Tiyatro Kusursuz Değil de Korkusuz mu Olmalı?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Çeviri / Sahnelerde ve sirk meydanlarında parlatılmış icralar hâkim, ancak insan kırılganlığını izlemek de bir o kadar ilgi çekici ve daha da dokunaklı…

Guardian. 24 Şubat 2012, Çeviri: Ömer Ongun

Cirque du Soleil’in Alegria’sından alınmış bu videoyu bir izleyin.

Nefes kesici: İnsan vücudu yapılması imkânsız bir şeyi yapıyormuş gibi görünüyor ve sınırlarının ötesini zorluyor. Her vuruşta gösterdikleri gayretle haykıran tenisçilerin aksine, bu garip, kaslı yaratıklar görünüşte gayretsiz ve acının ya da korkunun yanlarından bile geçmediği bir şekilde yüksek barların üzerinde havada uçuyorlar. Gayret ve efor sarfetmiyor görünüyorlar.

Şimdi de Rosemary Lee’nin ‘Square Dances’ına bir bakın: Dance Umbrella 2011 kapsamında Londra’daki dört meydanda gerçekleşen ve halka açık katılımcı bir dans projesi.

Ve bu da Frantic Assembly’nin Lovesong’undan. Eğitimli dansçılar olmadıkları aşikar oyuncular, koreografi ve hareketi bir araya getiriyor.

Her ikisi de nefes kesici. Ama yüksek bar icracılarından tamamen farklı bir şekilde. Yakın zamanlı ‘Critics at the Criterion’ tartışmalarından birinde, oyuncu Alan Cox, Frantic’in Lovesong’unda genelde çok sakin olduğunu ifade etti fakat oyuncuların genelde beceriksiz ve hantal olan hareketlerini etkileyici ve hatta güzel bulduğunu da belirtti. Frantic oyuncularla yaptığı çalışmalarını şurada anlatıyor.

Cox’un söylediği şey, Rosemary Lee’nin yeni gerçeklemiş olan Ages and Stages konferansında eğitimli dansçıları izlerken safkan yarış atlarını izlemiş gibi hissettiğini dile getirmesiyle örtüşüyor. Onların marifetlerine ve ayaklarını kulaklarının arkasına geçirmelerine şaşırabilirsiniz ama onlarla empati kurmak zor. Onlar sizin gibi, benim gibi değiller. Lee’nin halktan insanlarla çalışırken en çok hoşlandığı şey onların çabasını görmek ve icracıyı maskesiz izlemek. Çünkü basitçe tekniğin arkasına saklanamıyorlar. Bence o haklı. Bir şeylerin şansa bağlı ve riskte olduğunu görüyorsunuz.

Elbetteki tekniğin önemli bir yeri var. Tıpkı babamı Kral Lear’ı oynarken izlemek istemeyeceğim gibi Kuğu Gölü’nün eğitimsiz dansçılar tarafından oynanmasını da izlemek istemem. Teknik olmadan bale dansçısı tökezler, trapez sanatçısı da düşerdi. Kral Lear’ın sesi ise ilk oyundan sonra duyulmaz olurdu.

Ancak icralarda hata anları da ve hatanın gerçekten olma ihtimali de başarı kadar güzel ve ilginçtir.  Bütün o çabanın ve terin gizlenmesinden ziyade görülmesi de, görünüşte çabasız,  kusursuz ve pratik olarak her yönüyle harika bir işi izlemekten çok daha enerji verici ve duygusal açıdan harekete geçiricidir.

Paylaş.

Yanıtla