Ozan Ağaç’tan Eleman Aranıyor (Avamgarde Tiyatro Topluluğu)

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Melih Anık

İBBŞT tarafından düzenlenen 27. Genç Günler (2011) kapsamında Avamgarde Tiyatro Topluluğu’nun Eleman Aranıyor isimli oyununu seyretme nedenim, oyunun yazarı Ozan Ağaç.

Ozan Ağaç’ı tanımam geçen yılki (2010) Kısa Oyunlar Festivali’ne rastlıyor. Festivalde sunulan 3 kısa oyun ona aitti. O oyunlarından hatırımda kalan ironik bir dil ve geniş hayâl gücü idi. Bu yıl onun bir oyununun programa alındığını öğrenince oyunu seyretmek istedim.

Ozan Ağaç, gene hayâl gücünü ve ironik dilini kullandığı bir oyun ile sahnedeydi ancak bu kez seyredeni şaşırtacak bir konuyu ele almıştı. Eleman Aranıyor hassas ve zor bir konuyu işliyor. Hassasiyeti yanlış anlamalara ve yorumlara açık; zorluğu ise konunun altında çok derin bir felsefe ve birikim olmasından. Tanrı, şeytan, cennet, cehennem, dört büyük melek oyunun içinde. Oyunu anlatmak seyir tadını kaçıracak o nedenle oyunun ele aldığı konunun çerçevesini çizmek bana daha doğru geliyor.

Dünyada pek çok yazar tarafından işlenen bir konuya, öte tarafa bu tarafın algısı ve jargonu ile dokunmak, dikkat ve özen istiyor. Ozan Ağaç’ın gereken özeni gösterdiğini düşünüyorum. “Tanrı” diyerek soyut bir “yaratan” kavramının karşısına her dönem ve kültürde farklı anlaşılan Şeytan’ı koyuyor Ozan Ağaç. Bunu yaparak aslında tek bir dini değil soyut bir din anlayışını ve bilinen farklı algıları iç içe koyarak, konusunu, hitap ettiği seyirci anlayışına uygun/koşut anlatmayı deniyor.

“Dinler tarihinde Tanrı ile Şeytan’ın durumu hep tartışılmıştır. Tanrının bir simetrisinin olması algısı daha ziyade pagan ve batı toplum algısıdır. Kötülüklerin sorumlusu olarak Şeytan ortaya çıktı. Esas sorun Tanrı’nın iyiliği sonsuz olduğuna göre kıyamet günü ezeli düşmanını da bağışlaması gerekiyordu. Fakat sonuçları itibariyle durum daha karışıktır. Zira sonunda aklanacağından haberli birine karşı nasıl savaşılacaktı.”

Batı toplumu, Şeytan için değişik zamanlarda Satan, Baalzebub, Antikiteden İlkel Hıristiyanlığa Kötülük: ŞEYTAN, Erken Dönem Hıristiyan Geleneği: İBLİS, Ortaçağ’da Şeytan: LUCIFER, Modern Dünyada Şeytan: MEFİSTOFELES gibi değişik isimler kullandı. Şeytan algısının zaman içindeki yolculuğu onu canlandırmada/tanımlamada güçlük yaratacaktır elbet. Bu değişim sahnede yeni fırsatlar sunma, zenginleştirme olanağı verse de bir yandan da bazı riskleri de içeriyor. Ama Tanrı ve Şeytan’ı seyircinin algısına bırakmış Ozan Ağaç, çok didiklememiş ve oyunu daha ziyade Batı algısının üzerine kurmuş.

İslamiyet’te dört büyük melek tanımı yapılmış. “İslam dininde melekler nurdan yaratılmış, insani özellikleri olmayan, cüz’i iradesi olan fakat şeytan tarafından musallat olunmadıkları için bu iradelerini kötüye kullanma gibi bir durumları olmayan, günahsız, Allah katındaki makamları sabit olan varlıklardır. Meleklerin sayıları ve çeşitleri tam olarak bildirilmemiştir. Yine de bazılarının görevleri ve sayıları bilinmektedir. Bu meleklerden dört tanesi, “Büyük Melekler” veya “Dört Büyük Melek” olarak anılır. Bunlar: Cebrâil, Mîkâîl, İsrâfil ve Azrâîl’dir.

Cebrail’in görevi peygamberlere vahiy getirmektir yani o Allah’ın emir ve yasaklarını peygamberlere getiren (ileten) melektir. Ayrıca Cebrail tüm meleklerin en büyüğü ve en üstünü olarak anılır. Mikail’in görevi doğa olaylarını idare etmektir. İsrafil’in görevi kıyamet günü sûra üflemektir. Azrail’in görevi ise insanların canını almaktır, bu nedenle ölüm meleği (melekü’l mevt) olarak da anılmıştır.”

Dört meleğin karşılıkları aynı ya da farklı isimlerle insanlık tarihi boyunca diğer dinlerde de var. Ama tiyatroda seyirci algısına uygun anlatmak gerekiyor, Ozan bunu yapmış.

Ozan Ağaç, Batı ve Doğu inanışlarını bir araya getirerek hatta pagan dünyaya daha yakın durarak bir “öteki dünya düzeni” ortaya koyuyor ve bu düzene esprili bir açıdan bakıyor. Bunu yaparken dünya halklarının ortak algı, düşünme ve hayâl geleneğinden besleniyor. Sahne, Ozan’ın zekâsını sınadığı bir oyun alanı. İsrafil’in “düdüğü üfleyerek kıyameti koparma” tehdidi, Mikael’in “fırtınaya yakalanması”, Azrail’in “çok yoldan çıkanlara uyarı olarak görünmesi” ve “inisiyatif kullanma” eğilimi, Tanrı ve Şeytan arasında milyarca yıllık kavga, Ozan Ağaç’ın halk algı ve bilgisini kullanarak sahneye yansıttıkları. Tiyatro açısından baktığımızda giysilerdeki stilizasyonda Godot etkisi var. Bu da bir gerçeği anlatma, yorumlama iddiası yerine soyut bir kurmaca yapma amacı olduğunu vurguluyor.

Olayların içine sonradan dâhil olan Canan ve Mümine isimleri ve de onların geçmişteki işleri üzerinden yapılan göndermeler de halk algısının bir başka yansıması. Ancak bu konuda geniş bir vizyon ihtiyacı var gibi geliyor bana. Politikacı ve öğretmen tercihinin yeniden düşünülmesi gerektiği kanısındayım.

Bu oyunla ilgili temel eleştirim konunun olanaklarının yeterince kullanılmamış, derinliğine işlenmemiş olmasıdır. Genç yazarlarımızın acelesi var ve bir konu üzerinde derinlemesine araştırmaya pek de fırsatları olmuyor galiba. Bunun kabahatini düzene yüklemek de âdetten. Ozan’ın, potansiyelini çok daha iyisini yapabilecek seviyede kullanmadığını düşünüyorum. Hem felsefi hem de mitolojik boyutları olan konuyu daha geniş bir vizyon ile ele alması, mevcut edebiyat eserlerinden yararlanarak işlemesi oyuna geniş bir vizyon katacaktır. Anladığım kadarıyla Ozan yetiştirme telaşı içinde yakaladığı konuyu bir an önce sahneye çıkarma heyecanına yenik düşmüştür. Oyunun sonu da bu aceleyle bağlanmış gibi duruyor.

Yönetmen Aslı Narcı ve Emre Narcı oyuna fazla müdahale etmemişler ama oyuncuların marifetlerini ortaya çıkaran bir sahneleme yapmışlar. Özellikle kostüm ve aksesuarlardaki dokunuşlar anlatımı derinleştirmiş, zenginleştirmiş. Dekorda yaşanmışlığın izlerini sahne açılınca görüyor ve önce bir anlam veremiyorsunuz. Olay geliştikçe yerdeki balonların anlam kazanması bence çok hoş bir sahne trükü. Bu anlatımı oyunun tümünde diğer bazı öğelerde de görmek mümkün. Konu sürprizlerle açılıyor, genişliyor (Kutu içinden kutu çıkarmak gibi). Bu konudaki alkışın büyük bir kısmının yönetime gönderilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Soyut bir anlatıma göre dekoru somut buldum. Kostüm ile dekorun “aynı telden” çalmadığını söylemem gerek. Siyah balonlar ve beyaz ayakkabılar ve siyah gözlükler olayı soyutlaştırırken dekor somut kalıyor. Takıldığım diğer bir husus, telefon sesinin efekt olarak gelmesi idi.

Ozan Ağaç, Sadri Alışık Kültür Merkezi’nde (SAKM) eğitim almış ve kurumun kadrosuna alınmış ama orada devam etmemiş. ‘Eleman Aranıyor’ ikinci tek perdelik oyunu. Emre Narcı, Aslı Narcı ve oyuncu arkadaşlarının katkıları ile Avamgarde’ı oluşturmuş. İlk oyuna bakarak ve de geçmişteki 3 kısa oyunu düşündüğümde Ozan Ağaç’ın yetenekleri onu seçmeye zorlayacak. Ozan’ın diyalog yazmadaki becerisi, sahne yaratmadaki hüneri, sahneden sahneye geçişteki rahatlığı dikkat çekici. Olaylara farklı açılardan bakma yeteneği, samimi ama zeki, kısa ama çarpıcı oyun yazma becerisi gelecek için umut veriyor.

Serhat Yıldız (Cebrail) Beykent Üniversitesi Oyunculuk Bölümü’nden, Sebla İplikçi (Politikacı) İTÜ Şehir ve Bölge Planlaması’ndan, Ceren Menekşedağ (Öğretmen) İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden. Serhat, Sebla ve Ceren SAKM’de tiyatro eğitimi almışlar. Sedat Başargan (Azrail) Şahika Tekand’dan eğitim almış.

Oyuncuları tek tek ve ekip oyunculuğu yönünden beğendim. Sanıyorum bunda yaradılışları kadar aldıkları tiyatro eğitiminin de rolü var. Hepsi yetenekli ve ‘esnek’. Ayrıca sahnede çok sıcak ve sempatik duruyorlar. Ben bu ekipte kabareye çok uygun bir potansiyel gördüm. Geleceği iyi yönetebilirlerse önleri açık. Yönetmen, yazar, oyuncular ve seyirci hazır, Haldun Taner gibi bir vizyoner bekleniyor!

Avamgarde, tiyatromuzda farklı bir kulvarı dolduracak nitelik ve kapasitesiyle umut veren bir topluluk. Seyirci tarafından hoş karşılanacağını umut ettiğim ve dilediğim Eleman Aranıyor, seyri keyifli bir oyun. Sanırım Ozan Ağaç ve Avamgarde ismini gelecek sezonda daha çok duyacağız.

Kaynak:

Cehennemin Tarihi – Alice K.Turner- Çeviren : Ayhan Sargüney/ Ayrıntı Yayınları

Tanrının Öyküsü- Robert Winston – Çeviren : Sinan Köseoğlu/ Say Yayınları

Şeytanın Genel Tarihi – Gerald Messadie – Çeviren : Işık Ergüden/ Kabalcı Yayınları

http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eeytan

http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0slam’da_melek

Oyunun künyesi:

Yazan: Ozan Ağaç

Yöneten: Aslı Narcı,

Yönetmen Yardımcısı: Emre Narcı,

Hikâye: Cem Özüduru, Ozan Ağaç

Oyuncular: Sebla İplikçi ( Politikacı), Ceren Menekşedağ (Öğretmen) Serhat Yıldız (Cebrail), Ozan Ağaç (İsrafil), Sedat Başargan (Azrail)

Dekor Tasarımı ve Afiş: Cem Özüduru

Kostüm: Ekip

melihanik.blogcu.com

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Melih Anık

Yanıtla