Yaşam Kaya
BuluTiyatro, Türkiye’nin yakın tarihini aydınlatan ‘Tetikçi’ adlı ilk oyunuyla tiyatro sahnelerine adım attı. Ebru Nihan Celkan’ın kaleminden çıkan ve hepimizin yakından bildiği son dönem suikastleri konu alan oyunda birbirinden genç yetenekler sahnede yerini alıyor.
‘Tetikçi’de Anadolu’nun küçük bir şehrinde yapılanan milliyetçi/ırkçı örgütlenme anlatılıyor. Fakir çocukların üniversite okumak için gittiği bu küçük şehirde oluşturulan birtakım illegal yapılanmalar insanlara sunulan vaatlerle ölüm tuzağına dönüşüyor, on sekizine gelmemiş gençler, sözde ülkenin geleceğini kurtarmak için ateş çemberine itiliyor. Ebru Nihan Celkan, rahip cinayetiyle başlayan daha sonra bir köşe yazarının öldürülmesine dek uzanan olayları çarpıcı karelerle izleyene sunarken; ‘Rahip Santoro’ ile ‘Hrant Dink’ suikastlerine dikkat çekmiş, illegal yapıların devlet içinde örgütlenmelerini, işlenilen cinayetlerden sonra dahi yapıların kendilerini muhafaza edişini çarpıcı karelerle izleyenlere sunmuş.
Son dönemde Türkiye’nin gündemini işgal eden bazı olaylarla başbaşayız. İç meselelerin çözümsüz biçimde ilerlemesinden kaynaklı, ülkedeki insanların moralleri fazlaca bozulmuş durumda. Tiyatronun toplumsal gerçekçi gücünün etkisinden yola çıkan BuluTiyatro, yaşadığımız gerçeklerin toplumsal alandan sanatsal mecraya doğru nasıl uzandığını anlatıyor.
1980 asker faşizmi ile başlayan, 1990’lı yıllarda ağır bir uygulama sahasına dönüşen ‘ırkçı’ faşizm, 2000’li yıllara geldiğimizde kendisine farklı yöntemler seçmeye başladı. Önceleri faili meçhul cinayetlerle, kimin nerede öldürüldüğü bilinmezken, bu işi örgütleyenler perdenin ön yüzünde, ama hiçbir zaman yargılanmadan öylece kalakaldılar. Aslında kimin, neler yaptığı şu an bile biliniyor. Diyarbakır’da JİTEM tarafından öldürülen insanların kemikleri topraktan fışkırırken, Ergenekon baskınlarında birçok askeri bölgeden insan kemikleri, sahipsiz bombalar çıkmıştı. Derin devletin Türkiye’de Türk milliyetçilerine sağladığı ayrıcalıkları bilmeyenimiz yok. Asker ve kısmen polis içinde örgütlü hareket eden bu yapı son dönemde kırılmalar yaşasa da, kendisini farklı alanlarda örgütlemeyi sürdürüyor. Ebru Nihan Celkan, derin devlet yapılanmasının ‘ırkçı’ insanlar yetiştirme profilini cesurca tiyatro izleyenine sunarken, çeteleşen milliyetçi güruhun, sistem içinde gördüğü boşlukları rahatlıkla doldurduğunu anlatmış. Küçük Anadolu şehirlerinde, fakir çocuklara sunulan ayrıcalıklar, saf ve temiz insanlardan yetiştirilen katiller konuyu belirlerken, içinde yaşadığımız gerçekleri suratımıza tokat gibi vuruyor.
Sahnede Başarılı Kadro
Ebru Nihan Celkan, oyununu sahneye aktarırken ‘geri dönüş’ teknikleri kullanmış. Sadece konuşmalardan ibaret geri dönüşlerin oyuna katkı sunmadığını belirtmeliyim. Konunun sert biçimde ilerlemesi gerekirken, gereğinden fazla duygusal sahneler oluşturan geçmiş algısı, seyirciyi oyun esnasında fazlaca yoruyor. Zaman algısını bütünüyle değiştiren geri dönüşlerden kaçınmak lazım. 2007 yılında kaleme alınan oyunun 2012 yılındaki olayları tahmin edercesine yazılması insanları çokça düşündürdüğü aşikâr. Yazarın kalemine diyecek sözüm yok, fakat yönetim alanında ‘Tetikçi’ye küçük müdahalelerde bulunmak gerekli.
Özgürcan Çevik ve Eyüp Emre Uçaray’ın başrolleri paylaştığı gösteride Barış Gönenen, Güney Zeki Göker, Fatih Özkan, Özge Ertem, Gülce Oral, Ararat Mor sahneye çıkan isimler. Özgürcan Çevik’in ırkçı karakter çözümlemesi oyunu sürüklerken, Barış Gönenen’in Ogün Samast’ı andıran halleri insanın aklına kazınıyor. Eyüp Emre Uçaray, milliyetçi derin yapının pis yüzünü alelade ortaya döküyor. Gülce Oral’ı sahnelerde ilk kez farklı bir karakterle görüyoruz. Annenin dramını an be an yaşamış.
Devlet içindeki çeteleşmiş ırkçı yapıları deşifre eden oyunun en can alıcı noktası, ‘Ergenekon’ olaylarında madalyonunun öteki yüzünü göstermesi! Gösteri 12-19-26 Şubat’ta İkinci Kat’ta.