Mimesis Çeviri / Bir eylemci Einstein on the Beach esnasında fotoğraf çekerken görüldü. Leo Benedictus, seyirciler için hazırladığı yeni görgü kurallarında gösterilerde ne tarz davranışların artık kabul edilebilir olduğuna bakıyor.
Guardian. 8 Mayıs 2012. Çeviri: Zeynep Okan
Geçtiğimiz Cuma günü tiyatro eleştirmeni Mark Shenton Philip Glass’ın beş saat süren Einstein on the Beach adlı operasını izlerken kendisiyle aynı sırada oturan bir kadın flaşlı fotoğraflar çekerek dikkatini dağıttı. Kadın Bianca Jagger’dı. Shenton’ın iddialarına göre, Jagger çevredeki seyircilerin şikayetlerini hiçe sayarak fotoğraf çekiyordu. Jagger ise, o günden beri, başkalarının da fotoğraf çektiğini belirterek Shenton’ın kendisine hakaret ettiğini ve saldırdığını belirtiyor. (Shenton saldırı iddiasını reddediyor ancak hakaret ettiğini biraz da gururla kabul ediyor). Günümüzde tiyatro izleme kuralları kesinlikle değişmiş gözüküyor. Dolayısıyla, kamu hizmeti verme aşkıyla ve Guardian eleştirmenleriyle yapılan müzakerelerin ardından, işte yeni görgü kuralları.
1. Mücevherlerinizi şıngırdatmayın
Bir şey dinlemek üzere geldiyseniz tüm sesler sorun yaratır. Dolayısıyla bir klasik müzik konserinde hışırdayan bir torba, sinemada perdenin önünden yürüyen birisi kadar dikkat dağıtıcı olabilir. Bu durumda daha ufak sesler bile sorun haline gelir. Bunun bir örneği titreşimli telefonlar (telefonun çalması konusuna daha sonra değineceğiz). Sert bir şekilde sayfa çevirmek başka bir örnek. (Anlaşılan Alman konser salonlarında bu konuya ciddiyetle yaklaşılıyor.)
Mücevherler bile yaygın bir problem. “Katmerli şekilde incik boncuk takmakta ısrar edenler kadınlar” diyor klasik müzik eleştirmenimiz Andrew Clements, “dolayısıyla, en sessiz pasajlarda şaşmaz şekilde kollarını her oynatışlarında istenmeyen ek vurmalılar duyuyorsunuz.” Clements ayrıca gürültülü horlayanlardan da şikayetçi, o yüzden horladığınızı biliyorsanız belki de gösteriden önce bir Red Bull içmelisiniz. Mesanesi zayıf olanlar yarısını içmeli.
2. Sesli rehbere gerçekten ihtiyacınız var mı?
Bir galeriye gittiğinizde neye bakacağınızın söylenmesi için tabii ki bir tane edinin. Ancak keşfetmek, şaşırmak, size heyecanlandıran eserler arasında oyalanmak için gittiyseniz tek ihtiyacınız olan şey, yürümek. Sanat eleştirmeni Jonathan Jones “Sesli rehber daha fazlasını almanız için yardımcı olacak mı?” diye soruyor. “Yoksa sizi sanatla canlı bir karşılaşma yaşamaktan uzaklaştıracak mı?”
Jones hareket özgürlüğünün korunması gerektiğini düşünüyor: istediğin yerde dur, istediğin kadar bak, geri dön ve tekrar bak. Karşı çıkanlar kendi sıralarını bekleyebilir. Öte yandan konuşma özgürlüğü dert olabilir. Jones “Can sıkıcı olan şey,” diyor, “birinin aynı esere bakan yabancı kişilerin yanında esere dair yüksekten atmasıdır. Bu durum, hava atmakta olan kişinin gerçekten bir şeyler bildiği ender hallerde bile dikkat dağıtıcı ve zarar verici olabilir.”
3. Konuşmak, geç kalmak, kameralar, yemek, vücut kokusu
Michael Billington yemeği tiyatro adabı muaşeretinde sınır olarak tarif ediyor ve yakın zaman önce Londra’da The Duke of Yorks’a Çin yemeği siparişini getiren birini hatırlıyor. Tim Ashley başkalarının vücut kokularını kendisinin korkulu rüyası olarak tanımlıyor ve diğer opera eleştirmenlerinin de aynı şekilde düşündüğünde ısrar ediyor. “Eğer altı saatlik bir Wagner süresince kötü kokan birinin yanında oturursanız bu bir çileye dönüşebilir,” diyor. Tiyatro eleştirmeni Lyn Gardner ise, kati şekilde “insanların mesanelerinin geçtiğimiz 20 yılda kesinlikle zayıfladığını” düşünüyor.
Burada zor seçenekler var. Sinemalar ve bölgesel tiyatroların yaşayabilmesi çoğunlukla şekerleme satışlarına bağlı dolayısıyla onlar da bu hışırtı tehdidine katkı sunar hale geliyor. Geç kalma meselesine gelince, bazı gösteri mekanları geç kalanları içeri alma konusunda daha hassas davranabilirler. Uvertür sonrası olabilir; ancak bir senfoninin bölümleri arasında olamaz. (Besteciler bu tarz anları nota defterlerinde İtalyanca ‘geç kalanlar’ nasıl deniyorsa o şekilde belirtmeye başlayabilirler).
Özetle, temel kural insanları rahatsız etmekten kaçınmak. Dolayısıyla birisini rahatsız ettiyseniz hatalısınız (ve bunu kabul edin, insanları aksine ikna edemeyeceksiniz). Birileri size söylenirse itaat edin ve daha sonra tartışın.
4. Bira atma hakkınız benim vücudumun başladığı yerde biter
Rock müzik eleştirmeni Caroline Sullivan’ın bu gözlemi rock konserlerinin diğer pek çok gösteri türüne göre daha gevşek kuralları olsa da yine de bazı kurallarının olduğunu hatırlatıyor. Ve bira fırlatmaya kesinlikle izin yok. Sullivan “Bu duruma yakınlarda Hyde Park’taki Kings of Leon konserinde şahit oldum,” diyor. “Seyircilerin tamamı coşkularını birbirlerinin üzerine biralarını boca ederek ifade ediyorlardı.”
Genellikle dikkatsizce taşıma sebebiyle kazara bira dökmeler de meydana gelebilir. O yüzden eğer arkadaşlarınız için içki alıyorsanız bir seferde üç taneden fazla taşımanıza izin yok.
Sullivan’ın pogo yapılması itirazı yok. “Eğer pogo yapmak istiyorsanız ön tarafa gidin, ben arkada dururum,” diyor. Onun en büyük sıkıntısı görüntüsünün kapanması. “Uzun boylu insanlar adil olmalı ve arkada durmalı,” diyor. “Bence bu kanun olmalı.” Bu meseleyle ilgili pratik sorunlar – uzun boylu kişinin kısa boylu arkadaşı olması veya uzun kişinin pogo yapmak istemesi gibi – henüz çözülemedi.
5. Buraya “çocuk tiyatrosu” deniyor, “kreş” değil
Gayet doğal olarak, ebeveynler çocuklarıyla vakit geçirmekten kurtulmaya çalışırlar. Ancak çocuk tiyatrosu gösterisi biletine ödediğiniz ücret sahnedekilerin bebek bakıcılığı yapması hizmetini kapsamıyor.
Ebeveynler kuralları biliyor da onları uygulamaya yanaşmıyor gibi gözüktüklerinde Gardner özellikle sinirleniyor. “Yaptıkları tek şey gösteri sürerken orada oturup telefonlarıyla ilgilenmek ve çocuklarının sahnede başıboş şekilde takılmalarına izin vermek,” diyor. Buna ilaveten, eğer gençleri tiyatroya getirdiyseniz ve oyundan açıkça sıkıldılarsa onları oyunla ilgilenmeye zorlamayın. Bu mantıksız ve zarar verici bir hareket. “Tüm oyunlar iyi değildir,” diyor Gardner. “Pek çoğu aslında oldukça sıkıcı.”
6. Söz kesenlerin komik olmayan sadece iki şey söyleme hakkı vardır
Stand-up gösterileri seyircilerin araya girip gösteriyi berbat etmeye çalışmalarının beklendiği bir yer olması itibariyle sıradışıdır. Pek çok komedyen söze atlayan seyircileri hoş görmez ve özellikle büyük mekanlarda bu pek pratik bir şey de değildir; yine de insanlar bazen bağırarak komik şeyler söylerler ve çoğu komedyenin, eğer söze giren kişi belli komedi standartlarını tutturamamışsa, onu uygun şekilde bastıracağı hazır materyali vardı.
Eğer komik olduğunu düşündüğünüz bir şey aklınıza gelirse ve buna gülünmezse o zaman bu varsayımınızı gözden geçirmeniz gerekir. Rezil olduğunuz durumdan kendinizi kurtarmak için gösteriyi mahvetmek yapılacak doğru iş değil. Sarhoş insanlar bunu bir türlü öğrenemezler. Edinburgh’daki bir Scott Capurro gösterisinde gösteriyi kesmekten vazgeçmediği için görevliler tarafından zorla dışarı çıkartılan genç bir kadını hatırlıyorum (ki bu oldukça şaşırtıcı bir durum çünkü Capurro’nun seyircileri genelde sadece mekandan dışarı çıkarken çok mutlu olurlar). Belki bu cezadan daha sıklıkla verilmeli.
7. Kapalı, kapalı demektir
Yaklaşık 10 yıl önce gösteri mekanlarında seyircilerin telefonlarını kapatmaları yönünde uyarılmaları rutin hale geldi. Yaklaşık 5 yıl önce, kimse bu uyarıyı farketmez oldu. Bu bir ihmalkarlık sorunu, özetle, ve bu sorun bitmeyecek. (Unutmayın, telefonlar cenaze törenlerinde de çalıyor.) Bu sorunun üstesinden gelmeliyiz. Yani telefonunuzu kapattığınızda kapanmalı, sessize alınmamalı. Böylelikle telefonun titreşimi ve ışıklarıyla kendinizin ve başkalarının dikkatini dağıtmaktan da kaçınmış olursunuz. Bu zor bir iş ama gerekli. Bağlantı halinde olmak gerektiğinde sınırlı istisnalar olabilir. Gardner tiyatro salonlarında twitter kullananlar için özel sıralar ayrılması gerektiğini düşünüyor (ABD’de bazı yerlerde olduğu gibi).
Billington telefonun kapalı tutulduğu belli zamanlar ayrılmasını öneriyor. Seyircilerin günlük endişelerinden tamamen kopabilecekleri bir zamana – belki 20 dakika – ihtiyacı olduğuna inanan Amerikalı yönetmen Bartlett Sher’den bahsediyor. Aynı mantıkla, her zaman erken gelmelisiniz, Ashley’nin yaptığı gibi.
8. Lanet olasıca nazik bir insan olmayın
Fazla tepki göstermek de anti-sosyal bir hareket tarzı olabilir. O yüzden eğer biri sizi bir şekilde rahatsız ediyorsa erken davranın. Neyi elde etmek istediğinizi dikkatlice düşünün – eğer herhangi bir şey elde edebilirseniz – ve uygun bir zamanda kibarca konuşun. Öfkeniz taşmadan hemen patlamayın.
Bu Gardner’in tanımıyla tiyatrolarda eski nöbetçilerle yeniler arasında yaşanan ‘bir çeşit savaş’ ve bu büyüyen bir problem. Büyük starların oynadığı oyunlar, özellikle, bu ortama çok alışkın olmayan yeni seyircileri getiriyor. Bu kişiler uygunsuz davranışlarda bulunmaya daha meyilli ama işte bu insanlara da çok ihtiyaç var. Eğer tiyatroyu seviyorsanız o insanları mutsuz şekilde evlerine yollayarak tiyatroya kötü hizmet etmiş olursunuz. Öte yandan, yakınınızda rahatsızlık veren biri varsa bu konuda birşeyler yapmak da sizin göreviniz. Pek çok diğerleri de sizin kadar rahatsızlık duyuyor ve güçsüz hissediyor oabilirler, yani onlar da size güveniyorlar.
Bunu unutmayın ve her sıranın sonunda öfkeli bir Mark Shenton olacağına güvenmeyin.