“Sokağa Çıkma Yasağı”, bir ‘düş’ ülkesinde geçmektedir. Sıradan bir şehirde, sıradan bir otelin lobisinde, raslantı sonucu bir araya gelen ve daha önceden birbirlerini hiç tanımayan insanların trajikomik öyküsünü anlatır.
Dışarıda sokağa çıkma yasağı sürmektedir. İsimleri yoktur rol kişilerinin. Oteldeki oda numaralarıyla anılmaktadırlar. Türlü çeşit baskının hüküm sürdüğü, kişilerin kimliksizleştirildiği bir ortamda, kendilerine, geçici de olsa, bir düzen oluşturma çabası içerisindedirler. Oluşturdukları ‘düzen’ ise, halihazırda dışarıda var olanın küçük bir benzeri ya da uzantısı olmaktan öteye gidemez. Düş ile gerçek arasında savrulur dururlar. Giderek daha yalnız, daha tepkisiz, daha vurdumduymaz, daha kabullenmiş hale gelirler. Bu durumda, bulundukları yer bir otel lobisi bile olsa, ‘Baskıcı Erk’ sıfatıyla ortaya yeni bir ‘Baş’ ın çıkması kaçınılmazdır.
Erkekler Tuvaleti’ ni sahnede izlerken , ‘Endazesi biraz fazla mı kaçmış acaba ‘ dedim. Tereddüt geçirdim, çok mu argo kullanmışım diye. Ama alt metin önemli benim için. Böylesi dejenere olmuş, bu kadar ego üzerine, yalan ve çıkar üzerine kurulmuş ilişkiler ancak bu dille anlatılır diye özellikle seçtim.
Çağdaş diye adlandırılan düzene, absürd biçimde, metaforlara sığınarak ve komedi üslubuyla yaklaşmak istedim.
Karakterlerin isimlerini de, bu üsluba yakışacak biçimde seçmeyi yeğledim. O kumar ortamında (ya da iktidar mücadelesinde) rol alan kişilerin hepsi, o casinonun (ya da sistemin), birer iskambil kağıdı (ya da ferdi). İsimleri de rollerine uygun olmalı diye düşündüm. Çok mu karışık oldu?
Yazan: Civan Canova
Cinius Yayınları, 2011.