Yaşam Kaya
İstanbul Devlet Tiyatroları, yeni dönem tiyatro sezonunda geçmiş sezondan kalma eksiklerini tamamlayarak ilerliyor. Geçtiğimiz hafta izlediğim John Logan imzalı ‘Kırmızı’ adlı oyun, İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika toplumunun içine düştüğü yalnızlık sendromunu başarıyla sahneye aktarmış. İskender Altın’ın yönettiği gösteride sahnede iki önemli isim yer almış. Nihat İleri ile Turan Günay, durgun öyküye akışkan hız kazandırarak, sahnelerde büyüleyici bir gösterinin oluşmasını sağlamışlar.
İkinci Dünya Savaşı insanların, toplumların hızlı bir devinim içine girdiği dönem olarak tarihteki yerini aldı. Hitler öncesi ve sonrası yaşlı kıta Avrupa, genç sanat akımlarının odak merkezi haline dönüştü. Toplumsal birliktelik duygusunun yavaş yavaş yok olmaya başlaması 1950’li yılların sonuna doğru iyice belirginleşirken, kapitalist üretim ile sosyalist çoğalım, içinde bulunduğumuz coğrafyanın temel düşünce yapılarını oluşturdu. Amerikan sanatının Avrupa üzerinde kurduğu baskı ve Sovyet sanatının fikirsel yayılma politikaları görsel sanatları, sahne sanatlarını, müzikal değerleri tepeden tırnağa değiştirdi. Sovyet sanatının kalıcı etki bıraktığını eleştiri dışına çıkmadan söylemeliyim.
‘Kırmızı’ oyununda Amerika’da resim sanatına damga vuran soyut ekspresyonist Mark Rohtko’nun kırmızlarla beraber geçen hayat öyküsünden bir kesit izliyoruz. Kübist, pop-art etkileşimleri içinde 1940 sonrası Amerikan resim sanatının en önde gelen temsilcisi Rohtko, yanındaki yardımcısı Ken ile yaşama dair önemli düşünceler sunuyor insanlara. Kapitalist düşünce biçiminin biçimsel dönüşümlerinin yer aldığı konuda, resim sanatının toplumsal alandan alınarak anlamsız bireyselliğe doğru kayış öyküsünü izliyoruz.
İskender Altın’dan Güzel Reji!
İskender Altın, Devlet Tiyatroları’nda sıra dışı metinleri alarak sahnelere taşıyan kişi! O’nun yaptığını pek az kişi cesaret ederek yapabiliyor. Dönemsel olarak yaşanılan bazı mühim değişimleri güncel göndermelerle sahneye taşımak herkesin yapabileceği bir durum değil. ‘Kırmızı’ gösterisi yönetmenin yapısını değiştirmemiş. Mark Rohtko gibi kendi alanında dünyayı kasıp kavuran bir anlayışı, yazarın anlatmak istediği doğrultuda, büyük çatışmalar içinde seyirciye sunuyor. John Logan, ressamı yanındaki asistanı ile birlikte çelişki yumağı haline dönüştürürken İskender Altın bu yumağı ince detaylarıyla beraber tiyatro seyircisine anlatıyor. Yalnızlıklar, yanlışlar, ruhsal çöküşler, değişimler, sanatsal ayrılıklar oyun boyunca zihinleri kurcalıyor. Ayrıca ressamın çalışma alanı, bulunduğu ortamda yarattığı renksel dönüşümler yönetmenin sahne bütününe hakim düşünce yapısını resmetmiş.
Durgun Rollerin Adamı Nihat İleri!
Mark Rohtko rolü ile sahnede kendine özgü oyunculuğunu konuşturan Nihat İleri, uzun zaman sonra kendi çizgisinde bir karakterle tiyatro sahnelerini hareketlendiriyor. Rohtko’nun sessiz kişilik yapısının altında yatan gerçekler öylesine yerinde analizlerle koltuğunda oturan seyirciye ulaşıyor ki, Nihat İleri durgun rollerin adamı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Onunla Nietsche’den Pollock’a felsefe ve sanat etkileşiminin derinliklerini keşfediyoruz. Ken rolünde karşımıza geçen Turan Günay için bütün övgüleri buraya yazsam az kalır. Yanındaki ustanın sistemli bir kölesi olmamak için her şeyi sorgulayan Ken’i enine boyuna açıklamayı bilmiş. Nihat İleri’nin duygusal bölümlerinde Turan Günay’ın kurtarıcı konuşmaları oyunu alıp götürüyor.
Teknik açıdan oyuna değer katan isimlere dikkat çekmekte fayda var. Işık tasarımda Enver Başar, karakterlerin çelişkilerinde, duygu geçişlerinde, sahne değişimlerinde tasarımını konuşturmuş. Renk vurgusu ışık ustasının zeki düşüncesinde belirginleşmiş. Özellikle sahnenin bütününe hâkim bir ışıkla karşı karşıyayız. Kostüm ve dekorda Şirin Dağtekin Yenen, ekspresyonist konuyla bütünleşmeyi bilmiş.
İskender Altın, iki saatlik, iki kişilik ‘Kırmızı’ oyunuyla, İkinci Dünya Savaşı sonrası günümüz sanat anlayışlarının nasıl bugünlere geldiğini derinlemesine bizlere sunmuş. İnsan oturduğu koltukta kendisini var eden değerleri, eleştirerek, birer birer görüyor. Değişimler, çatışmalar içinde bir gösteri izlemek istiyorsanız ‘Kırmızı’yı kaçırmayın!