Dikmen Gürün
Garajistanbul’da yeni bir festival başladı: Politik Oyunlar Festivali. Bundan böyle, her yıl 1-27 Mayıs arasında yapılacak olan festivalin başlangıç ve bitiş tarihleri toplumun son 50 yılda içinden geçtiği süreçlerin önemli satırbaşlarından sadece ikisi… Tarihler bağlamında dün ve bugün arasında yaşanan çakışma her anlamda önemli.
Türkiye’de 1960’lar özel tiyatroların patlama yaşadığı, toplumsal sorunları irdelediği yıllar. Buna bağlı olarak da politik tiyatronun yeşerdiği dinamik bir dönem… 1970’lerde yaşanan kırılmalar, 1980 darbesi ve yılgınlıkların, suskunlukların tırmanışta olduğu seneler… Bugün yaşanmakta olanlarsaVictor Hugo’nun “düşüncenin gümrük memurları” tanımının da ötesinde anlamlar içeriyor ama, içinde yaşadığımız bu kaotik ortamda yine de toplumun kendini ifade etme yollarını zorladığı bir gerçek. Bu açıdan da bakınca, 2000’lerde tiyatro dünyasında yeniden bir hareketlenmenin başladığı yadsınamaz.
Bellek tazeleme
Hollanda Kraliyeti İnsan Hakları Fonu tarafından desteklenen Politik Oyunlar Festivali tamamen tiyatroya odaklanan bir etkinlik değil. Disiplinlerarası bir renk taşıyor. Filmden tiyatroya, edebiyattan müziğe pek çok sanat alanını buluşturuyor. “Politik tiyatronun ikonlarının 20. yüzyılın başındaki iyi örnekleri politik sanat ürünleri için öncü bir hareket ve yol haritasını değiştiren etkili bir kavşak. Tiyatronun öncü rolünün verdiği ivmeyle, özellikle 20. yüzyılın son yarısında gelişmeyi hızla sürdüren sinemanın, videonun, plastik sanatların, dansın, performansın, edebiyatın içinde olmadığı bir politik oyunlar festivalini düşünemeyiz bile. Bütün bu disiplinlerin zenginliği bizleri zenginleştirecek” diyor Mustafa ve Övül Avkıran. Okumalar, filmler, oyunlar, dans gösterileri, tartışmalar, tanıklıklar… Bir tür bellek tazeleme, ya da yeni yüzleşmeleri yaşama süreci. Bu bağlamda, festivalin açılışında gösterilen Hüseyin Karabey’in “1 Mayıs 2 Film” adlı belgesel filmi, başta sanatçının kendisi olmak üzere tanıklıkları ekrandan paylaşırken seyirciyle, söylenecek sözlerin, sorgulamaların bitmediğini, bitmeyeceğini bir kez daha vurguluyor… Tüm etkinliklerde benzer konuşma, tartışma zeminleri oluşturuluyor. Kanımca, takip edilmesi gereken bir olay Politik Oyunlar Festivali.
Yüzyıl Sonra Brecht
Festival, beni, Zehra İpşiroğlu’nun Yüzyıl Sonra Brecht adlı son kitabına götürüyor. Bir kesişmeden söz etmek ikisi arasında. Brecht’in politik tiyatrosunun izini süren bir çalışma. Brecht ile güncel bir hesaplaşmayı gündeme getiren ayrıntılı sunuş yazısı kitabın temelini oluşturuyor. Günümüzde Brecht yorumlarıyla ilgili olarak İpşiroğlu’nun saptaması dikkat çekiyor: “Özellikle Almanya’daki Brecht yorumlarına baktığımızda Brecht’in oyunlarının ya çok müzelik ya da apolitik bir biçimde yorumlandığını görüyoruz. Bizde ise son yıllarda Brecht pek oynanmıyor ama son yirmi yıl içinde izlediğim oyunlar arasında, sözgelimi Dostlar Tiyatrosu’nun yaptığı öyle çalışmalar var ki, yaşamla tiyatro gerçekten bütünleşiyor. Örneğin Galilei 1980 askeri darbesinden sonra insanların korku içinde oldukları bir ortamı, bunalımlarını, aydınların korktuğu, insanların hapishanelerde süründüğü bir ortamı sahneye taşıyor bu oyunla, aydın bir kişinin tavrı nasıl olmalı, yazar nasıl davranmalı gibi soruları tartışıyor. Söz konusu Galilei yorumunda üzerinde durulan temel sorun baskılı dönemlerde susmalı mı, yoksa karşı mı çıkmalı sorununda odaklaşıyordu.” Bugün de aynı sorunun defalarca sorulduğu, sorulacağı zemin hazır…
Brecht’in doğumunun 90. yılında Berlin’de katıldığım “Uluslararası Brecht Diyalog”da kıdemli eleştirmen olan Prof. Ernst Schumaher, her ülkenin ve her sanatçının bugün Brecht’le yeniden hesaplaşması ve bunu yaparken kendini yenilemesi gerektiğini söylüyordu. Zehra İpşiroğlu da Yüzyıl Sonra Brecht kitabında günümüzde farklı kulvarda olan yazarların, tiyatrocuların ya da filmcilerin de Brecht’le hesaplaşmaları gerektiğini vurguluyor. “Brecht tiyatrosunu oluşturan etkenler, sözgelimi bir düşünsel tasarımdan yola çıkma, dramaturgi, yorumlama, yabancılaştırma, tarihe günümüz açısından bakma, geleneklerden kaynak olarak yararlanma bugün de geçerliğini koruyor.”
İpşiroğlu’nun da altını çizdiği gibi, günümüzde politik ve sosyal sorunlara yeniden yoğun bir ilgi var. Bir tıkanma ya da duraklama sürecinden sonra, tiyatroda yeni bir dönem başlıyor. Bu açıdan da Brecht önemli…
Cumhuriyet