Dikmen Gürün
Tiyatroperest, 2009’da Ahmet Varlı, Onur Özaydın ve Zeynep Dinsel tarafından kuruldu. O yıl, Edward Albee’nin Hayvanat Bahçesi ile başarılı bir çıkış yaptılar. Ahmet Varlı ve Zeynep Dinsel, Maltepe Üniversitesi Oyunculuk Bölümü mezunlarıydı. Onur Özaydın ise Kadir Has Üniversitesi Oyunculuk Bölümü’nü bitirmişti. Bir yandan Hayvanat Bahçesi gibi zor bir oyunda Oyuncular Sahnesi’nde seyirciyle buluşurken, öte yandan bir televizyon dizisinde rol aldılar.
Neyse ki kaybolmadılar dizi çalışmaları içinde. Her iki tarafı da şimdilik dengeli götürüyorlar. Tiyatroyu ayakta tutabilmek için bir gereklilik. Bu arada, Hayvanat Bahçesi ile ödüller de aldılar. Tiyatroperest’e bu sezon Mimar Sinan Üniversitesi Oyunculuk Bölümü mezunu Gözde Çetiner de katılmış. O da, pırıltılı bir oyuncu…
Anlaşılmaz Konuşmalar Tiyatroperest’in yeni oyunu. Oyunda, Ahmet Varlı, Onur Özaydın, Zeynep Dinsel ve Gözde Çetiner rol alıyorlar. Oyunu, 1962 doğumlu Avustralyalı yazar Andrew Bovell yazmış. Daha sonra filme de çekilmiş. Oyun Avustralya dışında, İngiltere’de, Amerika’da çeşitli şehirlerde oynanmış. Bu şehirlerin arasında New York ve Londra gibi tiyatro merkezleri de yer alıyor.
Oyun kurmak
Bovell, oyun ya da bir çeşit yap-boz bulmaca kavramı üstüne oturtmuş kurguyu. İki bölümden oluşan Anlaşılmaz Konuşmalar’ı Hakan Çimenser sahneye koymuş. Birinci bölümde, birbirlerini, benzer ucuz bir otelde kaçamak yaparak aldatan iki çiftin aralarında yaşanan kesişmeleri, bu kişiler arasındaki diyalog örgüsünü, sözcükler trafiğini birbiri içinden geçirerek ortaya koymuş.
Sanki, sahnenin iki bölümünde paralel gelişen diyaloglar birbirinin aynı, birbirini tamamlıyor. Çünkü, burada söz konusu olan salt aldatmak, o heyecanı tatmak değil, çiftler arasında yaşanan yabancılaşma sürecini ve bu süreçteki inanılmaz benzerlikleri vurgulamak. Yer yer hızlı akan ama, aynı zamanda, kısa zaman dilimleri içinde durağanlaşabilen oyunda şüphe, yüzleşme, şaşkınlık, öfke, suskunluk süreçleri, tıpkı bir polisiye öyküde görülebileceği gibi tesadüfi karşılaşmalar, bir kokudan ya da bir sözden kaynaklanan yakalamalar/yakalanmalar ki bir süre sonra bu durum cinayet kuşkusuna kadar uzanabiliyor, çevresinde dönüyor. Yukarıda da belirttiğim gibi, kurguda dikkat çeken yazarın rahatlıkla kullandığı oyun/yap-boz esprisi…
Anlaşılmaz Konuşmalar insanların karşılarındakiyle ilgili olarak içine düştükleri boşlukla ve bu boşluktan çıkmak için verilen ya da verilemeyen uğraşla ilgili bir oyun. Bu boşluk, giderek karşılıklı güven/güvensizlik temalarıyla da besleniyor. Eşler arasında, arkadaşlar arasında, hasta-doktor arasında yaşanabilecek durumlar. İnsanlar arasındaki dengeler, dengesizlikler, tutunabilme arayışları…
Zaten yazar da “Oyun, duygusal davranışların doğru ve yanlışları üzerindedir. Yakın olanlarla kurulan bağlar bozulurken, yabancılarla kurulan sahte, derin ilişkileri anlatmaktadır. Kopukluğu ve ahlaki kuralların değişimini tipik bir duygusal manzara çizerek gösterir. Küçük neşe ve mutluluk anlarını yakalamaya çalışan ve anlamlı hayata özlem duyan, artmakta olan yabancılaşmaya karşı mücadele eden insanların hikâyesidir” diyor…
Polisiye espri
Oyunun birinci bölümündeki polisiye serpintiler çizgisi ikinci bölümde daha da belirginleşiyor ve sanki birinci bölümde Sonja’nın sözünü ettiği komşusunun bahçesine atılmış kadın ayakkabısından yola çıkarak, bu kez farklı beş insan arasındaki kopuk ama birbirine teğet geçen ilişkilerini, boşluk duygularını, güvenlerini, güvensizliklerini, suçu, suçsuzluğu irdeliyor… Karmaşık bir yapı mı? Hayır… Yalın bir kurgu ve dil söz konusu.
Zaten Ahmet Varlı, Onur Özaydın, Zeynep Dinsel, Gözde Çetiner akıcı oyunculuklarıyla öncelikle Andrew Bovell’in metnini ve sonra da Hakan Çimenser’in yorumunu destekliyorlar. Oyunu izlerken, zaman zaman biraz daha hızlı akması gerekmez miydi diye düşünmediğimi söyleyemem ama, bu akış belki sahne değişimleriyle sağlanabilir…
Sonuçta Tiyatroperest, Hayvanat Bahçesi’nden sonra Anlaşılmaz Konuşmalar’la tuttuğu yolda sağlam ilerliyor kanımca…