Dündar İncesu
“İki kişinin evliliklerini resmileştirdikten sonra yakınlarıyla birlikte yapılan kutlama, eşlerin geleneklerine ve maddi olanaklarına göre değişik şekillerde yapılan törenler aynı zamanda yeni çiftlerin de tanışmalarına zemin hazırlar. Ne kadar özenilirse özenilsin davetliler mutlaka eleştirilecek bir şeyler bulur” deniliyor “düğün” tanımlarında.
Ama anlatacağım “DÜĞÜN”de olumsuzluk bulabilmek için epey zorlanacaksınız.
Birbirinden farklı sosyal sınıflara ait iki ailenin çocuklarını yetiştiren kadınların ağızlarından (töreni görmüyoruz ama) tüm olup biteni anlıyoruz.
Toplumsal rollerin doğmadan önce bile biçimlendirdiği bir dünyada seçimlerin özgür olmadığı anlatılıyor. Çünkü her şeyin tam ortasında “mutfak”tayız.
Ataerkil sistemde var olmaya çalışan kadınların, şiddetin uygulayıcısı haline gelerek içselleştirilen ve dile yerleşen şiddeti yeniden üretmelerini konu alan “DÜĞÜN” Ayşe BAYRAMOĞLU’nun sahnelenen üçüncü eseri, Tilbe SARAN’ın ilk yönettiği oyun.
Aile yadigârı köşkteki hazırlıkta gelin, gelinin annesi, anneannesi, en yakın arkadaşı, damadın annesi, damadın ablası, evin emektar yardımcısı ve dışarıdan tutulan günlük yardımcı kızın bulunduğu mekan, oyun ilerledikçe her iki ailenin de sırlarının duyulmaya başlandığı, yıllardır görülmemiş hesapların açıldığı bir ortama dönüşür. Burası mutfaktır.
Birbirlerinden farklı olmadığını anlayan sekiz kadının; bir nedenle “mağdur”, başka bir nedenle “fail” ama esasta birer “kurban” olduklarını görürüz. İçinde erkek hakimiyetinin hüküm sürdüğü “müzekker” dünyayla baş edebilmek için sekiz kadın bu dünyanın parçası olmayı yol olarak benimsemişlerdir. Erkek egemen dünyanın “dişlisi” olmuşlardır.
Tiyatro 2010 ödüllerinde “Yılın Yazarı” ödülünü kazanan Ayşe BAYRAMOĞLU’nun yazdığı “DÜĞÜN”ün metnine oyunculardan teknik ekibe herkesinde farklı katkıları olmuş. Tüm kadro kadınlardan oluşuyor. “DÜĞÜN” kadınları, kadınların güçlerini, güçsüzlüklerini, zorluklarla karşılaştıklarında bunların çözüm yöntemlerini, kadınlık hallerini dile getiriyor. Toplumda “kadın” olmanın çeşitli sıkıntılarını yaşayan, ortak dertlerine dair bir farkında olma çabasından doğan “DÜĞÜN”de yönetmen Tilbe SARAN’ın başarısı büyük.
Güler ÖKTEN, Zerrin SÜMER, Tilbe SARAN, Şebnem SÖNMEZ, Eda ÇATALÇAM, Evren ERCAN, Serpil GÖRAL ve Maria AKGÜLLÜ’nün başarıyla rol aldığı “DÜĞÜN” Nisan ayı boyunca sahnelenecek. “Minicik bir kar tanesi gibi başlayıp kadınların imecesiyle büyüyen bir kartopuna dönüştü” diyen Tilbe SARAN bu “dayanışma” için “artık sıra seyircinin katkısında” diyor.
Kadınların her şeyi sezgisel olarak bilmesi, anlaması ve çok hızlı olmaları oyunun hazırlanışında karşılaşılan sorunları çözmede yardımcı olmuş. Mekanın “mutfak” olarak seçilmesi kadının bir anlamda zorla itildikleri, onların üstlerine biçilmiş rol modelleri uyguladıkları ama aynı zamanda en “özgür” oldukları yerlerden biri. “Sığınak”ları olarak bu özgür alanda içlerinde ne varsa ortaya dökebiliyorlar.
Oyunun her tablosunda kadınların koşulsuz içselleştirdikleri erkek egemen dünyanın izleri var. Töre, namus, örf, adet, inanç denilen şeyler nasıl bir dünyanın eseri olduğunu seyirciye gayet iyi aktarıyorlar. Sözel, cinsel, duygusal, ekonomik şiddeti de sokakta, evde, işte, okulda yaşananları anlıyoruz “DÜĞÜN”de.
8 aylık yazma süreci yaşayan “DÜĞÜN” yap-bozlarla ortaya çıkmış. Burada kadının enerjisinin, içine alan, sarıp sarmalayan bir ortam çağrışımı var. Bu oyunda yanlış direkt olarak sorunu çözecek kesin hamleden ziyade bir yuvarlaklık, oyukluk ve kıvanma halini ortaya koymuş. Kadının rahatsızlığı, sorunun etrafında dolaşıp, içselleştirmesi aktarılmış. Oyunda “kurtuluş” yollarını anlatmak kaygısı güdülmeden dayatmaların- itilmelerin farkında olmaya çağrı var.
Serpil GÜNSELİ’nin müziği, Ayşe AYTER’in ışık tasarımı, Başak ÖZDOĞAN’ın sahne tasarımı övgüye değer.
Sanırım bundan sonra “bizde oyun yazarı yetişmiyor, çıkmıyor, yazılmıyor” denilirken “fesler” öne konulup biraz değil epeyce düşünmek gerek.
“DÜĞÜN”e herkes davetli…
(18 Nisan’da İzmit Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde, 20 Nisan’da Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi Büyük Salon’da, 26 Nisan’da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde, 27 Nisan’da Kenter Tiyatrosu’nda)