anlatıyor. Tek kişilik oyunda, genç bir delikanlı geçmişini tıpkı bir meddah gibi rolden role girerek canlandırıyor. Kız kardeşinden aşırdığı ve dolabında sakladığı oyuncak bebek, bir sembol olarak kullanılmış. Finalde delikanlının babasını memnun edebilmek için futbol forması giymesi ve kucağına özgürce bebeğini alması, bir uzlaşmanın ve dolayısıyla mutlu sonun işareti. Julian Sierra’nın muhteşem performansı etkileyiciydi. Ama burada asıl vurgulamak istediğim, eşcinsellik konusunun nitelikli bir biçimde işlenmiş olması. 12 yaş ve üstü seyirci için hazırlanan oyun, hem dramatik yapı hem de sahneleme bakımından kayda değer. Bu ilk iki oyunu, UPB Auditorium’da izledik.
Üçüncü oyun Los Macocos adlı ekipten “Pampalı Don Kişot”. Cervantes’in “Mançalı Don Kişot” adlı eserinden yola çıkılarak hazırlanan oyun, tam bir parodi ve uyarlama olarak nitelendirilebilir. Mekan olarak İspanya’nın Mança’sı, Arjantin’in Pampa’sına uyarlanmış. Don Kişot’un atı Rocin’le birlikte Pampa’nın çöllerinde yaşadığı maceralar, son derece komik bir dille işlenmiş. Hintli Sancho ve finalde rock and roll’a bağlanan yerel müzik, oyunun dikkat çekici unsurları. Julián Howard’ın yönettiği oyunda Don Kişot’un gitar şovu güzeldi doğrusu. Oyunu, İspanyol Barok tarzı mimariye sahip olan Cervantes Ulusal Tiyatrosu’nda (Teatro Nacional Cervantes) izledik. Tiyatro, İspanyol tiyatrosunu Arjantin’de tanıtan yapımcı ile sanatçıların projesi ve dönemin İspanya kralı XIII. Alphonso’nun desteğiyle yaptırılmış. Bu nedenle ünlü İspanyol yazarın adını taşıyor. “Pampalı Don Kişot”un sahne tasarımının da özenli, nitelikli olduğunu belirtmeliyim. Oyun, Arjantin’in çocuk tiyatrosu alanında ünlü sanatçısı ve müzisyen Luis Pescetti’nin projesi. Luis Pescetti, forumun son günü, çocuk tiyatrosunda hümora yaklaşımıyla ilgili bir de sunum yaptı.
Compania Nacional de Fósforos ve Babel Orkestra’nın ortak yapımı olan “William Calderón’un Tuhaf Maceraları” adlı oyunu, uçuş saatim nedeniyle kaçırdım. Ancak video kaydını izledim ve etkilendiğim için burada değinmek isterim. Cristian Palacios’un yazdığı ve Paula Brusca de Giorgio’nun yönettiği oyunda, Kaptan William Calderón ve tayfasının, tüm kötülüklerin kaynağını keşfetmek üzere çıktıkları yolculuk anlatılıyor. Oyun 7’den 70’e aile oyunu olarak lanse ediliyor. Babel Orkestra’nın müzisyenleri hem gemi tayfasını oynuyorlar, hem büyüleyici müzikler çalıyorlar. İzlediğim diğer oyunlara göre büyük bir yapım olduğunu söyleyebilirim.
Efsanevi müzisyenler Carlos Gardel ve Ástor Piazzolla’nın memleketinden haberlerim bu kadar. Sonuç olarak birkaç noktanın altını çizmek isterim. Yazının başında da belirttim. Arjantin’de müzik her alanda olduğu gibi tiyatroda da kendini gösteriyor. Aynı zamanda müzisyen olan oyuncular var. Bir ya da birkaç oyuncuyla; 75, 100’er kişilik küçük salonlarda, kafe tiyatrolarda, sokaklarda çocuk tiyatrosu yapılıyor. Oyunlar genelde tek perde ve 45-60 dakika kadar sürüyor. Ülkemizde işlenmeye cesaret edilmemiş konulara yer veriliyor ya da hep benzer kurgularla işlenmiş konular, farklı üslupta ele alınıyor. Çocuk ve gençlik tiyatrosu klişelerine, Buenos Aires’te sunduğum makalemde değindim. Klişeleri tümüyle reddetmek, çocukların taleplerini hiçe sayan bir kibir olurdu. Elbette onlara sahnede belli ölçüde yer verilebilir. Ancak asıl önemli olan yönetmenin sahnede kendine özgü bir dil yaratmasıdır. Bu, yetişkin tiyatrosu için de geçerlidir. Hümora gelince… Çocuk tiyatrosunda hümor bir eğlence aracıdır ama mutlaka kullanılması gereken bir araç değildir. Kullanıyorsa da kaba komedi tekniklerinden uzak, sanatlı ve incelikli olmalıdır.
Forum ve tiyatro programı organizasyonunda emeği geçen herkese, özellikle Nora Lía Sormani ve Patricia Lanatta’ya, oyunlarıyla unutulmaz anlar yaşatan sanatçılara ve katılımım konusunda beni destekleyen Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne teşekkür ediyorum.