Bilal Akar
Bu yazıyı, üniversite tiyatrolarında oyunları ücretli-ücretsiz oynama tartışmalarına dair yazdığım ilk yazıda eksik bıraktığım noktalardan bir kaçını daha tamamlamak ve bu konuyu üniversite tiyatro şenliklerine sirayet eden haliyle de tartışmak istediğim için kaleme alıyorum. Üniversite şenlikleriyle ilgili olan kısımda temel olarak birden çok grubun kolektif bir biçimde geçen sene yirmincisini düzenlediği İstanbul Amatör Tiyatro Günleri’ni ve bu sene daha minimal ve mütevazı olduğu için Alternatif Tiyatrolar Buluşması adını alan şenliğimizi ele alacağım. Umarım bu yazı tartışmalara katkı sağlayabilir.
Şenlik işleyişine ve yapısına geçmeden önce ilk yazımda eksik bıraktığım noktalardan biri olan idealizm-ücretli oyun ve amatör tiyatrolar mevzusuna dair birkaç şey söylemek istiyorum. Teorik ve olgusal açıklamaları daha önce yaptığım için bunları tekrar etmeyeceğim. Oyunlarını ancak ücretsiz oynayarak topluma ulaşabileceğini iddia eden ve kesinlikle şartları değerlendirmeden bu tavrı savunan, bu şekilde davranmayan grupları eleştiren tiyatroculara sorulması gereken çok temel sorular var. Eğer bağlı bulunduğunuz okuldan yeterince destek alamasaydınız ne yapacaktınız? Doğrudan karşı çıktığınız piyasadan ve “markalandırılmış dünya” dan sponsor mu arayacaktınız? Emeğin ücretlendirilmesi tartışmasından daha önce dem vurduğum için bu konuyu tekrar açmayacağım ancak bağlamını ve olguları düşünerek bu soruları tartışmamız gerektiği kanaatindeyim. Tiyatroyu sadece üniversite yıllarında düşünmeyen ve mezuniyet sonrasında da yapmayı düşünen insanlar bu işleyişi nasıl devam ettirmeyi düşünüyor. Yoksa idealizmin üniversite yıllarında kaldığını kabul edip mezun oynayınca bilet satmak meşrulaşıyor mu? Elbette ki üniversitenin imkânlarının zorlanması ve bunun da bir mücadele alanı olduğu gerçeği tartışma götürmez. Ancak hali hazırda üniversiteler bu kadar anti-demokratik ve yönetimler eylemleri açısından YÖK dışında başka bir kuruma, topluluğa veya üniversitenin bileşenlerine karşı sorumlu değilken üniversiteli grupların maddi açıdan kendilerini göbek kordonlarıyla yönetime bağlaması ne kadar doğru? Amatör üniversite tiyatroların “amatör” olması ücretsiz oynamalarından mı ileri gelmektedir? Yeri gelmişken vurgulamak istiyorum “amatör” kelimesini “sanatsal açıdan yetersiz” algısıyla eşleştirmek de çarpık bir düşüncedir.
Üniversite şenliklerine gelecek olursak, olgusal tartışma imkânının oluşabilmesi için öncelikle İATG’nin veya ATB’nin yapısı işleyişi ve ilkelerinden söz etmek gerekli. İATG, ilk olarak Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları (BÜO) tarafından düzenlenmeye başlanmış olup daha sonraları örgütlenme perspektifi ve çalışmasıyla Amatör Tiyatrolar Çevresi (ATÇ), İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu(İATP), İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu Girişimi (İATP-G), Türkiye Tiyatrolar Birliği İstanbul Grupları olarak ortak düzenlenmiş bir etkinliktir. Geçtiğimiz sene, Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları, İTÜ Taşkışla Sahnesi, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Tiyatro Topluluğu, Tiyatro Boğaziçi, Deneysel Sahne, Atölye Tiyatro Topluluğu, örgütlenme ilkeleriyle uyuşmadığı için TTB (Türkiye Tiyatrolar Birliği)’den ayrılma bildirisi yayınlayıp örgütlenme tartışmalarına devam etmek ve şenliği bu tartışmaların da yürütüldüğü bir platform olarak kodlamak için 20. İATG’yi düzenlediler. Bu seneki Alternatif Tiyatrolar Buluşması’nı düzenleyen gruplar ise BÜO, İtü Taşkışla Sahnesi, İÜFFTT, Tiyatro Boğaziçi’dir. Her sene mezun ayağı, üniversiteler ayağı, kültürel çoğulcu günler başlıkları altında düzenlenen şenlik oyunların yanı sıra panellere, söyleşilere, atölyelere ev sahipliği yapmaktadır.
Şenliğin geçmişi ve organizasyonu hakkında bu kadar bilgi verdikten sonra gelelim işleyişine. Şenliğimiz katılımcı bir şekilde organize edilen bir şenliktir. Sadece organize eden grupların değil, şenliğe katılan gruplarında şenliğin aktif özneleri olması amacı güdülür. Her grup şenliğin seyirci organizasyonunda çalışmalı ve üretim, paylaşım, karşılıklı deneyim aktarımı mevzularında aktif olmalıdır. Bu bir yandan paylaşım ve üretim bir yandan da dayanışma, sorunları paylaşıp tartışma etkinliğidir.
Şenlik, üniversitelerin imkânlarından (İTÜ, BÜ, İÜ sahneleri, yurtları), katılımcı grupların mekânlarından (örneğin Maya Sahnesi) mümkün olduğunca yararlanmaya çalışmasına rağmen bütçesini özerk olarak oluşturmaktadır. Farklı üniversitelerden gruplarca oluşturulduğu için üniversite grupları bağlı bulundukları okullardan bütçe alamamaktadırlar. Okulların sahnelerinin kullanımı, kalacak yer gibi konularda yönetimlerle bir mücadele verilmektedir. Bununla beraber şenlik giderlerini bilet gelirleriyle karşılamaktadır. Şenliğin bütün etkinlikler ücretli değildir, özellikle eğitim-araştırma çalışmaları ve atölyeler ücretlendirilmemektedir. Elde edilen gelir, sadece şenlik kasasına aktarılmamakta dönemsel olarak farklı grupların ihtiyaçlarının karşılanması, arşiv çalışmaları, sene içerisinde şenlikten ayrı olarak düzenlenen atölyelerin, panellerin masrafları gibi başlıklarda da kullanılmaktadır. Şenliğin katılımcıları da gözetilerek oyunlar bir İKSV festivali gibi fiyatlarla değil, oyun başına 4-5 liralık miktarlarla ücretlendirilmektedir. Bilet satılmasının tek amacı masrafları karşılamak değil, artan miktarlar –eğer artarsa, kimi zaman artmanın yanı sıra gruplar masrafları karşılamak için bütçe aktarırlar – bir şenlik kasasına devredilerek daha sonraki etkinlikler için maddi bir altyapı hazırlanmaktadır.
Alternatif bir tiyatro şenliği olarak kurgulanan İATG-ATB, Kültürel Çoğulcu Günler gibi etkinliklere, üniversite tiyatrolarına yönelik eğitim-araştırma çalışmalarına, gerek üniversite gerekse mezunlarının gerçekleştirdiği örgütlenme tartışmalarının yapıldığı panellere de ev sahipliği yapmaktadır. Şenliğimiz İBBŞT’nin Genç Günler’i gibi geniş imkânlara sahip değildir ancak bu şenlik gibi idaresi, yapısı ve organizasyonu doğrudan hiyerarşik bir yapıya bağlı da değildir. Bu sene şehir tiyatrolarındaki yönetmelik değişikliğine tepki olarak birçok grupla beraber BÜO adına oyunumuzu geri çektiğimiz Genç Günler’in tiyatrocular açısından ne derece alternatif bir şenlik olduğu ortadadır. Durum bu iken “alternatif” bir şenlik düzenleyebilmek ve bunu mümkün olduğunda çok grupla beraber yapmak büyük öneme sahiptir. Üniversite tiyatroları nispeten piyasa koşullarına daha az bağlı oldukları için bu alanlarda daha rahat hareket edebilmektedirler. Üniversiteler açısından bakıldığında demokrasiden, özerklikten ve sorgulanabilirlikten bu kadar uzak yönetimler varken bahsettiğim maddi bağımsızlık, yapılan organizasyonlar için ayrıca önem taşımaktadır. Bu maddi bağımsızlığı piyasadan sponsor talep ederek değil, dayanışma ile elde edilmektedir. Yoksa şenliği organize eden grupların üyeleri, oyunları takip için bilet alıp para vermekten sapkın bir haz duymamaktadır.
Hal bu iken, bütün bu olguları görmezden gelip “para” ve “bilet” mevzunu saplantı haline getirip eleştiri yapmak aymazlıktır. Bahsettiğim etkinliklerin muhteviyatını üzerinizde ideolojik bir baskı olmadan belirlemek, maddi temelini bağımsız olarak karşılamak ve bunlar üzerinde yönetimsel müdahalelere izin vermemek alternatif, muhalif bir duruştur. Devlet tiyatrolarının özelleştirilme tartışmaları, şehir tiyatrolarının hali pür meali ortadayken grupların bağımsız, alternatif ve sürdürülebilir bir şenlik organize etmeleri önemlidir. Tekrar vurgulamak istiyorum ki üniversite grupları bileşeni olarak yer aldıkları üniversitelerin imkânlarını sonuna kadar zorlamaktadırlar. Yine de şenliğin bağımsız yapısını, özerkliğini zedeleyecek biçimde devlet kurumları ile işbirliğine girişmemektedirler. Unutulmaması gerekir ki devletle halaya kalkanın omzu çıkar.