Önce İstanbul Şehir Tiyatroları’nda yapılan yönetmelik değişikliğiyle tiyatronun yönetimi sanatçılardan belediye bürokratlarına geçmiş, ardından da Başbakan’ın “Tiyatroları özelleştireceğiz” sözleri gündeme bomba gibi düşmüş, her iki gelişme tiyatrocuları sokağa dökmüştü. Özellikle ödenekli tiyatrolar üzerinde dolaşan işte bu kara bulutlara karşı sanatçıların tepkileri sürüyor. Önceki gün, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu önünde toplanan tiyatrocular, kararları bir kez daha protesto etti.
Protesto eyleminde İstanbul Seyirci Platformu’nu temsilen konuşan Atilla Ceylan, platform olarak Şehir ve Devlet Tiyatroları’nın (DT) kapatılmaya çalışılmasını tüm yurttaşların anayasal hakkının gaspı olarak gördüklerini belirtip, sözü Levent Üzümcü’ye devretti. İŞTİSAN (İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçıları Derneği) adına konuşan Üzümcü, Oyuncu Sendikası, Tobav, Türkiye Eleştirmenler Birliği ve basın açıklamasının yapıldığı gece bedava oyun oynayan Ferhan Şensoy’un da imza attığı konuşmasında, “Sahnede ses verdiğimiz her replikte, altına imza attığımız her üründe, temel amacımızın sanatı halka ulaştırmak olduğunu hiç unutmadık, unutmuyoruz” dedi. Ardından 16 Haziran Cumartesi günü başlayacak Sanat Maratonu’ndan bahseden Üzümcü, herkesi Selamiçeşme Özgürlük Parkı’nda gerçekleşecek ve 24 saat sürecek etkinliklere davet etti. Tiyatro oyunları, kukla gösterileri, dans, müzik, pandomim, kısa film, paneller, söyleşiler, ustalar ve gençlerin birbiri ardına sahnede olacağı Sanat Maratonu, tüm seyircilere ve sözünü sanatla söylemeyi seçen amatör ve profesyonellere açık olacak. Üstelik gösterilerin tamamının ücretsiz olacağı etkinlik için katılım ve önerilerinizi sanatmaratonu@gmail.com adresine de atabilirsiniz.
Oyuncular bir ağızdan: ‘Protesto eylemleri devam edecek’
Jülide Kural: Başbakan özelleştirme kelimesini, özgürleştirme ile eş değer olarak kullanıyor. Bu hem ekonomiye hem sanata hem de insan zekâsına yapılmış bir hakaret bence. Bunu basit bir kurnazlık olarak yapıyorsa, biz o kadar aptal değiliz. Herkesin oturup bu kavramları düşünmesi gerekiyor. Kendi sanatımızı yapabilmek için, bu sanatın en temel ihtiyacı olan özgür yapıyı kuruncaya kadar çeşitli biçimlerde sesimizi duyurmaya devam edeceğiz.
Aslı Öngören: Yeni sezonda çok hızlı, net değişimler olacağını düşünmüyoruz ki zaten sorun yeni sezonda neler olacağı değil. İki yıl sonra yüzüncü yılını kutlayacak ŞT’de ve Türkiye genelinde olağanüstü bir sanat yaygınlığını sağlayan DT için önümüzdeki 10-20 yılda neler olacağı bugünkü asıl sorun. ŞT’ye getirilen yönetmelik, dışarıdan oyuncu ve prodüksiyon satın almayı içeriyor. Bu da giderek taşeronluk sistemini sanata taşımaya bir girişim olarak okunabilir. En büyük kaygımız bu, çünkü bu kurumların halka çok düşük rakamlara kaliteli sanat götürme misyonu önemlidir. Ben özgür seslerin çıktığı bir demokratik ülkede yaşadığımı biliyorum. 10 yıl sonra da çocuklarımın da aynı şeyleri söylemesi içindir bütün gayretim.
Serdar Orçin: Ayın 16’sında Bakanlar Kurulu’ndan çıkacak açıklamayı bekliyoruz. Kuruldan çıkacak kararla DT ve ŞT’nin nasıl şekillendirildiğini öğrendikten sonra adım atacağız. Daha fazla kıyameti koparmamız gerekiyor belki ama bizim yaklaşımımız şu ana kadar hep diyalog kurmaktı. İktidardan daha hâlâ hiç kimse bizi muhatap alıp, herhangi bir şekilde görüşümüzü almadı. Bizim bütün beklentimiz bu diyaloğu kurmak.
Şebnem Sönmez: ŞT kendi özerk yapısını kurana ve bunu da kendi memnun olacağı hale sokana kadar bu protesto eylemleri devam edecek. Özelleştirme diye bir şey imkânsız ama özerkleşmek zorunda zaten. ŞT birçok kere belediyeye kendi önerdikleri formülleri göndermişlerdi. Yanıt alamamışlardı. Şimdi bu tepeden inme ve hiç kimsenin görüşü alınmaksızın yapılan yeni yönetmelik dayatmasına karşı duruyor arkadaşlarımız. Bizim sanatçılarımız kendi mesleklerini, sahnelerini bırakmadılar, bırakmazlar, bırakmayız. Vatanımızı bırakmak gibi görürüz sahneyi bırakmayı. O yüzden özerkleşene kadar sahne sokak da olabilir, park da olabilir, her yer bizim sahnemiz. Ama bu protestolar bitmeyecektir.