15 Temmuz akşamı İKSV’nin İstanbul Caz Festivali kapsamında Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde “Suyun Kadınları-Mujeres de Agua” adlı bir konser düzenlendi.
Konserin konukları Buika, Aynur Doğan, La Shica ve Sandra Carrasco’dan oluşmaktaydı. İlginin yoğun olduğu bu konserde Kürt kadın müzisyen Aynur Doğan, seyircilerin sözlü ve “yastıklı” müdahalesine maruz kalarak bir şarkısını yarıda kesmek zorunda kalmış ve sahneyi terk etmişti. Konserin ilerleyen bölümlerinde ise seyircilerin bir kısmı konser alanını önce birer ikişer, sonra toplu bir şekilde terk etmişlerdi. Olay medyada geniş yer bulmuş, Aynur Doğan’ın sahneden kovulması birçok sanatçı tarafından kınanmış ve olayı protesto eden gösteriler düzenlenmişti.
Farklı dillerde şarkılar söylenen bir konserde bir sanatçının kendi dilinden ötürü sahneyi terk etmeye zorlanması ciddi toplumsal sorunlara işaret ediyor. Öte yandan olayın yaşandığı mekan (Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi) ve düzenlenen organizasyonun da bir caz konseri olduğu düşünüldüğünde, seyircinin eğitimli ve belirli bir gelir grubunun üzerinde olduğu tespitini yapmak çok da zor değil. Yani ortada bir problem var ancak bu problemin sorumluları maalesef bir grup “kendini bilmez” değil.
Sanatsal, kültürel, etnik birçok alanda demokratikleşme yönünde adımlar atması gerektiği çok açık bir ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nde, yaşanan olay, ciddi toplumsal sorunların ipucunu veriyor. İşte bu yüzden, olayın üzerinden bir ay geçmesine rağmen konuyla ilgili medyada yer bulmuş çeşitli görüşleri toparlayarak tekrar gündeme taşımak istedik. Bu dosyaya ana sayfanın sol üst köşesinden veya buradan ulaşabilirsiniz.
5 yorum
“Caz dinleyenler eğitimlidir” yargısını yeniden düşünelim. Caz dinleyenler içinde de “kendini bilmez” var.
Belli bir gelir seviyesi “bazı şeyleri” yok etmiyor.
Eminim ki caz konserine gidenlerin çoğunun tiyatroya gitme alışkanlığı yok.
Tiyatroya gitmeyenin ne dediğini dinle ne de eylemine bak!
“Caz dinleyenler eğitimlidir” yargısını eleştiren Melih Anık’ın “tiyatroya gitmeyenlerin söylediklerine bakma” demesi, herhalde çelişkinin daniskası olmuş. Bu elitist tiyatro yorumcularının 50 sene öncesinde kaldığını düşünüyordum. Yanılmışım!
Tiyatro üzerine her yazanın okuduğunu anladığını sanırdım, yanılmışım!
Hele şunu da söylemişse..
“Hocam Yıldız Kenter’in bize her zaman söylediği bir şey vardı. Tiyatro seyircisi olmak da oyuncusu olmak gibi bir disiplin gerektirir. Oyun izlenirken yayılıp oturulmaz. Bir şey yiyip içilmez. Oyuncunun dikkatini dağıtacak bir şey yapmaktan kaçınılır. O yüzden diyorum işte, herkes gitmesin tiyatroya. Bazıları da mesela evde cips yiyerek “Fatmagül’ün Suçu Ne”yi seyretsin. Emin olun tiyatrolar bir şey kaybetmeyecektir.”
Tiyatro salonunda nasıl davranılması gerektiği ile ilgili çok basit görgü kuralları hakkındaki kişisel görüşümü alıp, kendi elitist ve ayrımcı zihniyetiyle aynı kefeye koymaya çalışan sayın yazarı, bu akilane davranışından dolayı tebrik etmek istiyorum. ve yinelemek istiyorum, evet herkes tiyatroya gitmesin ve herkes tiyatroyla uğraşmasın !!
Başkasına “elitist” diyen kendisi “seçiyorsa” ve “ayrımcılık” yapıyorsa ve hem de kendisi “tiyatrocu” ise ne diyelim! Her halde “zaptiye” meraklısı tiyatrocu bizde “yetişiyor”! Yıldız Hocayı da anlamamış üstelik. Hoca “yapılmaz” diyormuş, öğrencisi “yapacaksan gelme” diyor! Tiyatro niye var o zaman?
Yazdıkça da açılıyor, her yorumda yeni bir “kısıtlama” ekliyor. Önce “herkes gitmesin” sonra “herkes uğraşmasın”…
Başüstüne! Emir alınmıştır KOMUTANIMMMM !