Gizem Aksu
Bazı insanlar vardır; bir şekilde karşılaşırsınız. Bir süreç geçirirsiniz. Bu süreç içinde sürprizlerle karşılaştığınızda bu süreç sizi büyütmeye başlar. Sürecin biteceği bellidir ve sona gelene kadar sürecin tadını çıkarmak için her şeyinizle o zaman dilimi içinde olursunuz; kalbinizle, zihninizle ve bedeninizle. Böyle bir insanla tanıştım. Kısa bir süreç geçirdim. Sürecin sonuna geldikçe ve öğrendiklerim içimde büyüdükçe paylaşmak istedim. Kendisinin dansa katkısının hakkını teslim etmek istedim, kendimce. Belki birileri daha ilgilenir diye dansa bakışıma kattıklarını paylaşmak istedim. Bu yazıyı tabi ki ilk önce kendim için yazmak istedim; öğrendiklerimi toparlamak, çerçevelendirmek ve daha kolay paylaşılabilir kılmak adına.
Uzun bir niyet açıklamasından sonra bahsettiğim kişinin Jack Gallagher olduğunu paylaşmak isterim. Jack Gallagher, dans dünyasının önemli topluluklarında çalışmış; farklı tekniklerde kendini geliştirmiş ve öğrendiklerinden kendi tekniğinin prensiplerini oluşturmuş bir dansçı, koreograf ve eğitmen. Eminim ki bu teknik (Vigorous Release) önümüzdeki yıllarda adından epey bahsettirecektir. Kendisi hakkında biyografik bilgileri bu yazıda vermek istemiyorum; isteyen internetten ulaşabilir dileğiyle.
Jack ile çalışırken beni en çok etkileyen nokta; kendisinin çok iyi bir dansçı olmasının yanı sıra çok iyi bir dans entellektüeli olmasıydı. Tekniğinin prensipleri, bu prensiplerin dayandığı anatomik ve fiziki bağlam, tekniğini dansçılara ulaştırmak için hazırlardığı egzersizler, sadece iyi dans eden değil dans hakkında oldukça düşünen birinin ürettikleri olabilir. Bu yazıda da kendisiyle çalışırken tuttuğum kısa kısa notları paylaşmak istiyorum.
Jack Gallagher’ın çalıştığı dansçılardan en büyük beklentisi zihinsel ve fiziksel olarak “orada” bulunmalarıydı. Kendisi, düşünmenin fizikselliği doğurduğunu; fizikselliğin de düşünme eylemini beslediğini düşünüyor. Orada olmak ve verileni mental olarak kavramak kendisi için ilk adım.
Hareket prensiplerinin temeli de bu noktayı beslemektedir. Jack’in hareket edebilmek için, daha doğrusu kolay ve verimli hareket edebilmek için dansçılara önerdiği iki prensip var:
En çok hatırlattığı ve ilk olarak önemsediği prensip: Her hareketin bir yönü (direction) vardır. Hareket ederken beyninden bedeninebeden parçana hangi yöne hareket etmek istediğini net bir şekilde gönderirseniz o şekilde hareket edersiniz. Jack, bir başkasını taklit ederek dans etmekle, kafanı çalıştırarak hareket etmek arasına büyük bir ayrım koyuyor. Derste seti unutabilir ve doğaçlayabilirsiniz; ancak, bir başkasına bakarak ve onu taklit ederek beyninizi ve bedeninizi uyuşturmaktan daha yararlıdır. Çalışmalarda Türkiyeli dansçılarda taklit etme eğiliminin çok baskın olduğunu gözlemlediğini belirtti. O an, orada tüm varlığınla olmak ve verileni deneyimlemek yerine; enerjini ve dikkatini başkalarına bakarak ve bedenle beyin arasında ilişki kurmadan hareket etme eğiliminin kişinin kapasitesini geliştirmediği aksine özgüven eksikliği yarattığı da açık. Bu yüzden onun dersinde dansçı sadece fiziksel olarak değil, mental olarak da aktif ve deneyime açık olmalı.
Sık sık vurguladığı bir diğer şeyse dansın fiziksel bir şey olduğuydu. Bunda kast ettiği şey şu: Bir hareketin oluşabilmesi için beyninizin bedeninize sinyal göndermesi gerekmektedir. Bu sinyali her seferinde aynı yöne, aynı niyetle gönderirseniz aynı hareketi elde etme ve tekrar ettikçe de bu harekette derinleşme imkânınız vardır. Hisler, psikolojik yönelimler de hareket doğurabilir ve özel kaliteler yakalanmasına yardım edebilir; ancak, bir hareketi bir hisle ya da psikolojik durumla çağırmaya çalıştığınızda bu hissin oluşması için oldukça zaman harcamanız gerekebilir. Jack Gallagher ise hareketi fiziksel bir bağlamda düşündüğünüzde hareketi geri çağırmanın kolaylaşabileceğini söylüyor. Bunu da her hareketin bir yönü olduğunu ve hareketi tetikleyen şeyin yönlendirme olduğunu belirterek açıklıyor.
Jack ile çalışırken öğrendiğim ikinci önemli prensip ise bir hareketi yaparken zıt yönleri düşünmenin ve zıt yönler arasında bir alan oluşturmanın önemiydi. Örneğin; kollarınızı başınızın yukarısında birleştirip yukarı doğru uzamaya çalışıyorsunuz. Bu noktada kollarınızı yukarı doğru yönlendirmek ve uzamayı sadece koldan düşünmek hareketi o kadar da verimli kılmayabilir. Kollarınızla uzarken ayaklarınızla da yere iyice bastığınızı, topuklarınızdan yerin altına doğru uzadığınızı düşündüğünüzde uzama kapasiteniz ve kaliteniz gözle görülür bir şekilde değişebiliyor. Kollar ve ayaklar arasında oluşan alanda pelvis, kaburgalar ve omurga da organize olabilecek ve hedeflenen hareketi destekleyecek şekilde aktivize olabiliyor. Bu prensip, son yıllarda çağdaş dans teknikleri arasında ilgi çeken, Anouk van Dijk tarafından geliştirilen Counter tekniğin de temel prensibidir. Gallagher, bu tekniğin gelişiminde Anouk van Dijk ile birlikte de çalışmıştır.
Counter tekniğin en önemli ve yeni önermelerinden biri “dinamik denge” prensibidir. Çoğu dans tekniğinde tek bir merkezin önemi, tüm hareketlerin bu merkez tarafından kontrol edilmesi ve pelvisin kutsallığı prensiplerinin aksine Anouk van Dijk pelvisin özgür kullanımına ve sabit bir merkez yerine zıt yönler arasında açılan alanda oluşan “dinamik denge” (dynamic balance) anlayışına sahip çıkıyor. Bu noktada, hareket ederken sadece tek bir merkezin değil, dinamik şekilde ve sürekli organize olan total beden algısı da bu tekniğin esaslarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Hareket ederken az sonra yapılacak hareket tasarlanır ve hareketin hedefleri konur. Ancak, hareketin o anda nasıl yapılacağı hareket anına kadar bilinemeyecek bir sürprizdir. Bu noktada, dinamik denge prensibi oldukça önem kazanmaktadır.
Total beden algısı çoğu dansçının korkusu olan inorganik beden kullanımının önüne geçmekte üzerine düşünebileceğimiz bir nokta olabilir. Bacakların oldukça iyi kullanıldığı ama kolların organik kullanılamadığı; pelvise yeteri kadar özgürlük verilirken torsoda enerjinin bloke olması gibi durumlara karşın Counter tekniğin önerileri üzerinde durmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Jack’in derslerde sürekli vurguladığı bir nokta var: Doğru hareket ettiğinizde daha az hareket ediyor gibi hissedeceksiniz. Gerçekten bedenin tüm parçaları organik hareket etmeye başladığında hareket başkalaşıyor ve tasarruflu hale geliyor. Şüphesiz sakatlanma riski de oldukça azalıyor. Bu noktayı kendisinin “bedenin nükleer enerjiden oluştuğu” hatırlatmasıyla bağdaştırmak anlamlı olabilir. Hareket etmeye az bir enerji ile başlarsınız ama enerji, enerji doğurur. Hareket ettikçe daha çok enerji harcamaya başlarsınız ve bir yandan da harcanacak daha fazla enerji açığa çıkarmış olursunuz. Bu anlamda, beden oldukça tasarruflu ve güvenilir bir enerji kaynağıdır. Onu doğru kullanıp ona güvendiğinizde size, sizin ona verdiğinizden daha fazlasını verebilir.
Jack Gallagher kendi derslerinde herhangi birinin öğretisi ya da tekniği üzerinden gitmiyor. Kendisine sorduğumuzda kendi tekniğini öğrettiğini söylüyor. Bunca yıldır farklı topluluklarla ve farklı koreograflarla çalışarak edindiği bilgi, görgü ve tecrübeden sağalttığı ve bir dansçı olarak katkısına inandığı çalışmaları bir araya getiriyor. Verimli bir ısınmayla başlayan ve bir dansçının kapasitesini gittikçe arttımayı hedefleyen kombinasyonlarla devam eden derslerin sonunda; bedenimden oldukça farklı bir ter kokusu yayıldığını fark ettim. Vücuttaki fazla suyu atmaktan çok yağ yakma, kas çalıştırma kokusu gibi. Özgür ve mis gibi bir koku.