Metin Boran
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği 18. İstanbul Tiyatro Festivali’nin davetlisi olarak İstanbul’a gelen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu, antik yunan tragedyası Antigone’yi Kürtçe olarak sahneledi. Genel Sanat Yönetmenliğini Rüknettin Gün’ün yaptığı topluluk, son yıllarda Kürtçe repertuarı ile bölge tiyatrosu olarak çalışmalarını yürütüyor. Şehir Tiyatrosu bu defa doğru bir tercihle bir dünya klasiğini ramp ışıklarına taşıyor.
Sophokles’in dünyada en çok sahnelenen oyunu olarak bilinen Antigone, başkaldırı temasıyla, öyküsü, dramatik çatışması ve kahramanlarının yönelimi bağlamında bugün hala güncelliğini koruyan bir metin olarak kabul görür. Türkçe’ye ilk olarak Sabahattin Ali tarafından çevrilen oyun Türkiye’de ödenekli ve özel tiyatrolarda defalarca seyirci ile buluştu.
Antigone’nin Kürtçe çevirisini yapan Zana Kılıç, çeviride hem Sabahattin Ali’nin metnini hem de Güngör Dilmen çevirisini kullanmış. Antigone’yi misafir yönetmen olarak Diyarbakır’a davet edilen Celal Mordeniz yönetmiş. Dramaturji çalışmasını Oğuz Arıcı’nın üstlendiği oyunun müzik danışmanlığını Serhan Erkol yapıyor. Ses ve üst yazı kumanda masasında ise Hasan Bükey ve Bayram Can görev alıyorlar. Oyuncular; Mesut Erenci, Rezan Kaya, Ayşe Sır, Kemal Ulusoy, Şahabettin Dağ, M.Emin Yalçınkaya, Güle Ulusoy, Elvan Koçer, Özcan Ateş, Mehmet Musaoğlu, Leyla Batgi ve Berfin Emektar.
Oyunda olaylar kısaca şöyle gelişir; Antigone, kardeşi Polyneikes Thebai şehrini ele geçirmek amacıyla yaptığı savaşta ölür. Antigone’nin dayısı Kral Kreon Polyneikes’i hain ilan ederek mezara gömülmesine izin vermez ve bir kayabaşında cesedini topraksız bırakarak cezalandırmak ister. Kreon’un bu kararına Antigone başkaldırır ve tanrıların buyruğunu yerine getirerek kardeşine törelere uygun olarak mezara koyar. Bu eylem Antigone’nin trajik sonunun başlangıcı olur, çünkü Kreon onun da diri diri gömülmesi emrini verir. Bu karar da Kreon’un yıkımını hazırlar. Bu cezayı öğrenen Antigone’nin nişanlısı, Kreon’un oğlu Haimon kendini öldürür, oğlunun acısına dayanamayan anne Euridike de zehir içerek intihar eder. Bu yıkımın üzerine Kreon kararından vazgeçer ama artık trajik olan gerçekleşmiş sonun başlangıcına gelinmiştir.
Sophokles’in Antigone’si vicdan, merhamet, baskı, özgürlük, onur mücadelesi, başkaldırı, direniş ve itaatsizlik gibi olguları bugün bağlamında tartışmaya açması bakımından tarihten bugüne aktarılmış edebi ve insani bir metin olarak karşımıza çıkıyor.
Tanrısal olan vicdan yasaları ile devlet erkinin baskıcı düzeneğinin çatışması biçiminde tezahür eden olaylarda Antigone haklı bir başkaldırı ile insan onurunu savunan ve bu anlamda kendi bedenini imha etmekten kaçınmayan yaşadığı çağın devrimcisi olarak bugünün bireysel ve toplumsal özgürlük mücadelesine ışık tutuyor.
Antigone’yi deneysel bir sahne yorumu ile seyirci karşısına çıkaran yönetmen Celal Mordeniz, yorumunda oyundaki her karakteri birbirine dönüştürerek herkes Kreon, herkes Antigone, herkes Haimon, herkes İsmene, herkes Haberci ve herkes Teiresias haline getirerek bulanık ve anlaşılması güç bir işe imza atıyor.
Mordeniz sıcak ve canlı bir çatışmanın yaşandığı bir bölge de herkesi baskıcı, herkesi muhafız, herkesi onur ve vicdan mücadelesi veren bir figüre dönüştürüyor oyuncuların ellerindeki el fenerleri ile.
Mordeniz bu yorumu ile “gölge etme başka ihsan istemem” diyen, gündüz elinde fenerle dolaşan ve “adam arıyorum adam” diyen sözüm ona Diyojen’e bir gönderme yapıyor ve bu anlayışı ile örgütlü ve güçlü faşizmi mağdurla iç içe kullanarak onur mücadelesini eritiyor