(Asu Maro’nun Milliyet Gazetesi’nde “Pragma” oyunu hakkında yazdığı köşe yazısını aşağıda yayınlıyoruz.)
‘Pragma’, dört ünlü seri katili; Ted Bundy (Buğra Gülsoy), Andrei Chikatilo (Emre Erkan), Albert Fish (Mert Öner), Richard Ramirez’i (Serhat Teoman) bir hücrede bir araya getiriyor.
Büyük salonlarımız bir bir tarihe karışırken İstanbul’un çeşitli köşelerinden pıtrak gibi küçük salonlar çıktıkça, gençler apartman katlarında tiyatro yapmaya devam ettikçeumutlanıyorum. Yeni oyun haberlerini sevinçle karşılıyorum. GET Yapım’ın ‘Pragma’ adlı oyununa da bütün bu iyi duygularımı kuşanıp gitim. Genç kuşağın yükselen isimlerinden, ‘Kuzey Güney’in Güney’i Buğra Gülsoy yazmış, yönetmiş ve dört karakterden birini üstlenmişti. Bir de şöyle bilgimiz vardı: Oyun, dört ünlü seri katili; Ted Bundy (Buğra Gülsoy), Andrei Chikatilo (Emre Erkan), Albert Fish (Mert Öner), Richard Ramirez’i (Serhat Teoman) bir hücrede bir araya getiriyordu.
‘Pragma’, salı akşamları garajistanbul’da oynanıyor. Bir gittik, fuaye tıklım tıklım. Tamam, ağırlıklı olarak ‘Güney’i görmeye gelmiş genç kızlarımız var ama bence bunda da bir sakınca yok. İnsanın bir dizi ünlüsünü görme amacıyla da olsa tiyatroya gitmesi iyidir. Ayağı alışır.
Bir şey olsun diye bekliyorsunuz, olmuyor. Salonun ortasında büyük bir cam küp var, içinde üstü başı kanlı dört adam dolanıp birbirlerine bağırmaktalar. Salon ışıkları da hep açık olduğu için cam duvarlardan seyirciler birbirlerini de izleyebiliyor. Hatta bir süre sonra daha çok bunu yapıyorlar çünkü sahnede ne olduğunu anlamak pek mümkün değil.
Şöyle söyleyeyim, elimizde o broşür ve “Bunlar seri katildir” önbilgisi olmasa, o dört adamın kim olduklarını bilemeyebilirsiniz. Tamam, kötü bir şeyler yaptıkları tahmin ediliyor, ama orası bir hücre mi, yoksa misal bir uzay üssü mü, ya da ne bileyim, bir laboratuvar da bunlar denek mi… Sonra o yerdeki ceset ne? Onu kim öldürdü, neden öldürdü? Sorular çoğaltılabilir…
Bu dört yabancı, sıraları geldikçe bir şeyler anlatıyorlar, çok üzgünüm, anlattıklarına hikaye diyemeyeceğim. Oyunun dramatik etki yaratan tek bir bölümü var, o da ‘yamyam’ Albert Fish’in kurbanı Gracie Budd’ın annesine yazdığı mektup. O da zaten Fish’in elinden çıkma gerçek bir metin. Bunun dışında 70 dakikalık hayli sıkıcı bir deneyim ‘Pragma’. Bir şey olsun diye bekliyorsunuz, olmuyor. Sorularınız cevap bulsun, bütün bunlar bir yere bağlansın… Maalesef.
Bu durumda Buğra Gülsoy’a neden kimsenin yol göstermediğini merak ediyorum. Diyelim o yazıp yönetip rol aldığı işi içeriden göremiyor, hiç mi dış göz yok orada? Misal, dizide babasını oynayan, garajistanbul’un da sahibi Mustafa Avkıran da mı görüp iki kelime etmedi? Bunlar da oyunun cevaplanmamış sorularının ardından bende oluşanlar. Ve birileri 40 TL bilet parası ödeyip yollara düşüyorsa, onları tiyatroya gittiğine pişman etmemek gibi bir sorumluluğumuz yok mu?