Savaş Aykılıç
Urfa-Göbeklitepe ve “Oyunculuk Tarihi”
Oyunculuk tarihinde geriye gidildikçe tiyatronun din ile, oyuncunun ise din adamı (şaman-büyücü vb.) birleşmesi çok mu şaşırtıcı?
Öyleyse size Kabalcı Yayınevi’nden bir adet Gaster-“Thespis” kitabı öneririm…
“Tarihin bilinebilen ilk tapınağı-Urfa-Göbeklitepe Tapınağı”nın (bilinebilen) tarihi (sanat-din vb.) topyekun değiştireceğine kesin gözüyle bakılıyor…
Niçin?
Daha önce şöyle bir uygarlık çizgisi öngörülüyordu… Uygarlık tarihi Neolotik (Tarım ve Hayvancılık) Çağı ile başlıyordu… Yazı, matematik, astronomi vb. ilk kez Sümer’de başlamıştı ama Neolotik çağın kökleri Çatalhöyük (M.Ö. 5.000’e -günümüzden 7 bin yıl önceye-) kadar iniyordu… Bu görüşe göre ilkel köylerden tarımla birlikte Sümer’e kadar kesintisiz bir kentleşme ve uygarlık evrimi söz konusuydu…
Peki Neolitik Çağ’dan öncesi?
Avcılık dönemi…
Avcı toplumların hayvancılık ve tarım yapmadıklarına göre yazı, uygarlık, matematik, mimari ile ilgilerinin olamayacağına inanılıyordu…
Oysa Göbeklitepe’de yapılan son kazılar ve buluntular ile karbon testi ile yeni tarihlemeler bütün bu “inanışları” yıktı geçti…
Nasıl?
Çünkü bu on iki yuvarlak “T” şeklinde binlerce ton ağırlığındaki taş bloklar ve ortalarında bir kadın ile erkek’i simgelediği düşünülen ve yüz yüze bakan iki adet daha (bir çeşit semaha durmuş) heykeller (ki bundan iki daire daha çıkarıldı ve şu ana kadar kazının ancak % 5’i çıkarılmıştı ; % 100’ü gün ışığına çıktığında eminim yer yerinden oynayacak -ki aklı olanlar için şimdiden oynamaya başladı bile…); M.Ö. 9 000.’e (yani günümüzden 11 bin yıl önceye) tarihleniyordu ki bu (eski teoriye göre) imkansızdı…
Eski teoriye göre Avcı Toplumların bu denli gelişmiş bir mimari, dini ve sanatsal yetkinliğe ulaşmamış olmaları gerekiyordu!
Yoksa bu taşları uzaylılar mı dikmişti!
“T” biçimindeki taşların üzerinde aslan, boğa, akrep, domuz, kuş, kurt (-köpek-pars?) vb. hayvan kabartmaları ve heykelcikleri var…
Evet, konu ile ilgili olanların hemen bilebilecekleri gibi, bu hayvanların eski Çin/Türk takvimini (burçları ve onların da dolayısıyla takımyıldızlarını) simgeledikleri hemen hemen kanıtlanmış gibi…
Biz dönelim “Oyunculuk Tarihi”mize…
Hitit tarihi ve heykelleri ile ilgilenenler hemen bileceklerdir; ülkemizde özellikle Aslantepe kazılarında; Hattuşaş ve Malatya kazılarında bulunan ayağa kalkmış bir dört kanatlı kuş (akbaba-kartal) kabartması vardır…
Bu kabartmanın hemen aynısı, Urfa-Göbeklitepe’deki Tapınakta da; ancak iki kanatlısı ve bir kanadında güneş (veya bir yuvarlak-küre vb.) bulunan bir rölyef var… (Hitit: M.Ö. 2000. Göbeklitepe M.Ö. 9.000)…
Eski Mısır (M.Ö. 3.000) rahiplerinin ölümü ve göçen ruhu bu dünyadan başka bir dünyaya götüren kuşlardan (özellikle de akbaba) ilhamla başlarını kazıtmaları bilinen bir şey…
Daha önce bilinmeyen ise; bu kanatların bizim efelerin omuzlarından inen iki kol ile eski inanışların örtük ve kalıntı düzeyinde de olsa günümüzde yaşamaya devam etmeleri belki de !
Hayvanların postuna (kılığına/donuna) girmek ise; ritüelden mite ve oradan da ilkel-pro-ön tiyatro gösterilerine dönüşümde bir kilometre noktası…
Alevilerdeki “Turna Samah”ı ne denli turnaları taklit (mimesis) ile yansılanıyorsa; Göbeklitepe’deki Tapınakta da toplumları bir ata-hayvan ve farklı totemlere göre (on iki) örgütlediklerini ve başrahip-kral ya da oyuncu-şamanların bu totem kostümlerine girerek belli zamanlarda bu kozmik dönüşüm ritüel/dans/tiyatrosunu sahnelediklerini öngörmek çok mu imkansız?