Ömer Ongun
İçtima-i Hakiki‘nin gerçekleşeceği Hasköy’deki GALERIST’teyim. Yağmurlu bir Cuma akşamı ve yoğun bir trafiğe rağmen heyecanımız yerinde. “Farklı fikirlerin, istemlerin, ihtiyaçların, yapıların, tarzların bir araya gelip minimum ölçüde bir konsensus sağlaması fikrini bu projeyi kurmak için kullandık” diyor Emre Koyuncuoğlu kapıdaki stanttan aldığım metinde… İKSV tarafından bu yıl 18. gerçekleştirilen Tiyatro Festivali’nin en heyecan verici ve en merak uyandıran işlerinden biri olan ve onlarca sanatçının işbirliğiyle gerçekleştirilen “İçtima-i Hakiki” için ne “sahne aldı”, ne de “seyirci karşısındaydı” gibi ifadeler kullanmak yeterli olur. Seyirci ve sanatçı ayrımını kırıveren, o anda ve o mekanda bulunan herkesi bir biçimde performansa dahil edebilen bir iş bu çünkü. Tiyatrocu, müzisyen, dansçı, yazar, edebiyatçı ve gazetecilerden oluşan koca bir ekibin, her birinin ucundan tuttuğu, katkı sunduğu ve sunmayı sürdürdüğü bir tür ” sanatçılar buluşması”.
Boğaziçi’nde okuyanlar- ya da sık sık gelip gidenler- bilir. Ne zaman okulda önemli bir gündem olsa, öğrenciler “güney study”de toplanırlar. Saatlerce tartışırlar. Duvarlarda kulüp etkinliklerinden tutun, farklı politik muhalefetlerin afişlerine kadar bir çok görsel, belki logolar, sloganlar yazılı. Sandalyeler karışır, kafalar dağılır. Çay kahve içilir. Bazen ara verilir. Birileri bir şeyler izletir, okutur, dinletir. Orada ne eylemler planlandı ve hala planlanır. Galerist’in 2. katına çıktığımda tam da o ruh haline girdim. Sanki “güney study”deyim ve birazdan tartışmalar başlayacak… İçtima-i Hakiki‘de böyle bir ruh sezdim. Böyle bir ortaklık hissettim. Bir grup sanatçı, ki hepsi başka anlayışlardan, disiplinlerden ve geçmişlerden geliyor, bir araya gelmişler, buluşmuşlar…
““İçtima-i Hakiki”nin anlamı Arapçada birbirleriyle bir çizgi oluşturan ve birbirine eşit mesafede duran yıldızlar demek olup, birebir çevrildiğinde “Hakiki Buluşma” anlamına da gelmektedir. Buluşmamız, günümüzde birçok buluşmanın da gerçekleştirildiği “sosyal medya” ağları ve tercih edilmiş bir mekânda, eylemlilik ön planda olacağı için beden dili ve video-art, multimedya ve ses kayıtlarıyla, “Ortadoğu ve Arap dünyasındaki” gelişmeleri takip eden aydın, gazeteci, çeşitli disiplinlerden sanatçılar ve bizi izlemeye gelen diğer katılımcılarla bir arada gerçekleşecek.”
Bu açıdan belli noktalarda esneyerek ilerleyen akış boyunca sanatçılar ve katılımcılar Tunus’daki, Libya’daki, Mısır’daki eylemliği, sosyal medya aktivizmini, politik sanatı ve sokağı tartışıyor.
Kilit nokta “gelişmeleri takip etmek” aslında… Sanatında, yaptığın işlerde eğer bir derdin varsa bu, neyi dert ettiğini sanatsal politik bir zeminde düşünmeyi ve sözünü durduğun yerden söylemeyi de gerektiriyor. İçtima-i Hakiki‘de sanatçılar işlerini yaparken “düşünüyor”. Projenin fikir sahibi Koyuncuoğlu, buna “düşünen oyuncu” kavramı diyor ve onunla uğraştıklarını belirtiyor. Dolayısıyla bu performatif bir yapıyı ve güncel olanı takip etmeyi; çağın düşünce akımlarını, tartışmaları ve yaşanmışlıkları sahnede kullanmayı gerektiriyor. Bu kadar sanatçının sırf bu arayışla bir araya gelmesi dahi önemli bir tartışma ve üretme zemini yaratıyor. Öyle ki performans sonrası konuştuğum sanatçılardan biri “çok farklı akımda, görüşte ve ekolde sanatçıyla tanıştığını ve benzer bir zeminde buluşarak, iş yapabileceklerini hissettiğini, İçtima-i Hakiki‘nin hazırlık sürecinin dahi kendisine çok farklı şeyler kattığını” belirtti.
İçtima-i Hakiki, “tüketilemeyen” bir iş. Yani biletinizi alıp, başı sonu belli bir işe “seyirci” olup sonra alkışlayıp ya da sessize ayrılıp gidebileceğiniz kadar kolay değil. Gözünüzü, kulağınızı açık tutmanızı isteyen, düşünmeye ve fikir belirtmeye iten ve bunun için sanatın binbir yolunu araçsallaştıran bir performans. Kalkıp duvarlara yazılar da yazabilirsiniz, dönüp bir videoda Albert Camus’nun Doğrular‘ını izleyip o an orada bulunan sanatçı ve katılımcılarla da tartışabilirsiniz. Bu, rahat koltuklarınızda oturup izleyebileceğiniz ve güvenle eleştirebileceğiniz bir iş değil. İşte bundandır ki İçtima-i Hakiki, hakiki anlamda bir buluşma sağlamanın ipuçlarını barındırıyor. Seyirci kılmadan sizin de katkınızla şekilleniyor.
Kanımca bu henüz bir başlangıç. Barındırdığı risklere, alışılmamışı denemenin tedirginliğine rağmen “yeni bir dil” Program dergisinde de dediği gibi “Bu bir denemenin ilk üç günü”… Dilerim daim olur.
Ayrıca bakınız: http://www.ictimaihakiki.org/