Son yıllarda özellikle beyaz perdede yıldızlaşan, her yeni çıkan filmini büyük bir merakla takip ettiğimiz ünlü oyuncuları tiyatro sahnelerinde sıklıkla görmeye başladık. Gérard Depardieu, Jeanne Moreau, Al Pacino, Juliette Binoche, Fanny Ardant, Jude Law bu isimlerden sadece birkaçı… Örnegin Gérard Depardieu 1968 yılından 1999 yılına kadar neredeyse hemen hemen her yıl bir tiyatro oyununda oynamış. Fanny Ardant 1974 yılında ilk kez sahneye çıkmış. 1993 ve 1997 yılında tiyatro alanının en önemli ödülü olan Molière ödüllerine aday gösterilmiş. Jeanne Moreau ilk olarak 1947’de Avignon’da sahneye çıkmış ve Comédie-Française’in başrol oyuncularından biri olmuş. Özellikle son yıllarda tiyatro yapımlarında yer alıyor. Al Pacino 1966 yılında Actors Studio’da eğitim hakkı kazanırken 2010 yılında oynadığı Venedik Taciri ile adından söz ettirdi. Bu listeyi daha da genişletmek ve örnekleri arttırmak mümkün tabii ki. Ian Holme, Fanny Ardant, Jeanne Moreau, John Malkovich ise İstanbul sahnelerinde izleme fırsatı bulduğumuz “yıldız” oyuncular….
Bugünlerde İstanbullu tiyatro severler bir başka beyaz perde yıldızını İstanbul’da ağırlamaya hazırlanıyoruz. Ünlü oyuncu Kevin Spacey, Sam Mendes’in yönetiminde III. Richard oyunuyla Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde seyirci karşısına çıkacak. Ünlü oyuncunun Shakespeare’in bu hırslı, tahta sahip olmak için kan dökmekten çekinmeyen karakterini sahnede izlerken büyük bir keyif alacaklarını tahmin etmek hiç de zor değil. Daha önce İstanbul sahnelerinde yaşanan deneyimler tartışmalı yorumları gündeme getirmiş olsa da bu kez yaşanacak deneyim çok daha farklı olacak. Üç saat on beş dakika boyunca bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle, sakat bacağı, çolak kolu, kambur sırtıyla sahnede bir caninin kanlı komplolarına tanık olacağız. Oyunu Atina’da, 14 bin kişilik Epidaurus Tiyatrosu’nda izlemeye gittiğimizde merak içindeydik. Bir tarafta sahnede Kevin Spacey’yi izleyecektik, diğer tarafta oyunun aralıksız üç buçuk saat süreceği duyumunu almıştık (Epidaurus’a özel olarak ara kaldırılmıştı). Oyunda Kevin Spacey’nin yanı sıra yine çok sayıda filmin kadrosunda yer alan oyuncular da dikkat çekiyordu.
Seyirci ışıkları kararıp da oyuncuların sahne üzerinde yerlerini almalarına kadar bu meraklı bekleyiş sürdü. Sahne ışıkları yandığında, oturduğu koltuktan yavaş yavaş kalkan, size yaklaştıkça bakışlarını gözlerinizin içinde hissettiğiniz ve bu yakınlıktan rahatsız olup yerinizde kıpırdanmaya bile cesaret edemediğiniz bir oyuncu ile karşı karşıyasınız. Ön sıralarda oturan izleyicilerin bu yoğun etkileşim nedeniyle yerlerinden kıpırdamasına imkân yoktu ama Kevin Spacey her sahnede biraz daha büyüyen oyunculuğuyla sadece ön sıraları değil dokuz bin kişinin oturduğu antik tiyatronun tüm sıralarını da adeta kontrolü altına almıştı. Üç saat geçip de oyun sonuna yaklaştığında izleyiciler hala o ilk dakikaların büyüsüyle kimi zaman uyuşan bacaklarını ovalamak, ağrıyan sırtlarını rahatlatmak için küçük küçük hareket etseler de gözlerini sahneden ayırmadılar. Shakespeare, Sam Mendes, Kevin Spacey, Gemma Jones, Annabel Scholey, Chuk Iwuji ve daha nice güçlü oyuncunun bir araya geldiği güçlü bir oyun söz konusuydu sahnede…
Kevin Spacey ve yönetmen Sam Mendes’in en son birlikte çalıştığı proje, ünlü oyuncunun Oscar ödülü kazandığı Amerikan Güzeli adlı filmdi. Shakespeare’in kanlı oyunlarla, kendisine güvenenleri sırtından bıçaklayarak yok eden bir diktatörün doğuşunu anlattığı, Sam Mendes’in çağdaş sahne tasarımı ve ince yorumuyla sahneye taşınan III.Richard oyunu bu ikiliyi yeniden bir araya getirdi.
Fiziksel olarak deforme olmuş, bacağında mekanik bir destek, işlevini yitirmiş bir kol ve sırtındaki kamburu ile Richard tahta geçebilmek için komplolarını kurar. Oyunun ilk bölümü kraliyet ailesinin bu yavaş yavaş yok oluşu, Richard’ın her yok oluşla tahta giderek daha da yakınlaşması üzerine kurulmuş. İkinci bölüm ise izleyiciye daha çok bu hırslı ve kanlı diktatörün amacına ulaşmasını ve sonunda kraliyet tacını başına geçirmesini anlatıyor.
Sam Mendes’in sahne yorumu heyecanlı ve hızlı bir ivme ile basit bir sahne anlayışı üzerine oturmaktadır. Oyunda sahneler, Richard’ın komploları sonucunda teker teker yok olacak karakterlerin isimleri ile adlandırılmıştır. Her sahnenin adı dekorun üst kısmında yazılı olarak belirir. Oyunun sahneleme ve dekoru da yalın ama oldukça dikkat çekici. Özellikle Paul Pyant’in ışık tasarımı ve oyunun en güçlü sahnelerini oluşturan Jon Driscoll imzalı projeksiyonlar (özellikle oyunun başındaki görüntüler ve Richard’ın tahta geçmesinin yolunu açan kilise bölümü) oyunun belleklerde yer eden en önemli sahneleri.
III.Richard oyunu özellikle iki ana karakterin anlatıcı kimliğiyle de dikkat çekiyor. Bu karakterlerden biri Richard’ın kendisi yani Gloucester Dükü. İzleyiciyi bir taraftan krala olan bağlılığı ile etkilemeye çalışırken diğer taraftan şeytani oyunlarını gerçekleştiriyor. İkinci önemli karakter ise yine bir anlamda anlatıcı rolünü üstlenen öfkeli dul Kraliçe Margaret. Gemma Jones’un yorumladığı bu karakter oyun boyunca anlatıcı olarak yaşananları dışarıdan izlerken bir taraftan Richard’a beddualar eder, diğer taraftan da bir kahin gibi söylediklerinin yavaş yavaş gerçekleştiğini görür, intikam duygusunu tatmin eder.
Sam Mendes, Richard’ın dışındaki rolleri oluştururken de oyuncular açısından son derece uygun seçimler gerçekleştirmiş. Örneğin oyunun bel kemiğini oluşturan üç kadın rolünü yine oyunculuklarıyla dikkat çeken isimler arasında dağıtmış. Gemma Jones Margaret rolünde, yeryüzündeki son yıllarını ailesinin ortadan kalkışına tanıklık ederken, kraliçe Elizabeth rolündeki Haydn Gwynne oyun içinde Margaret gibi bir deliye dönüşmenin korkunçluğunu gözler önüne seriyor. Lady Anne rolündeki Annabel Scholey, tüm dünyasını altüst eden Richard’ın çekiciliği karşısında nefret ve arzu duyguları arasında bocalıyor.
III.Richard’ın bir diğer önemli rolü, Richard’ın komplolarına destek veren ve tahta ilerleyen kanlı yolda yanından ayrılmayan Chuk Iwuji’nin oynadığı Buckingham Dükü ile Richard’ın sempatik, zararsız ama sonunda ağabeyi tarafından yok edilen kardeşi Clarence Dükü.
Oyunun final sahnesinde savaş davullarının sesi giderek daha da güçlü çıkarken Richard da gücünü, krallığını ilan eder. Tabii burada oyunun ayinsel atmosferini güçlendiren müziği de unutmamak gerekiyor.
Oyunun Londra prömiyeri büyük ses getirdi. Arkasından Atina’ya giden ve daha sonra Londra’da Old Vic Tiyatrosu’nda Ağustos ayından 10 Eylül’e kadar kapalı gişe oynayan III.Richard şu anda Uzak Doğu turnesinde. Eleştirmenlerin ortak görüşü Shakespeare’in oyunları içinde Kevin Spacey’ye III. Richard’dan daha iyi yakışacak başka bir rol olmadığı yönünde. Sam Mendes bir röportajında “Onun bu rolü oynamak için doğduğunu hissettim hep” diyor ve Bridge Project’in bu üçüncü halkasında Spacey’ye bunu kanıtlama fırsatı veriyor.
Milliyet Sanat