Çocuk Tiyatrosu Nereden Nereye?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Ceren Okur

Çocukluk olgusu gibi çocuk tiyatrosu da var edilen bir kavram, Avrupa’da Rönesans’la bizde ise batılılaşma ile ortaya çıkıyor. Çocuk tiyatrosu kavramı çocuğu eğitmekle ilişkileniyor ilkin. Baltacıoğlu’nun katkılarıyla çocuk tiyatrosu çocuk eğitiminin en önemli parçası ilan edilerek müfredata giriyor Cumhuriyetten daha önce. Baltacıoğlu’nun amacı çocuğun kişisel gelişimini desteklemek ve sanatla karşılaşmasını sağlamakken, müfredatta kendine bu girişim çocuğa tarihini öğretmek, iyi ve ahlaklı olmasını sağlamakla karşılık buluyor. Okullarda tiyatro kavramında ne yazık ki hala bu çelişkiyi yaşıyoruz. Baltacıoğlu’nun bundan 120 yıl önceki hayali tiyatroyu çocukların yaşamının bir parçası haline getirmek ve oyun oynar gibi sanatla buluşturup, her hafta sahneye bir tiyatro oyunu koymalarını sağlamakken günümüzde bile bu amaçtan çok uzakta, çocuklar yoğun stres altında yılsonu gösterisi hazırlıyorlar. Altı bezli çocuklar sahnede ana-babaların alkışına çıkartılıyorlar. Bu gösteriler özel okullarda Oscar törenini aratmayacak yarışmalara hatta olimpiyatlara dönüşmüş durumda bir reklâm aracı olarak kullanılıyor.

Okullarda tiyatroyla başlayan süreç profesyonel tiyatro ile devam ediyor. Amaç çocuklara tiyatroda nasıl davranacaklarını öğretmek, onları “iyi”, “doğru” insan yapmaya çalışmak. Bu süreç 1934’de Şehir Tiyatroları’nda Muhsin Ertuğrul tarafından başlatılıyor. Ardından İzmir Şehir Tiyatrosu ve Devlet Tiyatrosu tarafından uygulanıyor. Çocuklar tiyatro yoluyla eğitiliyor, hayata hazırlanıyor, nasıl biri olmaları gerektiğini öğreniyorlar. Bu süreçler hep el yordamıyla, iyi niyetli öncülerle, keşfetme yoluyla ilerleyerek günümüze kadar geliyor, özerk olmayan birimlerde, yetkisiz sorumluluklarla, kişisel çabalarla sürüyor. Bu alanda kurumsallaşma hala sağlanabilmiş değil, dolayısıyla çalışmalar bilimsel temellerden ve belirli bir politika olmadan sürüp gidiyor. Bu dağınık sistematikten uzak hal özel tiyatroları da harekete geçiriyor. 1950’lerde özel tiyatrolar bu alana daha çok kar amaçlı giriyor ve günümüzde içinden çıkılamayan ortam hazırlanıyor.

Özel tiyatrolarda çocuk tiyatrosu nadiren bir sanat formu olarak ele alınıyor. Genellikle “yetişkin” tiyatrosundan gerekli kazancı sağlayamayan tiyatrolar bir yandan da çocuk tiyatrosu yaparak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Darülbedayi geleneğinde uygun bulunan müzikli danslı çocuk tiyatrosu formu en çok benimsenen biçim olarak karşımıza çıkıyor; öyle ki, bir saatlik oyunun içine 18 müzik konan oyunlarla karşılaşabiliyoruz. Danslardan ve müzikten oluşan, gerisi karikatürize oyunculukla kotarılmış bir takım “iyilik” ve “doğruluk” dersleri alabileceğimiz oyunlar var artık sahnede çocuk tiyatrosu adına. Üstelik anne babalara çocuklarını tiyatroya götürmek bir görev olarak yükleniyor ve sanatla çocuklarını tanıştırmak için bu ucube gösterilere çocuklarını götürmeleri yönünde destekleniyorlar. Okullarda da tiyatro faaliyeti adında bu gösterileri görmek mümkün. Okul yönetimiyle anlaşan özel tiyatrolar ücreti mukabilinde niteliği kendinden menkul oyunlarını rahatlıkla seyrettiriyorlar çocuklara, öğretmenlerin susun tiyatroda konuşulmaz, gülünmez uyarılarıyla. Çocuk bu zaten nerede konuşup nerede güleceğini bilecek yaşta değil henüz, ona öğretmek bizim görevimiz!

70’lerde banka sponsorluklarıyla ivme kazanan günümüzde belediyelerle ve özel şirketlerle devam eden sponsorlu özel çocuk tiyatrosu da aslında hiçbir bilimsel veriye dayanmadan yaratılmış “müzikli-danslı çocuk tiyatrosu”na destek oluyorlar. Gizli reklamlar, açık reklamlar, ürün tanıtımları, meyve suları, sütler eşliğinde eğlenceli oyunlar sunuluyor çocuklara, geleceğin tüketicileri şimdiden şekillendiriliyor.

Denetim sorusu akla geliyor. Çocukların eğitimi için kılı kırk yaran MEB bu alanı bu kadar boş mu bırakıyor; hayır. Elbette metinler denetliyor, ahlaki yönden doğru mu, Türk örf ve adetlerine uygun mu denilerek. İçerik ve biçimle ilintisi olmayan, tiyatrodan bihaber kurullarda onaylanıyor bu oyunlar, çocuk tiyatrosu alanındaki örgütlenmeler muaf tutularak süreçten.

Sorunları ülke politikasından ayırmak mümkün değil. Çocuk Türkiye’de ne kadar ciddiye alınıyorsa tiyatrosu da o kadar ciddiye alınıyor. Çocuk adına konuşanlar, onları eğitenler tiyatrosu adına da konuşmakta hatta amaç göstermekte beis görmüyorlar. Akademik olarak çocuk tiyatrosu bir yere dayanmayınca, kendi başına ilkelerini ve ağırlığını koyamıyor, bilimsel verilerden yoksun el yordamı ilerleyişlerin önü açılmış oluyor. 130 yıllık bir çocuk tiyatrosu serüveni çıkış noktasından çok uzakta bir yerlerde dolanıp duruyor. Kişisel çabalarla kurumsallaşma, akademik çalışmalar, deneysel çocuk tiyatrosu çalışmaları yapılıyor. Bu iyi niyetli yaklaşımlarda tümüyle kişilere yönelik çabalar olduğu için sistematik bir gelişme umudu görünmüyor alanda.

Tiyatro bütünsel bir sanat formudur, çocuğu yetişkini ergeni, yaşlısı olmaz. “Çocuk tiyatrosu”nu tiyatrodan farklı kılan öğe “çocuk için anlaşılır kılacak” niteliğe sahip olmasıdır. Sanat dolaylı olarak eğitir, insanın çevresini ve kendisini yeniden anlamlandırmasını sağlar. Bugün karşılaştığımız örnekler ise bu anlamlandırmayı sağlamaktan çok uzakta görünüyor. Birkaç iyi örnek dışında çocuklara izletilen tiyatro adı altındaki gösterilerin çocukları ne geliştirmesi ne geleceğin izleyicisi kılması ne de estetik olarak eğitmesi mümkün değil. Bu mümkün olabilseydi eğer, şimdiki yetişkinlerin hepsinin “iyi, doğru insanlar” ve iyi seyirciler olması gerekirdi. Tiyatroya gitme oranları son otuz yılda sürekli düşüyor, suç oranları artıyor.

Eğitilerek bu günlere gelen bizler onlara sunduğumuz dünya ile çırılçıplak ortadayız, ölümler, açlık, savaş, kıtlık ve kirlilik… Bernard Shaw’un sözleriyle noktayı koyalım, “çocuklarınıza ders vermek istiyorsanız bu hiç de gerekli değil, kendinizi örnek gösterin. Ama sizin gibi olmaları için değil, sizin gibi olmamaları için.”

Bu yazı 27 Mart 2011’de Birgün Pazar Eki’nde yayımlanmıştır.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Ceren Okur

2 yorum

  1. Sevgili Ceren,

    Eline sağlık..Her ebeveynin okuması gerekli bir yazı.

    Sanıyorum içinde bulunduğumuz günlerde çocuklarını ellerinden tutup tiyatroya götürenler,kendileri de bir zamanlar ellerinden tutulup tiyatroya götürülmüşlerin içindeydi ama kendilerinin şimdi tiyatroya gitmedikleri de sayılarla ortada. Diliyorum ki bu gerçeği düşünüp yapılan yanlışı ve nasıl bir labirentin içinde olduklarını anlarlar. Labirentten çıkış için yazın içindeki aydınlığı görmelerini diliyorum. Yönetenler de anne ve baba. Bugün o aydınlığı göremezse yarın kendi çocuğunun düştüğü karanlığa şaşırmasın hiç kimse.

  2. beril boz Tarih:

    Gündeminde çocuk tiyatrosu olan olmayan herkes için oldukça aydınlatıcı olmuş, bu nedenle pek beğendim, ellerinize sağlık. Fakat bir şey takıldı aklıma yazıyı okumayı bitirince. Yazınızda çocuk tiyatrosunun nereden gelip şu an nerelerde ‘durduğunu’ gayet güzel tahlil etmiş olduğunuzdan yazı bittiğinde “ee şimdi nolucak?” diye sorakaldım…Bu alanda derli toplu bir yapılanmaya gidilebilir mi sorusuna bir cevap ya da cevap önerisi bekledim belki.. Ne dersiniz acaba? Nerededir bu umut anahtarı? Selamlar, sevgiler…

Yanıtla