Üstün Akmen
12 Eylül faşist cunta döneminin “hit” şarkısı “Türkiye’m, Türkiye’m cennetim/Benim eşsiz milletim”, inanmayacaksınız, ama geçtiğimiz hafta hiç dilimden düşmedi. Cuntacıların uyguladıkları vahşi işkenceler sırasında, tutukluların contalarını gevşetmek için kullandıkları bu şarkıyı tiksinerek de olsa anımsamam, bu kere de Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı’nın Ayvalık’ın Cunda Adası’nda yer alan “Ay Işığı Manastırı”nı yeniden restore ettirmesinden kaynaklandı. Yenilemede eski hal bilerek ve istenerek korunmamış, “yenileme” adı altında 90 yıllık manastır yeniden biçimlendirilmiş, taşkın inşaatlar yapılmıştı. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünün raporundan yola çıktım, bir yazı (Evrensel 01.08.2012) yazdım. Türkiye gerçekten bir “cennet”ti, doğruydu, ama belirli bir kesimin, mutlu varsıl azınlığın cennetiydi. Suzan Sabancı ve şürekasına, Ayvalık Cumhuriyet Başsavcısına, Bakanım Tabiat Varlıklarını Koruyanıma sorular sordum, ama “bermutat” yanıt alamadım.
Yasal Soruşturma Açılmadı
“Ay Işığı Manastırı” yenileme ve rekonstrüksiyon (yeniden kurma) projelerinde izinsiz uygulamalar yapılmıştı, Başsavcım izinsiz uygulamaları yapan ve yapılmasına neden olan sorumlular hakkında 2863 sayılı Yasa kapsamında yasal soruşturma açmamıştı. Kendimi bir anda “Türkiye’m, Türkiye’m cennetim” şarkısını yüksek sesle çığırırken yakaladım. Kültürümün Bakanı, 16.04.2011/238 sayılı toplantısında aynı tarihli 6795 sayılı kararın altını imzalayan Koruma Bölge Kurulu üyesi 6 üyeyi ve toplantıda bulunamamış, dolayısıyla raporu imzalayamamış olmasına rağmen Kurul Başkan Yardımcısı Oktay Ekinci’yi gerekçesiz olarak değiştirmişti. “Bu ahval ve şerait içinde” “Türkiye’m, Türkiye’m cennetim” şarkısını söylemeden elbette duramazdım(!).
Tarihi Binalara Fonksiyon Yüklenmesi
“Bir dokun bin ah işit” derler ya, öyle oldu. Yazımın yayımlandığı gün, elektronik posta kutum, Ayvalık’tan gelen belgelerle doldu. Öğrendim ki, Cemil Tosunoğlu nam Ayvalıklı bir cengaver, 2009 yılı Ayvalık Adaları Tabiat Parkı Revizyon Planı’nın iptali ile ilgili Danıştay 6. Daire 2010/2180 esas sayılı dosyasıyla yürütmenin durdurulması talepli iptal davası açmıştı. Danıştay 6. Dairesi de 25.01.2011 tarihli kararıyla isteği haklı görmüş, yürütmeyi durdurmuştu. Dava açma nedeni, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı’nın ilan edildiği 2004 yılında mutlak koruma alanları ilan edilen yerlerin, 2009 yılında (“Türkiye’m, Türkiye’m cennetim” şarkısını söyleyenler için olsa gerek), aniden düzeltme yapılarak kısmi koruma alanlarına dönüştürülmesi ve tabiat alanında yer alan tarihi binalara fonksiyon yüklenmesine olan itirazdı.
650 Bin Turkish Lira Ceza
“Ay Işığı Manastırı” da, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı içinde yer alan kültür varlıklarındandı. Kişisel mülk dahi olsa, üzerinde hiçbir şekilde taşkın inşaat ya da yeniden bozup yapma olamaz, kültür varlığı dışında kullanıma açık tutulamazdı. “Türkiye’m, Türkiye’m cennetim” şarkısını çığıranlar, Danıştay 6. Dairesinin yürütmeyi durdurma kararını da; alanların mutlaka korunması gerektiği ve asla fonksiyon yüklenemeyeceği görüşünü içeren, bilirkişilerce 2 gün süren ve yerinde yapılan keşif sonucu oluşturulan raporu da iplememişti. Bütün yetkililer/sorumlular yataklarında huzur içinde uyurlarken, sadece Ayvalık Belediyesi patika yolları dozerle genişleterek yeni yol açtığı için “Türkiye’m, Türkiye’m cennetim” şarkısını pek güzel terennüm eden Suzan Sabancı Hanım Kızıma 650 bin Turkish lira ceza kesmişti.
Yok Sayılan Danıştay Kararı
Bu arada, Bakanım Tabiat Varlıklarını Koruyanımdan da, Ayvalık Cumhuriyet Başsavcısından da, hukuku ayak bağı sayan Sabancı Kartel İmparatorluğundan da umudunu kesen bir avuç Ayvalıklı, Ayvalık Adaları Tabiat Parkını Koruma Platformunu oluşturmuştu. Platform, Danıştay 6. Dairesinden 09.05.2012 tarihindeki yürütmenin durdurulması kesin kararını hiç dikkate almayan Ayvalık Cumhuriyet Başsavcılığı hakkında, bu kere Edremit Cumhuriyet Başsavcılığına 03.07.2012 tarihinde şikayette bulunmuştu. Bu vesileyle, Ayvalık Adaları Tabiat Parkının iç işleyişini tamamen değiştiren 2009 Yılı Revizyon Planı için Danıştay nezdinde açılan davada, 6. Daire tarafından 25.01.2011 tarihinde oy birliğiyle bilirkişi raporu gelinceye kadar yürütmenin durdurulması kararı verilmesi yeniden gündeme oturtulmuştu. O tarih itibariyle 2009 yılı Revizyon Planı yürürlükte olmamasına rağmen, Danıştay kararı hiçe sayılarak “Ay Işığı Manastırı”nda çalışmaların devam ettirildiği, düzenlenen basın toplantısıyla yedi düvele bir kez daha duyurulmuştu. Platform, uğraşını sürdürerek “Ay Işığı Manastırı”nın tamamıyla müze olarak halkın kullanımına açılması istemiyle Ayvalık Başsavcılığına ayrıca suç duyurunda bulunmuştu.
Göz Göre Göre Kayırılan, Korunan Azınlık
Ancaaak… Danıştay, 2009 Yılı Revize Planı’nın yürütmesini kesin olarak durdurduğuna, yani “Ay Işığı Manastırı”, “mola ve manzara noktası” olarak tanımlandığına, mutlak koruma alanının içine alındığına, fonksiyon yüklemesinin kaldırılıp, sadece müze olarak kullanılmasına izin çıktığına göre, avaz avaza “Türkiye’m, Türkiye’m cennetim” şarkısını söyleyen cehennemliklerin kayırılmasının perdesi bugüne değin inatla kaldırılmadı. İl Kültür ve Turizm Müdürü, manastırın halka açılması için girişimde bulunmak için kılını bile kıpırdatmadı. Veee Türkiye’nin, işte böyle göz göre göre kayırılan, korunan azınlığın cenneti olduğu “bilvesile” bir kez daha anlaşıldı. “Eşsiz millet” dedikleri de sadece kendileriyle eş değer olanlardı.
‘Ayakta Durabilmesi İçin Ev Gibi Kullanılmalı’ Teranesi
İşte size bir itiraf: Benim yıllardır feryat figan eylemem, Bakanım Ordu Fındığımın mümtaz(!) basınımıza, medyamızın bezirganbaşılarına, dolayısıyla sürekli uyuklayan İstanbullulara: “İstanbul Atatürk Kültür Merkezi (AKM) yıkılmaktan kurtuldu, Sabancı’nın inayetiyle restore edilecek” diye zil takıp göbek attırmasından kaynaklanmakta. Kültür Bakanlığı ile Sabancı arasındaki sözleşme metnini istememin (Evrensel 18.07.2012) nedeni de, işte bu ve benzerleri “Türkiye’m, Türkiye’m cennetim”cilerin gözlerinin paraya hiç mi hiç doymamasından, işgal tutkularından doğmakta.
Akm’nin İçinde Oturmak
AKM’nin restorasyonuna 30 milyon Turkish lirayla sponsor olduğu/olacağı “tevatür” edilen Sabancı Topluluğunun “Ay Işığı Manastırı” olayındaki gibi, “AKM’nin ayakta durabilmesi için ev gibi kullanılmalı” teranesiyle AKM’yi işgale uğratacağından korkuyorum. Korkuyorum, çünkü AKM de işgale uğrarsa, (aynen “Ay Işığı Manastırı” örneğinde olduğu gibi) ne Kültürümün Bakanından, ne Başsavcılardan hayır görmeyeceğimi biliyorum. Güçler, “Türkiye’m, Türkiye’m cennetim” diyerek ve de alenen sömürerek Türkiye’yi “cennet” olarak görenlerden yana. İşte bu yüzden kuşkum AKM’nin salonlarından, sahnelerinden; “Ay Işığı Manastırı”nın kilisesinden, şapelinden, kutsal ayazmasından falan taşıyor, içimi içime sığdıramıyorum.
İnsan Olmanın Onuru
Benim AKM, “Ay Işığı Manastırı” ya da benzer diğer savaşlarım, bir hukuk adamının çıkıp, “cennet” denilen Türkiye’nin bu kadar ucuz ve böylesine pespaye emellere peşkeş çekilemeyecek bir ülke olduğunu “Türkiye’m, Türkiye’m cennetim”cilere anlatması amacını taşımakta. Gözleri dolar, avro, sterlin, Türk lirası işaretleriyle parlayanlara, sırıtarak “Türkiye’m, Türkiye’m cennetim” şarkısını gözlerimizin içine baka baka hep bir ağızdan çığıranlara hukukun üstünlüğünün kanıtlanması gerçeğini içinde barındırmakta. Biliyor ve inanıyorum ki, bu amaca ulaşmak, dünyanın her bir yanında hak olarak tanımlanmakta. “Burası Türkiye, olur böyle vakalar” derseniz… Hatırlatıyorum: Hayıflanılarak, ah edip vah edip sızlanılarak, gözleri sımsıkı yumarak, haksızlıklar karşısında susularak insan olunamamakta.