Sabri Esat Siyavuşgil 1957 yılında Refik Erduran’ın ilk oyununun temsilini izledikten sonra Yeni Sabah gazetesinde “Galiba bir oyun yazarı kazandık” diye umut belirtmişti. Cemal Süreya ise 19 Şubat 1967 günkü Haber gazetesinde “Büyük bir kıpırdama içindeyiz, ” diyordu. “Az gelişmiş ülkeler Batı’dan ilk rövanşlarını edebiyatla alacaklar. Birkaç ad sayayım. Şiirde: Turgut Uyar, Edip Cansever, Sezai Karakoç, Ülkü Tamer. Hikayede: Vüs’at O. Bener, Bilge Karasu, Nezihe Meriç, Muzaffer Buyrukçu, Leyla Erbil, R. Tomris. Romanda: Yaşar Kemal. Tiyatroda: Refik Erduran, Güngör Dilmen.”
Aradan geçen yıllarda Erduran’ın yazdığı kırktan fazla oyun belli başlı tiyatrolarımızın hemen hepsinde sahnelendi, yurt içinde ve dışında ödüller kazandı. Bir Amerikan antolojisinde yayımlanan oyununa yazdığı önsözde Talat Halman onu virtüöz diye niteledi. Anatoli İvanov ise Erduran’ın oyunlarının Rusya’daki temsillerini izledikten sonra onu Piscator ve Brecht ile kıyasladı. Oysa Necef Uğurlu bir başka önsözde en önemli oyun yazarımız dediği Erduran’ın “kendini beğenmesi, övmesi, pazarlaması” olmadığını yazıyor. “Tuhaf bir adam” saydığı yazar nedense oyunlarının yayımlanmasını da pek istememiş.
Onun bu alerjisini aşarak sekiz oyununu kitaplaştırmanın tiyatromuza yararlı bir katkı sağlayacağına inanıyoruz.
(Tanıtım bülteninden)
Yazan: Refik Erduran
İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınevi, 2011.