Mehmet K. Özel
hem “sanat özgür ve özerk olmalı” deyip, hem de müdaheleyi “ibb’nin sağladığı fiziki ve maddi altyapı karşılığında karar mekanizmalarında olup sanatçılarla diyalog kurma arayışı” olarak tanımlayarak “normal” karşılamak nasıl bir mantık yürütmektir!
“sanat özgür ve özerk olmalı”nın “ama”sı, “ancak”ı olmaz ki! bir şey ya özgür ve özerktir, ya da değildir. hele de bu şey “sanat” ise, bu ikircikli durum iyice imkansızdır. özgür ve özerk olmayan şeye sanat denmez, onun adı başkadır!
ama; olan bitene neden şaşırılıyor ki! insan, beklemediği bir şeye şaşırır.
çok basit bir örnek: dört yıldır dünyanın en değerli şehirlerinden birinin en donanımlı sanat yapısına kilit vurulmuş durumda. 5n1k’nin son iki sorusuna verilecek cevaplar sadece akm, sadece şehir tiyatroları, sadece aksoy’un heykeli değil, bu ülkede son yıllarda yaşanan bütün olaylarda bugün gelinen noktayı pek güzel açıklığa kavuşturacaktır.
ve maalesef bu son şehir tiyatroları olayında, aslında hiç de tasvip etmediğimiz, köhneleşmiş ve fazlaca “geleneksel” bulduğumuz sahnelemelere imza atan bir kurumu savunmak zorunda kalıyoruz; daha da kötüleşmesin, seviyesi daha da düşmesin diye.
tiyatro sanatının öncelikle kendini sorgulamasını ve ileriye taşıyarak yenilemesini sağlayacak çağdaş yaklaşımlarla nasıl donatılabileceğini; ikinci olarak da seyircisini eğlendirmekten öte nasıl aktif bir şekilde düşünen, tartışan, sorgulayan, katılımcı bir seviyeye ulaştırabileceğini araştıracağımıza, tartışacağımıza; sanat, bürokratların iki dudakları arasına hapsolmasın, sanat politikaya alet olmasın diye çırpınıyoruz.
yıl: 2012.
bu ülke, dünya ile birlikte bir 20. yüzyıl yaşadı; ancak belli ki başka ülkelerin, toplumların yaşadıkları deneyimlerden ders almamışız. illa o kötü deneyimleri kendimizin de bir kere yaşayıp, üstesinden gelmemiz gerekiyor.
istvan szabo “mefisto”yu boşu boşuna mı çekti, arthur miller “cadı kazanı”nı durup dururken mi yazdı.
hani batarsın batarsın batarsın, ve hala batarsın ya. bir türlü de dibe ulaşamazsın.
umarım, en kısa zamanda dibe vururuz, çünkü anlaşılan ancak o vuruşun tepkisiyle yeniden yüzeye çıkabileceğiz…