Türkiye’nin ilk özel bale grubu olan Kadıköylü Çağdaş Bale Topluluğu, 40. yılını kutluyor. Topluluk, 31 Mart’ta Kozzy’de, 25 Nisan’da da CKM’de sahne alacak.
Topluluğun kurucusu Cem Ertekin, ‘Eskiden bale yapmak, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benzerdi. Artık daha bilinçli bir bale izleyicisi oluşmaya başladı’ diyor.
Bundan 40 yıl önce, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde Rachmanninov’un “Başlangıç” adlı eseriyle perde diyen Çağdaş Bale Topluluğu, sanat yolculuğunu “profesyonel gösteri, amatör ruh” sloganıyla sürdürüyor. Aradan geçen 40 yılda 200’de fazla eseri sahneleyen Çağdaş Bale Topluluğu’nu, Genel Sanat Yönetmeni ve baş koreografı Cem Ertekin ile Kızıltoprak’taki dans stüdyosunda konuştuk.
-Çağdaş Bale Topluluğu’nun temeli nerede ve nasıl atıldı?
Çağdaş Bale, 1972 yılında Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde kuruldu. İstanbul Devlet Opera ve Bale’sinde genç bir dansçıydım. O zamanki partnerim Nildan Tuğbay’la birlikte bir yaz günü, o zamanki Halk Eğitim Müdürü Orhan Okay’ın kabul etmesiyle o çatı altında Çağdaş Bale’nin ilk adımını attık.
-Hep Kadıköy’de mi sahne aldınız?
Aradan geçen yıllar içinde hep Kadıköy’de değildik ama sonra yine döndük buraya. 1990’ların başında Kıızltoprak’taki stüdyomuza geldik. O gün bugündür buralardayız. Daha çok Kadıköy Halk Eğitim Merkezi, Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi, Kozyatağı Kültür Merkezi’nde (Kozzy) sahne alıyoruz. Elbette davetli olduğumuz yerlere de gidiyoruz.
-Bu topluluğu kurarken 40 yıl önceki duygunuz, amacınız neydi? Neticede bale sergilemesi de izlemesi de zor bir sanat dalı.
Ben baleye bulunduğum çağın icaplarından ötürü çok erken yaşta başlayamadım. Günümüzde baleyi seçenler çok küçük yaşta başlıyorlar. Bunun avantajı olduğu kadar dezavantajı da var. Büyüyene dek sıkılıyorlar. Benim öyle bir lüksüm olmadı. Erkek çocuğuna bale dersi veren okul bulamadık. Baleye 18’imde Madam Olga’nın Tepebaşı’ndaki stüdyosunda tesadüfle başladım.
Kısa bir süre sonra İstanbul Devlet Balesi’ne dansçı olarak girdim. Dansettiğim sürede, kendimin daha çok tiyatral rollere yatkın olduğum, teknik anlamda yetersiz olduğum kendimden hoşnut olmadığım gerçeğine vardım. Anladım ki ben daha ziyade birilerini yönetmeyi, bir şey yaratmayı seviyorum. Böylece Çağdaş Bale Topluluğu’nu kurdum.
-Kaç tane esere imza attınız bu süreçte?
200 kusür koreografim oldu. Kantitesi yüksek, kalitesini ise izleyen belirler. Elimden 250’den fazla dansçı geçti yıllar içinde. Dünyanın her yerinde burada eğitim alıp, profesyonellik kazanan çok dansçım var. Bu da bana mutluluk veriyor. Biz kocaman bir aileyiz.
-Şu an kaç dansçınız var?
Bu sene “Bir Yürekten Bir Yaşamdan TCHAIKOVSKY”de 15 dansçı kullandım. Ama istenildiğine daha fazla dansçıya ulaşma imkanımız var.
-Siz baleye 18’inizde başlamışsınız. Bu topluluğa da dansçılar küçükken mi geliyorlar? Dansçılar kimler?
Şöyle anlatayım; 6 yıl önce İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan emekli olmayı tercih ettim. Çünkü artık yetiştirebileceğim çocukların olmadığı bir dönemdi. Boşu boşuna vakit kaybetmek istemedim. İlgimi daha çok Çağdaş Bale Topluluğu’na verdim. O zamana dek konservatuvardaki öğrencilerimizle, yetenekli olanlarla, yaşı büyüyenlerle Çağdaş Bale’yi sürdürüyorduk. Ama oradan ayrıldıktan sonra biraz da irtibatım kayboldu. 2000’li yıllardan itibaren Çağdaş Bale’de daha farklı dansçlılarla çalışıyoruz. Eğitimini sürdürenler, mezunlar, jimnastikçiler, burada yetişmiş olanlar… Çok renkli bir yelpazeyle, farkı kimliklerde ve enerjilerde dansçılarımız var. Bu da beni daha çeşitliliğe sevk ediyor çünkü konservatuvardan çok prototip öğrenci geliyordu. Ben yetiştiriyorum, hepsi aynı formasyonda, ben koreografi yapıyorum hepsi aynı formasyonda! Oysa şimdi taze bir kan var çağdaş balede. Son birkaç yıldır yaş oranı da çok yüksek. Bir kısmı İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin dansçıları, bir kısmı çeşitli kurumlarda öğretmenlik yapıyorlar
-Yani Çağdaş Bale, bir bale okulu değil, değil mi?
Hayır değil. Çocuğunu baleye yazdırmak isteyenlerden çok telefon geliyor. Kibarca, burasının bir eğitim kurumu olmadığını, gelişmiş dansçılarla oluşturulan bir bale topluluğu olduğunu söylüyorum.
-Biraz da topluluğun içeriğinden, danstan söz edelim. Çağdaş balenin klasik baleden farkı nedir?
Bunu merak eden Gazete Kadıköy okurlarını temsillerimize bekliyoruz…
-Kadıköylü izleyicinin ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Açıkçası Kozzy, yeni olması sebebiyle belki de, o bölgede bir bale izleyicisinin oluştuğunu söyleyemeyeceğim. Ama CKM’de gösteri yaptığımızda yoğun oluyoruz. Bağdat Caddesi ve çevresini sakinleri bu konulara daha açık. CKM’nin büyük salonu bizi mutlu edecek kadar doluyor. Bilinçli, bilerek izleyen, nerede alkışlayacağını, tepki göstereceğini bilen kaliteli bir izleyici var. Bundan çok memnunuz.
-“Bilinçli izleyici” tanımınızı biraz açar mısınız? Malum toplumumda baleye biraz mesafe var…
Evet ama bale bizim kültürümüzde çok geç yer aldığı için bu böyle. Bizler dansa çok elverişli bir milletiz. Hiçbir Avrupalı müzik duyar duymaz bedenini oynatmaz. En ufak müzikte hemen bir kıpırtı olur. Ama bale biraz Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benziyordu eskiden. Günümüzde televizyonun katkısı ve yabancı ülkelerden bale topluluklarının Türkiye’de gösteriler yapması sayesinde, halkın ilgisi ve sevgisi oluşmaya başladı.
-Örneğin 30 yıl önceki izleyici ile şimdiki arasında nasıl bir fark gözlemliyorsunuz?
Eskiden insanlar bu tip görsel sanatlara, sahne sanatlarına daha saygılı yaklaşıyorlardı. Belki televizyon ve internetin kısıtlı kullanımı nedeniyle ili daha fazla idi. Ama şimdi özellikle internet insanları tembelleştirdi. Bir şey izlemek istediklerinde kalkıp bir gösteriye bilet alıp gitmek yerine, internete giriyorlar!
-Böyle bir bale topluluğunun-maddi ve manevi açıdan soruyorum-40 yıl ayakta kalması zor değil mi?
Zor koşullar altında, hiçbir sponsorluk ve destek almaksızın 40 yıl perdelerini açık tutmak bir başarı. Bu konuda tevazu göstermeyeceğim. Şunu söyleyeyim; hiçbir zaman bilet satışları bir topluluğun yaşaması için yeterli değildir. Benim daimi bir sponsorum var; sevgili annem… Çağdaş Bale Topluluğu’nun isim babası da, annemin sevgili eşi, yazar-şair Şükran Kurdakul’dur. Onlar inandılar, güvendiler, maddi-manevi destek verdiler. Her şey para değil. Şimdi bakıyorum birileri bir etkinlik yapacağı zaman hemen sponsor arayışına giriyor. Aslında haklılar ama bence, önce kendi yaratıcılıkları ve enerjileriyle bir şeyler yapmalılar. Kendilerini ispat ederlerse, zaten sponsorlar gelip onları bulur. Yoksa ‘Oturduğum yerden bir proje yaptım. Ayağıma gelip, bana para versinler…’ Olabileceğine pek ihtimal vermiyorum. Sanata bu kadar kıymet veren bir holding filan bilmiyorum. Olsa da uzun ömürlü olmuyor. Çağdaş Bale’nin 40 ayakta kalmasının sebebi belki de hiçbir kuruluşa bağlı olmamasıydı. Gücümü kendimden alıyorum, sürekli kendi küllerimden doğuyorum.
-Koreografileri nasıl hazırlıyorsunuz? Tatlı/sert bir hocaya benziyorsunuz…
İlkelerinden şaşmayan, bu ilkelerin önüne engel çıkarsa sert olan, onun dışında mülayim bir hocayım. Eserin önce içimde doğması gerek. Bir kitap, bir nota, müzedeki bir eser… İzlemesi, dinlemesi, çalışması keyifli müzikler seçerim. Seyirciden yana bakarım. Sahneyi öyle görmeye çalışırım. Yaptığım koreografilerin çoğunda mutsuzluk, ölüm, trajedi vardır ama yapım itibariyle böyle şeyleri anlatmaya daha yatkınım. Eserlerin prova sürecini çok uzatmadan, pratik olarak sahneye koyarız. Her yıl 1 ya da 2 eser çıkarırız.Salt koreografi yapmak hiçbişey demek değil. Arkeoloji, sinema, tiyatro, caz, resim, müzeler… Tüm bunları sentezleyebilmek ve bedenimde/beynimde yer verip artık yaşamımın bir parçası haline getirme zorunluluğu var. Bunu yapmak için hayatımı bu işe verdim. Yoksa bir müzik, güzel de birkaç balerin bulup bir eser sergilemek çok kısa vadeli bir şey! Kendime bu anlamda güveniyorum. Artık 40 yılda bunu söyleyebilirim. Ama yaptığım çalışmaların kalitesine dair hiçbirşey söyleyemem. Bu, seyircinin ve tarihin takdirine kalmıştır.
-Dansçılarınız hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Hepsi gönüllü. Bana inanan, güvenen ve burada dans etmeyi mutluluk addeden, gelişim nedeni olarak değerlendiren insanlar var ekipte. Elbette onlara küçük ödemeler yapılıyor ama bu destek mahiyetinde. Birbirimizi çok sever ve sayarız. Cem Hoca derlerdi eskiden, sonra Cem baba oldum, şimdi neredeyse Cem dede…
-Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Evet. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ten bir ricamız var. Süreyya Operası’nın belediyeye tahsis edilmiş günlerinin birinde kullanmayı çok arzuluyoruz. Süreyya’nın çatısı altında izleyiciyle buluşmak büyük zevk olacak. Zaten, balenin güzel duracağı, özellikle de benim stili olan yarı klasik bale türünün çok yakışacağı bir sahne Süreyya. Periyodik olarak değil de en azından yılda birkaç kez sahneye çıkmak isteriz.
Çağdaş Bale, Kozzy ve CKM’de
·Bir Yürekten Bir Yaşamdan TCHAIKOVSKY gösterisinin son temsili 31 Mart akşamı Kozzy’de olacak. 18 dansçının sahne aldığı eserde, TCHAIKOVSKY’nin yaşamındaki bazı dönemlerin Cem Ertekin’deki izdüşümleri, kesitler halinde sunuluyor.
· Çağdaş Bale, 25 Nisan’da da CKM’de Dünya Dans Günü Galası düzenleyecek. Bu, modern danstan klasik danslara, halk danslarından tangoya dek farklı dansların sahneleneceği renkli bir gösteri olacak
40 Yılda 200’i Aşkın Eser
Çağdaş Bale Topluluğu, 1972’den bugüne aralarında Chopin, MahlerLisztSchubert/Andrew Lloyd Webber, Georges Bizet/ Mikis Theodorakis, Vivaldi gibi bestecilerin eserlerini sahneye taşıdı. Topluluğun sahnelediği önemli eserler arasında 1972-Genç Adam ve Ölüm, 1974-Hamlet, 1978- Carmina Burana, 1979-İlkbahar Ayini, 1980-Ferhat ile Şirin, 1981-Romeo ve Juliet, 1984-Giselle, 1989-La Sylphide, 1990-Equinoxe, 1991-Operadaki Hayalet, 1999-Zorba, 2000-Üçlem Litany, Saraydan Son Anılar, 2001-Tango Ballet, 2002-Medea, 2003-Konuş Onunla, İstanbul Mozaikleri, 2005-Kuma, 2006-Arzu Tramvayı, Grek Süiti, Narcissus, Let Me Cry, 2007-Kanlı Düğün, Kesitler, Kaotika, Samson Daila’dan ve İlişkisizlikler yer alıyor.
Röportaj: Gökçe UYGUN
Fotoğraflar: Arzu İŞGÜZAR- Oğuz MERİÇ