Köşe yazarı Hakkı Devrim’in Radikal Gazetesi’nde yayımlanan “Özkök’e teşekkür eder, Ezgi’den özür dilerim; Aylin’e ne diyebilirim?” başlıklı yazısının ilgili bölümünü okurlarımızla paylaşıyoruz.
…
İstanbul Kültür Üniversitesi 2012’yi Tiyatro Yılı ilan etti. Üniversitenin Rektörü Prof. Dursun Koçer, Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Bahar Akıngüç Günver bir grup tiyatro sevdalısını geçen hafta bir yemekte buluşturdular.
İşin içinde üniversitenin kurucusu Fahamettin Akıngüç’ün yakın dostu Refik Erduran da var. İKÜ’nün yayınevi onun yönetimindeymiş. O bir kitap hazırlamış bu vesileyle; Yıldız Kenter, Ali Poyrazoğlu ve Kenan Işık’la tiyatro üzerine yapılmış mülakatları bir araya getiren. Köşekadısı olarak değil de, bir tiyatro dostu olarak çağrılmış olmak hoşuma gitti.
Biraz gecikerek gittim. Başköşede sevgilim Yıldız Kenter oturuyor. Sonra Doğan Hızlan, Ali Saydam, Refik Erduran, Erdal Atabek, Selçuk Erez, Ali Atıf Bir, Zeynep Oral, Umur Talu, Cengiz Semercioğlu, Atilla Dorsay, Perihan Çakıroğlu, Sayım Çınar, Günseli Özen Ocakoğlu…
Bana sorarsanız bir aile toplantısı bu. Refik, kafilenin en yaşlısı sensin, diyor; o da ayrı bir keyf sebebi. Bir büyük ailenin –ne bileyim- bayram yemeği buluşması gibi bir hal. Ayakta dikilip elindeki içkiyi kimsenin üstüne dökmemeye çalışılan kokteyllere nispetle bir tür sevgililer pikniği benim için.
Hep yazarım ya, bir kültür alanıyla ilgililerin bu sebeple bir araya gelmesi başlıbaşına bir haz ve huzur konusudur, diye… En yabancı bir memlekette bile tiyatroya gittiysem, perde arası fuayede buluştuğumuz hiç bilmediğim insanlar bile yakın dostlarımmış gibi gelir bana. En çok o salonda veya fuayedeyken kurtulurum, yabancı bir ülkede olma duygusundan.
İKÜ’nün Feriye toplantısı bir de İstanbul’da, büyüdüğüm semt diye bildiğim Boğaz’ın kıyısında, okuduğum lisenin bahçesinde yapılıyor… Oh be! İçimin sıcaklığını, rahatlığını anlatamam size. Her on kişiden en az sekizi tanıdığım, ikisi üçü can dostum, böylesine bir keyf başka nerede bulunur?
Çoktandır göremediklerimle lafladık biraz. Yıldız’ı çok özlemişim, sarılıp sımsıkı kucaklamaya, öpmeye doyamadım. Bütün o sevdiklerimle (ve tiyatroyla) buluşmaya öylesine hasretim ki!
Lülüş olsa «Biz çağıralım!» diye tuttururdum. Şimdi Zeynep’e yalvarıyorum. Çok ihtiyacım var.
Bahar Hanımefendi dostum! Üniversitenin de emrindeyim, her tür hizmete âmâde.