Yaşam Kaya
İstanbul Halk Tiyatrosu, kuruluşundan bu yana aykırı işlere imza atıyor. Türkiye’deki tiyatro dünyasına alternatif oyunlar sunarak toplumsal alanda halk için tiyatro yapmaya gayret eden grup, bu uğraşında çok da başarılı oluyor. Politik tiyatronun günden güne yok olmaya doğru ilerlediği şu günlerde, içinden geçtiğimiz karanlık günleri sahnelere aktarmak kolay bir iş değil. Gagarin Sokağı adlı politik, işçi olaylarının ele alındığı mükemmel bir oyundan sonra Alevli Günler, Türkiye’deki devlet otoritesinin dini, insanlar üzerinde nasıl baskı unsuru olarak kullandığını samimi bir şekilde seyirciye sunuyor. Tiyatro sahnesinde sistemleşmemek için direnen bir insanın konusu yer alırken, izleyici koltuğunda seyirciler kendi hayatlarına düşen payı alıyor.
Çocukluk yıllarından beri hiç ayrılmamış üç arkadaşın hikâyesi ile başlıyor oyun. Biri kasap, biri muhasebeci, biri profesör olan dostların yaşama özgürce tutunma azimleri öykünün giriş bölümü ile belirginleşiyor. Seviniyorlar, üzülüyorlar, geçmişin getirdiği birikimle birbirlerine sıkı sıkıya sarılıyor. Ve gün geliyor profesör lenf kanseri olduğunu, 4 ay sonra hayata gözlerini kapatacağını öğreniyor. İşte konu bu noktadan sonra mükemmel bir gerçekliliğe doğru kayıyor. Dini inançları gereği öldükten sonra bedeninin yakılmasını isteyen profesör nüfus cüzdanında bulunan “Müslüman” hanesini kaldırtıp yerine “Şaman” ya da “Şamanist” yazdırmak istiyor. Önce diyanete başvurup sonuç alma gayretine giren Profesör Tarık Öztürk diyanetten olumlu sonuç almasına rağmen bu sefer de mevzuatlara takılıyor. Günler ilerledikçe ölümle yüzleşeceğini bilen bir insanın özgürce ölmek için giriştiği savaşı izliyoruz.
Adım Adım Gerçekle Yüzleşmeye…
Konuda bahsi geçen profesörden yola çıkarak Türkiye’de yaşanılan dini baskılara değinmemiz lazım. Sahnedeki konuya bakınca Ankaralı Cahit Bolat geliyor insanın aklına. Alevi inancına sahip Bolat, din hanesindeki “Müslüman” ibaresini kaldırtıp yerine “Alevi” yazdırtmak istemiş; fakat sistem kendisine böyle bir dinin olmadığını söyleyerek Bolat’ın isteğini geri çevirmiş. Cahit Bolat söylenilene karşılık bu sefer de din hanesine “Şaman” yazılmasını talep etmiş. Sistem “Şamanizm” diye bir din olmadığını, üç büyük tek tanrılı din dışında hiçbir dinin nüfus cüzdanına yazılamayacağına karar vermiş. Bununla da kalmayan statüko, Bolat’a hukuk mahkemesi yasasına uymadığı için 172 TL para cezası kesmiş. Cahit Bolat, dinini özgürce yaşamak için mücadele eden bir insan. Sistemin ona dayattığı Sünni hayat şartlarına karşı özgürlük mücadelesini inatla sürdürüyor. Alevli Günler’de adı geçen Profesör Tarık Öztürk’ün mücadelesi ile Cahit Bolat’ın savaşı devletin dini otoritesine bir başkaldırı sayılır!
Muhafazakâr “Müslüman Hayri” adında bir kasap (Bahtiyar Engin); otoriteye saygı duyan aykırılıkları, isyanları olan bir muhasebeci (Levent Üzümcü); Tengrizm’e inanan Tarık Öztürk adında Şaman profesör (Cem Davran); sistemi, baskıyı temsil eden (Erkan Can) oyunda görev alan isimler. Arkadaşların birbirleriyle olan kavgaları, çekişmeleri gösterinin başında insanları eğlendirirken Tarık Öztürk’ün kanser teşhisinden sonra her şey farklılaşıyor. Arkadaşlarının son isteğini yerine getirmek için dört koldan dayanışan insanların çaresizliklerine, günden güne kaybolan umutlarına tanıklık ediyorsunuz. Öyküde komedi doruk noktada olmasına karşın, gerçekle yüzleşmeye adım adım giden insanların acıları bir anda karşınıza beliriyor.
Irmak Bahçeci’nin yazıp, Yıldıray Şahinler’in yönettiği oyunda yönetmen ve oyuncular fevkalade başarılı. Cem Davran, Levent Üzümcü, Erkan Can, Yıldıray Şahinler ve Tuğçe Kıltaç harika bir ekip olmuş. Türkiye gerçeğinin en yalın ve en samimi halini izliyorsunuz. Barış Dinçel’in dekor/kostüm tasarımı oyunun güzel yapısına uymuş.
Alevli Günler, içinden geçtiğimiz karanlık günlerde sahneleri aleviyle sarıyor. Komedinin böylesine bir öyküde yükseldiğini görmek insanı şaşırtsa da, insanların sistem karşısındaki çaresiz görüntüleri yürekleri burkuyor. Tiyatro sezonu bitmeden mutlaka bu gösteriyi izleyin…