DOT ekibi bir buçuk yıl boyunca çalıştı; sabretmeyi, boks yapmayı ve dans etmeyi öğrendi. Şimdi gösteri zamanı! Bryony Lavery imzalı ‘Beautiful Burnout’, Murat Daltaban’ın yönetmenliğinde, ‘Süpernova’ adıyla sahnede. Oyuncular geçirdikleri zorlu süreci, boksa ve oyunun derdine dair hislerini anlattı…
Hakan Kurtaş/Cameron Burns, boksör
‘İçindeki vahşi hayvan çıkıyor…’
Çalışma süreci: Daha önce spor yapıyordum ama boksla ilgili bir şey yapmadım. Fiziksel olarak da psikolojik anlamda da çok hazırlanıyorsunuz. Kum torbasına da olsa havaya da olsa yumruk atmak o kadar kolay değil. Gittikçe içindeki vahşi hayvan ortaya çıkıyor. Bir taraftan da insan kimliğin bunu kontrol ediyor. Çok sevdim boksu. İnsana dinginlik de katabiliyor. Yaşadığın bazı şeyleri içine gömmemeni sağlıyor.
Boksa dair: Başta “Nasıl bir spor bu?” derken bir yandan da boksörlerin hayatını izlediğiniz zaman bunun bir hayat biçimi olduğunu gördüm. Antrenmanda bambaşka bir insan oluyorlar. Milisaniyede karar verebilecek, milisaniyede bir yumruk atabilecek hale geliyorlar. Ama bu, insanlıktan çıkmış oldukları anlamına gelmiyor. Bunu anlamak çok keyifli. Birçok boksörü izlediğiniz zaman ne kadar merhametli ve anlayışlı olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Oyuna dair: Herkesin en parlak yıldız olmaya giden serüveni aslında o yaşadığı anlardadır hayat. Benim için
bir buçuk yılda geçirdiğimiz bir hayat var. Sahneye yansıyan da o aslında. Oradaki hayat da sahnede var.
Berrak Kuş/Carlotta, anne
‘Anneyi oynuyorum, yine de eğitim aldım’
Çalışma süreci: Daha önce basketbol oynadım ama tabii ki her sporun kendine has bir disiplini var. Zevkli olduğu kadar zordu da. Boksörlerden birini oynamama rağmen bir buçuk sene eğitim aldım. Veysel Karani ile çalıştık. Bazen onun diğer derslerine de gözümüz kaydı. Boks, çok feminen kadınlara göre değil. Erkek gibi yumruk vurmuyor mesela. Kadın gibi vuruyor, o görsel olarak bir işe yaramıyor. Ama sporculuktan geliyorsanız bu fark etmiyor. Tamamen fiziksel kondisyona dayalı. O kadar açık, ani kararlar vermek zorundasınız ki. Hem yumruk yememek hem yumruk atmak için.
Boksa dair: Çok zevkli, çok sevdim. Ben boks yapmak zorunda değildim ama insan bırakamıyor. Oyun bittikten sonra da devam edeceğimi düşünüyorum. Çok fazla boks filmi, profesyonel boksçuların dövüşlerini izledik. Onu izlerken mesela bakamıyorum. Ama antrenman yaparken o torbaya ve lapalara vururken aynı şey değil.
Oyuna dair: Yazım şekli, sahnelenme biçimi farklı. Bu bir fiziksel tiyatro, sadece metne dayalı değil. Buna rağmen metin o kadar şiirsel ki. Herkes hayatta bir yere gelmek istiyor. Bunun için de insanlar kendilerinden ödün veriyor.
Emre Yetim/Ainsley Binnie, boksör
‘Boksla yatıp boksla kalktık’
Çalışma süreci: Babam tekvando antrenörüydü. Ben de bir süre boyunca tekvando sporuyla uğraştım, sonrasında da kısa bir süre boks yaptım. Bu proje bir buçuk sene boyunca, haftanın en az üç günü spor yapmamızı sağladı. Bunu oyuncunun beden hâkimiyetini öğrenme süreci olarak görüyorum. Boks çok zor ve teknik bir spor. Bu tekniği, bu disiplini öğrenmenin, vücudunu o forma getirmenin, oyuncu için topyekûn bir dönüşüm olduğunu düşünüyorum. Koreografi kısmında da dans edebilecek oyuncular olmak, o esnekliğe kavuşmak için uzun süre koreograflarımız Tan Temel ve Sernaz Demirel tarafından çalıştırıldık. Bir buçuk senenin tamamı benim için çok çok ayrı bir yolculuk oldu.
Boksa dair: Boks kuralları olan bir spor. Çıkış noktası da olimiyatlar. Şiddet de barındıran bir spor ama boksun şiddet olduğunu söyleyemem. Bokstan ölen insan gerçekten çok azdır ama sokakta şiddetten yüzlerce, binlerce insan ölüyordur. Kategorilere ayrılıyor; amatör boks,
olimpik bir spor. Profesyonel boks daha şova yönelik. Boksla yatıp, boksla kalkar duruma geldik. Ama hiçbir zaman müsabaka yapmadık, yapmayacağız da.
Oyuna dair: İnsanın bir şeyi istemesiyle yapması arasındaki zorluğu ortaya koyuyor. İstemek hepimizin yaptığı bir şey ama bir şeyi yapmak için çalışmak daha önemli. Bir şeyi yapmaya yönelik hareket eden beş boksörün hüzünlü bir hikâyesi.
Cemil Büyükdöğerli/Ajay Chopra, boksör
‘Boksörler sınırlarıyla yarışıyor’
Çalışma süreci: Bir buçuk yıldır çalışıyoruz. Uzun bir süre oldu ama gerekiyordu. Zordu tabii, insanın bir yerlerinin acıması çoğu zaman tahammül edebileceği bir şey olmuyor. Boksör gibi müsabakaya çıkmayacaktık ama o derece de işimizi iyi yapabilmek için son sınırlarına kadar zorladık bedenlerimizi. İşin içine dans girince bölüştürdük her şeyi. Dans için çok esnemek ve başka bir fiziksel forma bürünmek gerekiyor. Ömründe hiç esnetmediğin, germediğin yerlerini gerip acıtmak, bokstan çok daha zahmetli çıktı.
Boksa dair: Hem bedeni, hem zihni başka bir yerden zorluyor. Dışarıda kavga etmez boksörler. Fiziksel olarak bedeni son sınırlarına kadar zorladığı için de kendiyle ilgili bir süreç yaşıyor, kendi bedeninin sınırlarıyla yarışıyor. Birini dövmek için çıkmıyor. Çok iyi bir boksör olmak için çıkıyor ringe. O yüzden şiddet barındırsa da garip bir şekilde boksörlerin boksörlere tavrı çok şefkatlidir.
Oyuna dair: Günümüz dünyasında herkes başarıyla beraber hayatta bir yer edinmek istiyor. Boksör de bir kahraman, bir yıldız olmak istiyor. Şan, şöhret, para istiyor. Kenar mahallede de doğsa bir çocuk, böyle bir şeye ulaşma imkânını kendinde görürse onun peşinden her zorluğa katlanarak gidiyor. Bunu yaparken de yaşam geçiyor. Bunu neden yapıyor? Bunu uzun süre sorguladım. Biz olanları görüyoruz, olamayanları görmüyoruz…
Pınar Töre/Dina Massie, boksör
‘Çok zekâ gerektiren bir spor’
Çalışma süreci: Daha önce boksla alakam yoktu. Altı ay öncesine kadar düzenli spor yapmaya başlamıştım tesadüfen. Çok güç gerektiren bir spor. Ama hız ve çeviklik, strateji de bir o kadar önemli. Antrenörümüz Veysel Karani Demircioğlu sayesinde çok şey öğrendik boksla ilgili. Sınırlarımızı sonuna kadar zorladı.
Boksa dair: Hakkında daha önce hiçbir şey bilmediğim için boks çok vahşi bir spor gibi geliyordu. İki kocaman adamın ya da kadının birbirlerini dövdüğü bir şeymiş gibi. Halbuki birkaç yanı var. Öncelikle belli bir kesimin çıkış yolu. Şu hayatta bir şey olabilmek, kendi gücünü kanıtlaması için tek çaresi boks olabiliyor. Böyle alt kültürden gelen bir yanı var. Ölmeye hazır çıkıyorlar. Bu müthiş bir cesaret, dayanıklılık gerektiriyor. Biraz satranca benziyor. Çok güçlü, çok iri olmanız bir şey değiştirmiyor. Çok büyük saygım var şu anda boksörlere. Çok zekâ gerektiren bir spor. Kadın ve erkek olarak ayıramam. Bireyden bireye fark ediyor.
Oyuna dair: Hayatımızı anlamlı kılmak için bir yolculuğa çıkıyoruz. Bir yıldızın peşinden gidiyoruz, o yıldız olmaya çalışıyoruz. Ne pahasına olursa olsun peşinden koşuyoruz. Ayrıca oyunun biçimi, fiziksel tiyatroya bir adım atmamız da çok önemli. Ama özünde benim için değerli olan, hayatımızı anlamlı kılmak için nereye kadar gidebileceğimiz.
Ünal Silver/Bobby Burgess, antrenör
‘Bir hayal anlatıyoruz’
Çalışma süreci: Diğer oyuncular kadar değil ama üç ay kadar çalıştım. Avrupa’da oyunculuk eğitimi alırken, spor dalları içinde boks da vardı. Biraz onu çağırdım, hatırladım. Ama benim için başka bir problem vardı. Altı buçuk senedir tiyatro yapmıyorum. Avrupa’daydım. 40 seneye yakındır da Türkçe tiyatro yapmıyorum. Ama Türkiye’ye geldim ve dedim ki “Tiyatro yapacaksam Dot’ta yaparım.” Bir kere, yeniyi arıyor oyun. Oyuncunun hakikaten vücudunu nereye kadar zorlayabileceğini anlatan bir oyun.
Boksa dair: Acayip disiplinli ve bütün vücudun konsantre olması gereken bir spor. O yüzden birdenbire sempatik gelmeye başladı. Şiddete karşı bir insanım. Müdafaası, tekniği ve kuralları olduğu için şiddet duygusu azalıyor. O zaman sempatik gelmeye başladı. Bir de ben adamın karakterini beğenirim. Adam çünkü baba, diktatör gibi… Adamı sevdim.
Oyuna dair: Bir hayal anlatıyoruz. Bir sürü hayalleri olan kenar mahalleden çocuklar ve gene o mahalleden başarı hayalleriyle yaşayan bir antrenör.
Onları motive ediyorum. O hayale gitmek için ne kadar çalışmak gerektiğini, o iddiayı, o hırsı, o çalışmayı anlatan, başarıya giden yolda insanın çok iyi olduğunu anlatan bir oyun.