“Roberto Bolle and Friends” gala gösterisinin en iyi performansları bizzat Roberto Bolle’nin dans etmedikleriydi. Alkışlardan da belliydi.
Adeta, geçen hafta hayata gözlerini yuman Roland Petit’yi anma gösterisi gibiydi program; 10 yapıttan 3’ü ona aitti, bunlardan ikisinde Bolle dans etti.
Bolle’ye “Carmen”de, Petit’nin hayattayken gözdelerinden Lucia Lacarra, “Arlés’lı Kız”da ise Sabrina Brazzo eşlik etti.
Üçüncü Petit yapıtı “Thais”de Lacarra bu sefer Marlon Dino ile dans etti.
Arkasından kötü konuşmak gibi olmasın ama, zamanı geçmiş ve bayık yapıtların işini bilir esteti (hakkını vermek lazım, eskimiş bir estetiğin takipçisi de olsa yaptığı işi, yani bale’nin “show business”ini kusursuzca yapıyordu) olarak gördüğüm Roland Petit’nin kıvılcımdan yoksun, eskimiş yapıtlarından sadece bölümler bile izlemek, 25 derece sıcakta kolay çekilmiyordu.
İlla da neoklasik olacaktıysa bari Kenneth Macmillan’dan bir-iki duo olsaymış.
Gecenin yıldızları kimlerdi peki?
Daha önce televizyonda başka bir gala gösterisinde izleyip hayran olduğum Jiri Bubenicek, kardeşi Otto ile birlikte dans ettikleri Claude Brumachon’un “Les İndomptés”sinde etkileyiciydiler.
Jiri’nin koregrafisini yaptığı, kardeşi ve Bolle’yle birlikte dans ettikleri “Canon in d Major” maalesef yaratıcılıktan yoksun, trio olup trio koreografi içermeyen gösterişli ancak etkisiz bir yapıttı.
Bubenicek’lerden de mükemmeli, İtzik Galili’nin muhteşem koreografisinde dans eden Alicia Amatriain ve Jason Reilly’di.
Bu yaz ve önümüzdeki güz Avrupa’nın dans festivallerini işgal eden İsrailli koreograflardan biri olan İtzik Galili’nin “Mono Lisa”sı dinamik, yaratıcı, heyecanlı ve zor bir yapıttı. Amatriain ve Reilly bu her anı endişe, dikkat ve denge yüklü yapıtı kusursuz yorumladılar. Hak ettikleri alkışı da aldılar.
Jason Reilly’nin sondan bir önceki solodaki performansı da görmelere değerdi. Reilly, Eric Gauthier’in “Ballet 101” adlı eğlenceli ve dansçıyı sınayan yapıtında adeta parladı.
John Cranko imzalı “Romeo ve Juliet”te olmasa bile, John Neumeier imzalı “Kamelyalı Kadın” duosundaki performanslarıyla Maria Eichwald ile Marijn Rademaker’in de hakkını yememek lazım. Biraz fazla çoşkulu (ve bu çoşkunun getirdiği kontrolsüzlükle) yorumlamış bile olsalar, bu zor pas de deux’ün altından başarıyla kalktılar.
…
Bir klasik balenin bütününe katlanmak zorunda kalmadan Roberto Bolle’yi sahnede canlı izlemek, her ne kadar onun bölümleri pek etkileyici olmasa da, unutamayacağım anılarım arasına yazıldı. Daha gösterinin ilk yapıtında Bolle gömleğini çıkarıp da üstü çıplak dans etmeye başlayınca Açıkhava’daki hanımların hayranlık nidalarıyla karışık iç geçirmelerine tanık olmaksa pek keyifliydi; itiraf etmelim ki, Bolle’yi üstü çıplak seyretmek de!
Akşamın “distingue” erotizmi ilk yapıtla sınırlı kalmadı; Bubenicek kardeşler ve ardından Reilly de üstsüz dans ederek Açıkhava’daki hanımefendiler ve beyefendilere hoş ve heyecanlı bir göz ziyafeti çekmiş oldular.
Neticede; eski yıllarda bale ve dans seyretmeye alıştığımız açıkhava tiyatrosu’nda böyle büyük bir bale organizasyonu izlemek, ilerisi için umut verdi; İKSV’nın program direktörleri de umarım, bir zamanlar dans gösterileri için sık sık kullandıkları bu mekanı yeniden hatırlarlar.
…
Dün akşam Açıkhava’daki seyirci son zamanların genel tablosunun üzerindeydi. Zaten etrafı rahatsız etmek onlara düş(e)medi, zira maçka parkının içinden gelen sirtaki ve rembetiko sesleri gösterinin neredeyse tamamı boyunca sahnedeki müziği bastırdı.
Gösteri başlamadan önceki “hal ve gidiş”lerinden gürültü etme, sıkılma, konuşma, cep telefonu açma potansiyeline sahip dansseverlerimiz bile Açıkhava’yı istila eden bu dış müzikten tırsmış, “Olmaz ama ayıp!”, “Bu kadar da olur mu!” gibilerinden yüksek sesli yorumlarla hayretlerini bildirmekle meşgul oldular.
Açıkhava’nın önhalkasını dolduran zorlu center’ın, baloya gider gibi şatafatlı ve açıkhava için fazlaca abartılı gece kıyafetleriyle arz-ı endam etmiş misafirleriyse, arasız 105 dakika süren gösterinin sonuna kadar kalma gereği duymayıp, ilk bir saatten sonra başlayan sessiz bir sözleşmeyle, merdivenleri işgal ettiler.
Anlaşılan, Zincirlikuyu’daki Zorlu Center’ın bünyesinde inşa edilen gösteri salonunda sık sık karşılaşacağız kendileriyle. Yeter ki bilet fiyatları had safhada fahiş olmasın, “ulaşılabilir” olsun.
…
Roberto Bolle ve arkadaşları bu akşam ikinci kere Açıkhava’da olacaklar.
Pırıltılı protokolün olmayacağı kesin. Umarım maçka parkının rembetikocusu da grevdedir.
Daha sakin bir ortamda Bolle ve diğerlerinin keyfi çıkarılabilir…