Dikmen Gürün
RomaEurope Festivali 25. Yılını Kutladı
RomaEurope Festivali bu yıl 25. yılını kutladı. Eylülden Aralık ayına kadar süren program hemen bütün sanatları kapsıyor ama tiyatro ve dansın ağırlığı hayli yoğun. Video sanatının dansla, performans ve müzikle buluştuğu yapıtların yanı sıra opera-tiyatro tarzı yapımlar da dikkat çekiyor…
Claudia Monteverdi müzikleri üstüne Caroline Petrick rejisiyle Ensemble B Rock’un “Ruhum Nerede?” adlı yapıtı böyle bir çalışma. Peter Sellars’ın rejisini, György Kurtag’ın müziklerini yaptığı ve soprano Dawn Upshaw’ın yorumladığı “Kafka Fragmanları” yine bir opera-tiyatro. Festivalin 25. yılı nedeniyle davet edilmiş…
Yapımcıları arasında Carnegie Hall’ın da bulunduğu “Kafka Fragmanları” 2005 yılından bu yana özel çağrılarla dünyayı dolaşıyor… Kulakları çınlasın John Malkovich’in ve de Paris Operası’nda iki gece kapalı gişe oynadıktan sonra yolunu İstanbul Tiyatro Festivali’nden geçiren “Şeytani Komedya”nın…
Farklı Buluşmalar
“Glima”, tiyatro (fiziksel tiyatro) ve teknolojinin iç içe geçtiği güçlü bir gösteri. Sırp, İtalyan ve İzlandalı sanatçıların buluştuğu bir çalışma “Glima”. Konsept Masbedo’ya ait. Video sanatında söz sahibi bu İtalyan ikilinin (Nicolo Massazza ve Jacopo Bedogni) video ile performansı buluşturan işleri Paris’te Grand Palais’de, Torino’da, Roma’da, Madrid ve Tel Aviv’de, Venedik Bienali İtalya Pavyonu’nda sergilenmiş.
Masbedo, “Glima” ile kadın/erkek ilişkisi üzerine odaklanırken müzik ve beden dilini teknoloji ile buluşturuyor. “Glima”, İzlanda dilinde eski bir güreş türüne verilen ad. Adeta bir ritüel haline gelmiş olan bu güreşte zekânın ve psikolojinin fiziksel güçle aynı öneme sahip olduğu üzerinde duruluyor ve o nedenle meydana kadınların da kabul edildiği belirtiliyor. Kadın zekâsının her zamanki kıvraklığı onlarca yıl öncesinden bir kez daha vurgulanmış oluyor böylelikle.
Sahnede izlenen de bir tür zekâ ve güç çatışmasının yanı sıra karşılıklı bir etkileşim süreci. İki dansçı-oyuncu, canlı müzik eşliğinde dinamik bir alışveriş sergilerken videoya çekilmiş olan sahnelerin yanı sıra küçük bir kamera taşıyan bir robot-örümcek de sahnede yaşanan şiddetin ya da dinginliğin akışını canlı olarak çekiyor. Bu bağlamda, tanıtım yazısında yapılan bir saptama da ilgi çekiyor; “…dış dünya ve seyir yoluyla narsist hazza ulaşma gerekliliği, bir kameranın robot gözü aracılığıyla.. özellikle kadın kahramanı içine alan bir açıdan sergilenmek isteniyor”.
İki ekran ve bir platformdan oluşan sahne tasarımı yalın. Bu platform üstünde siyah çarpıcı giysileri içinde birbirlerine uzun kementlerle bağlı iki sanatçı ustalıkla sergiliyorlar insan ilişkilerindeki parçalanmışlığı, yabancılaşmayı, baskın çıkma içgüdüsünü… Kementler kadının ellerini erkeğin başına bağlıyor. Erkeğin başında sadece göz kısmı açık siyah bütün bir maske kadına daha geniş hareket olanağı tanıyor… Bu iki insan, bu iki cins arasında adeta acımasız bir yarış başlıyor. Kadın ile erkek arasındaki çekişme zaman zaman erotik tablolar oluşturuyor, zaman zaman bitkin, yılgın ya da kolay pes etmeyen teslimiyetler ya da itişmeler. Psikolojik, sosyal boyut ile fiziksel boyut birbirinden ayrılmıyor.
İki sanatçı; Erna Omarsdottir ve Damir Todorovich arasındaki ilişkide söze yer yok. Hareketleri sert, dinamik, vurucu. Omarsdottir, uzun yıllar Jan Fabre ile çalışmış bir dansçı. Kuşkusuz Todorovich de o denli güçlü… Müzik de sahnede izlenen kopan, ayrışan, buluşan ilişkiler ve video gösterimlerinde olduğu gibi, seyircinin düş gücünü harekete geçirmeyi amaçlıyor.
Bu bir saatlik gösterinin sonunda sanki iki oyuncu yeni bir arayış, yeni bir mücadele, yeni bir “Glima” için yine başa dönmeye hazır bekliyorlar insanlar salondan çıkarken…
28.12. 2010 tarihli Cumhuriyet’ten alınmıştır.