[Dostlar Tiyatrosunun son oyunu Ben Bertold Brecht üzerine, oyuncular Genco Erkal ve Tülay Günal ile Habertürk muhabiri Ece Saruhan’ın yaptığı kısa söyleşiyi yayınlıyoruz]
Oyun, “Ben Bertolt Brecht. Gördüğümü gösteririm” diye akan replikle başlıyor. Genco Bey, sahneye koyduğunuz oyunların hepsinin ortak paydası bu! Toplumu silkelemek, insanlara bir şeyler göstermek istiyorsunuz. “Seni gibi vurdumduymaz, uyan be adam” dediğiniz sahnede, “Erkal yine sanatıylameydan okuyor düzene” diyemest oldum…
Genco Erkal: İnsanları sarsan, hesaplaşmaya çağıran oyunlar sahneye koymayı seviyorum. Özellikle bu tür oyunları seçiyorum. İçinde yaşadığımız toplumda her gün bir şeylere isyan ediyoruz. Ama iş tepki vermeye gelince herkes susuyor. Biz kendimizi bu şekilde ifade ediyoruz. Brecht’in yazdıkları günümüzle birebir örtüşüyor. O yüzden bu kez onu buluşturdum seyirciyle.
Oyundaki ifadeyle iyi insan olmakla yetinmek yerine, iyi bir dünya bırakmak için en iyi bildiğiniz yolla mücadele ediyorsunuz yani…
G.E.: Aynen! Sadece bir kişi bile bu oyunu izledikten sonra değişse yeter bize!
Tülay Günal: Genco Erkal oyunlarından aynı kişi olarak çıkmakmümkün değil zaten! Hiçbirimiz yeterince iyi değiliz ama biz daha iyi bir dünya için tiyatro aracılığıylamücadele ediyoruz. Herkes bir yolla kendini anlatır; bizimki de tiyatro!
Şu cümleleriniz “Tiyatro öldü” diyenlere en güzel cevap! Tiyatro, yaşayan ölüleri diriltmek için var aslında!
G.E.: Ağzınızdan bal damlıyor. Maalesef tiyatroyu küçümsemekmoda oldu. “Çağ değişti, tiyatro demode oldu” diyenler var. Oysa tiyatronun yerini hiçbir sanat dolduramaz. Başka hangi sanat dalında seyirciyle bu kadar iç içesiniz ki? T.G.: Konservatuvardayken dünya tiyatrosu hocam, “Okul beyni, tiyatro kalbi eğitir” derdi. Öyle doğru bir tespit ki bu…
Oyun aşkın yalın halinden yalan haline geçişimizi de çok güzel yansıtıyor. “Her şeyin mal olduğu bir dönemde aşk da parayla alınıp satılacak elbette” şeklindeki replik günümüzün özeti… Ne ara bu hale geldik sahi?
G.E.: Her alanda yavaş yavaş uyuşturdular bizi. Kurbağa, içinde bulunduğu suyu yavaş yavaş ısıttıklarında öldüğünü anlamazmış. Bizim başımıza gelen de bu! Birdenbire sıcak suya atsalardı tepki verirdik ama suyu yavaş yavaş ısıttıkları için alıştık. Oyunda da dendiği gibi; yuva oldu sonunda bu kârhane bize!
T.G.: Oyunda da söylediğimiz gibi aşk meydanında meşk satılır oldu. İnsanlar olağan dememeli bütün bu olup bitenlere! Bu düzene, savaşlara karşı birleşerek mücadele etmemiz şart! ‘Çocuklardan canavar yaratıyoruz’
Oyunda tanklar ve savaş uçakları gibi oyuncaklara da yer veriyorsunuz. Artık oyuncaklar bile vahşi…
G.E.: Brecht’in tiyatrosu yabancılaştırma üzerine kuruludur. Biz de savaş gibi korkunç bir olayı oyuncaklarla yabancılaştırmak istedik. İnsanların çocuklarının eline oyuncak diye nasıl bunları verdiklerini anlayamıyorum. Bir çocuk silahla, tankla büyürse kafası illa ki savaşa yönelir.
T.G.: Bu tür oyuncakları ellerine vererek onlardan canavarlar yaratıyoruz. Çocuk değil canavar yetiştiriyoruz maalesef!
“Köpekbalıkları insan olsaydı, küçük balıklara iyi davranırlar mıydı? Küçük balıklara kendilerini isteyerek feda etmeleri, ancak büyük balıkların karnında yaşayabilecekleri öğretilirdi. Deniz yosunundan madalyalar takılırdı birbirlerini öldüren küçük balıklara…” Bu cümleler Dostlar Tiyatrosu’nun ‘Ben Bertold Brecht’ adlı muhteşem kabaresinden! Büyük usta Genco Erkal’ın epik tiyatronun kurucusu Brecht’in şiir ve öykülerinden derleyip sahneye koyduğu oyun; düzeni ve düzenbazları temsil eden köpekbalıklarına yenik düşen tüm küçük balıkları, balık hafızalı olmaktan vazgeçmeye davet ediyor. Erkal’ın Tülay Günal’la birlikte rol aldığı oyun, kapitalist düzene yenik düşerek insanlığını kaybeden insanlara “Utan ve uyan” diyor. Sahnede muhteşem bir tekst, muhteşem oyuncular, müzikleri KurtWeill, Hans Eissler, Paul Dessau ve Sarper Özsan’a düzenlemeleriyse Emin Fındıkoğlu’na ait muhteşem şarkılar var. “Bir mucize olmazsa savaşın sonu gelmez” diyor oyundaki bir replik. Mucizeyi yaratacak olan sanat, bu oyun buna en açık ispat.