Melih Anık
“Oyun Atölyesi’nin Macbeth Çevirisinden İki Dize ve Tiyatroda Saygı” başlıklı yazıma gelen bir yorumun gözden kaçmasına gönlüm razı olmadığı için ve belki yararlı bir tartışmaya katkı sağlar düşüncesi ile cevabımı bir yazı olarak yayımlıyorum. Keşke yorum yazan kişi adını da vermiş olsaydı.
Genel olarak “Adsız” yorumları dikkate almıyorum ama yorum içeriği ve düzeyi nedeniyle cevap vermeye değer. Katkı için teşekkür ederim.
Daha önce yorum yazan bir “Adsız”, yazımdaki saptamaları “ilginç” bulmuştu; bir diğer (aynı kişi değilse) “Adsız” tarafından yapılan yorum şu:
“Sayın Melih Anık, izninizle Sabahattin Eyüboğlu’nun Macbeth çevirisinden üç bölüm paylaşmak istiyorum:
–PERDE I SAHNE III
ÜÇÜNCÜ CADI: (Banquo’ya) Kral olmasan da krallar yetiştireceksin! Selam ikinize de Macbeth ve Banquo!’
Sabahattin Eyüboğlu “yetiştireceksin” kelimesini kullanır oysa bildiğinizi tahmin ettiğim üzere oyunun ilerleyen bölümlerinde Banquo, Macbeth tarafından öldürtülür. Bu durumda ölü birinin yani Banquo’nun krallar yetiştirmesi pek mümkün değildir.. Cadılar Banquo’nun öldürüleceği bilgisine sahiptirler, dolayısıyla “yetiştireceksin” kelimesi bir mantık hatası olarak çıkar karşımıza… Hatta küçük gibi görünse de çok önemli bir ayrıntıdır!
–PERDE I SAHNE V
LADY MACBETH: (Macbeth’ten aldığı mektubu okuduktan hemen sonra) Glamis Beyi dediler oldun; Cawor Beyi dediler oldun; öbür dediklerini de olursun…’
Yine bildiğiniz üzere Macbeth, oyunun başında (kendisine çok önceden verilmiş olan bir ünvanla) Glamis Beyi olarak çıkar karşımıza..Bu Cadılar tarafından söylenmiş ve sonradan gerçekleşen bir kehanet değildir! Dolayısı ile de Lady Macbeth’in “Glamis Beyi dediler, oldun” cümlesi Eyüboğlu çevirisinde yine bir mantık hatası olarak çıkıyor karşımıza..
Yine benzer bir mantık hatası:
–PERDE III SAHNE I
BANQUO: Kral, Cawdor, Glamis, hepsi oldun:
Cadı karılar ne dediyse çıktı.’
Macbeth’i orjinalinden ve diğer çevirilerden karşılaştırmalı olarak incelerseniz eğer bahsettiğim mantık hatalarının aklıma ilk gelen bu üç örnekle sınırlı olmadığını mutlaka farkedersiniz.. İyi çalışmalar…”
CEVABIM:
Her şeyden önce bir noktayı belirtmem gerekiyor. Ben Oyun Atölyesi’nin geçmiş eleştiriler hakkındaki söylemini beğenmedim. Sizden önce ve belki de sizin tercümenizi de besleyecek olan tercümelere bir kalemde “ben böyle çevirinin dıttt” denmemeli .
Yorumdan, diğer çevirilerde söz edilen mantık hatalarının olmadığı belirtiliyor diye anladım. Demek ki doğruya yakın çeviriler (içinde doğru çevrilmiş dizeler) de var. Keşke Oyun Atölyesi de anlamış olsa.
Öncelikle dizelerin özgün haliyle başlayalım.
PERDE I SAHNE III
3 Witch- “Thou shalt get kings, though thou be none
So all hail Macbeth and Banquo!”
Burada “babası (atası) olacaksın” denmiş. Anlamı genişleterek, “biri/leri/nin kral olmasına neden olacaksın”.
Shakespeare (ve de Eyüboğlu) “Kralların atası olmak” fikrini sonraki sahnelerde vurguluyor.
Banquo (Perde III Sahne I- sayfa 61)
“Bense krallar atası, babası olacakmışım
Bir doğruluk varsa bu cadıların falında
-ki senin için gün gibi var, Macbeth-
Neden sana dedikleri çıksın da
Bana dedikleri çıkmasın?
Umuda kaptırmasın beni?” der.
Macbeth (sayfa 64)
“Banquo’dan korkumuzun kökleri derin
Yaratılıştan kralca bir yanı var
…….
Cadılar bana krallık verince nasıl çıkıştı
Kendi için konuşmalarını emretti onlara!
O zaman cadılar kahince selamladılar onu
Krallar atası diye.
………
Ben kral babası olmayacağıma göre
Tacı da asayı da alacaklar demek benden
Demek Banquo’nun soyu için kana buladım elimi.
……….
Banquo’nun tohumları kral olsun diye”
Daha sonraki kısımlarda “doğruyu bulan”(!) Eyüboğlu’nun “yetiştireceksin” ifadesini bu bağlamda “okumak” gerek.
Banquo ve oğlu Fleance’in İskoçya tarihinde önemli bir yeri var. Bazı inanışlarda İskoçya krallarının Banquo ve Fleance’in köklerinden geldiği anlatılıyor. Shakespeare, mitolojik niteliği ağır basan tarihi bir hikâyeden yararlanmış. Ayrıca, gelecekte kralların atası olduğu ve Banquo’nun soyundan geldiği söylenen Kral James I’i memnun etmek için Shakespeare, Banquo’yu Kral’ın katledilmesi olayına karıştırmamış. Ama Banquo ve Fleance’ın “gerçek” olmadıkları üzerinde fikir birliği var gibi. Shakespeare, Fleance’a krallık “yakıştırmış” olabilir. Sonraki sahnelemelerde bu da dikkate alınmış. Burada da Fleance’ın “yetişmiş” olup olmadığı önem kazanır.
II.Perde’nin hemen başında (sayfa 37) Banquo oğlu Fleance ile görünür. Çeşitli kayıtlarda Banquo’nun oğluna kılıcını vermesi “krallık eli” vermesi olarak yorumlanmıştır. Fleance’ın elinde meşale olması geleceğin aydınlık olmasına yönelik bir imadır. Eyüboğlu, tercümesinde “oğlun baba tarafından yetiştirilmesi”nden yola çıkarak geniş anlamlı bir çeviri yerine daha sonraki sahnelerde kullandığı gibi “kralların atası olacaksın” dese daha anlaşılır olurdu. Ancak oyunun tümünden ne demek istendiği anlaşılır.
Fleance’ın 13-16 yaşlarında olduğu öne sürülmüştür. Aktör Keith Chegwin, 14 yaşında, Polanski’nin 1971 yılında yaptığı Macbeth filminde Fleance rolünü oynamış. Aktör David Thornton 1991 yılında 13 yaşında iken bir Macbeth uyarlaması olan Men of Respect de Fleance’ın karşılığı olan Phil karakterini canlandırmış. Bazı opera sahnelemelerinde oyunun sonunda (kehanete göre Banquo’nun oğlunun kral olması yorumu yapıldığı için) “Malcolm’un kral olması” çelişkisinin, Fleance’ın kral olamayacak kadar küçük bir çocuk seçilmesi ile çözüldüğü belirtilmiş. Fleance’ın sahneye elinde meşale ile girmesi, babasının kendisine kılıcını emanet etmesi, yalnız başına ata binmesi, Fleance’ın katillerin elinden kaçarak kurtulabilmesi, babasının ona “öcümü al” demesine bakarak Fleance’ın yeterince “yetişmiş” olduğu da söylenebilir.
“Yetiştireceksin” ifadesi zaten “Glamis Beyi”, “Cawdor Beyi” olan Macbeth’in selamlanmasına benzer ve geleceğe yönelik bir ifade olarak da yorumlanmayabilir. “Olmuş” olaylarda da falcı gelecek zamanı kullanır ya onun gibi. Eyüboğlu’nun yukarıdaki düşünceler çerçevesinde tercihini yaptığı söylenebilir.
Orhan Burian tercümesinde ise:
ÜÇÜNCÜ CADI –“Sen hükümdar olmayacaksın, ama soyundan hükümdarlar gelecek. Selam ikinize de, Macbeth ve Banquo!” denilmiş.
PERDE I SAHNE V
Lady Macbeth: “Glamis thou art and Cawdor and shalt be what thou art promised”
LADY MACBETH: (Macbeth’ten aldığı mektubu okuduktan hemen sonra) “Glamis Beyi dediler oldun; Cawdor Beyi dediler oldun öbür dediklerini de olursun” ifadesini bir sonraki başlıkta verilen Banquo’nun söyledikleri ile birlikte “okumak” gerekli.
Perde I Sahne III’de
1 Witch “All hail, Macbeth Hail to thee,Thane of Glamis!”
“Selam sana Macbeth! Selam Glamis Beyine!” şeklinde selamlanır Macbeth.
Macbeth “Glamis Beyi oldum, biliyorum” diye cevaplar.
Bu nedenle Lady Macbeth’in söyleyişinden “Glamis Beyi diye hitap ettiler” anlamı da çıkarılabilir. “Selam sana Cawdor Beyi” derken de cadılar geleceği söylemiyor, yeni ünvanı ile “hitap ediyorlar” Macbeth’e. Bir sahne önce Kral Duncan “Cawdor Beyliği de Macbeth’in olsun!” demiştir. Aynı düşünceyle İkinci cadı “Selam sana Macbeth, selam Cawdor Beyi’ne” dediğinde kendisi bilmese de Macbeth zaten Cawdor Beyi olmuştur. Yani cadılar bunu söylerken geleceği haber vermezler. Glamis Beyi olarak selamladıkları gibi Cawdor Beyi olarak selamlarlar Macbeth’i. Burada teatral bir söylem vardır. Önce Glamis sonra Cawdor oldun diyor cadılar.
Orhan Burian tercümesi : “Hem Glamissin, hem Cawdor; sana söz verilen şey de olacaksın.”
Ancak ilk iki selama bakarak cadıların o sahne üzerindeki “belirgin olmayan” duruş ve söylemleri üzerine düşünmek gerek. Bence bu duruma biraz da Shakespeare’in kendisi neden oluyor. (Aşağıdaki maddeye bakarak)
PERDE III SAHNE I
Banquo- “Thou hast it now,King, Cawdor, Glamis all,
As the weird women promised”
Kral, Cawdor, Glamis, hepsi oldun:
Cadı karılar ne dediyse çıktı.‘
Shakespeare’in ifadesini, Eyüboğlu da aynen söylemiş.
Orhan Burian tercümesi :
Banquo-“Işte artık cadıların dediği her şeye eriştin: Cawdor, Glamis ve kral oldun.”
Cadılar ilk karşılaşmada olmuş ünvanları seslendiriyorlar, kehanetleri “Kral olma” ile ilgili. Oysa Banquo’nun sözlerine bakarak Shakespeare’in ilk iki selamı (Glamis ve Cawdor) da cadıların kehaneti olarak verdiğini anlıyoruz. Bu nedenle mantık hatası gibi görünenlerde Shakespeare’in de katkısı var diye “okuyorum” ben. Aksi takdirde cadılar ve kehanetleri üzerine başka yorumlar yapmak gerekecek. Belki de Shakespeare oyunlarında hep karşılaşıldığı üzere cadı sahnelerinin oyundaki yeri yanlış.
Sabahattin Eyüboğlu’nun ne yaptığını bilecek düzeyde biri olduğunu düşünüyorum. Metnin geneline bakıldığında belirtilmiş olan mantık hatalarının “doğrulanmaları” görülmekte. Mantık hatalarını oyunun bütününe bakarak yargılamak daha doğru geliyor bana.
Aydınlık kişiliği herkesin malûmu olan Eyüboğlu’nun benim savunmama ihtiyacı yok. Kaldı ki hatalarını tartışsak bile kendisine saygı göstermenin bir sakıncası yok. Öte yandan “Çağdaşımız Shakespeare” her dönemde başka “ışıldıyor” ki bunun tercümede de karşılığı olacaktır bir türlü. Tercüme yaparken (hele de önünüze diğer tercümeleri açmışsanız) her tercüme bir öncekinden beslenir (hiç değilse zihinsel olarak). Tercüme edilen Shakespeare ise, örneğin “To be or not to be”yi bilerek başlarsınız, Hamlet’i hiç okumamış da olsanız (olmaz ya). Bu nedenle her yeni tercüme yapan, eskisine öncelikle saygı göstererek işe başlamalıdır. Onu aşabilmenin yolu “dıtt”lamaktan değil yapılan önerinin ufkunu fırsat saymaktan geçer.
Ama Oyun Atölyesi sadece Eyüboğlu’nunki değil daha önce yapılmış tercümeleri “dıttt”lıyor, Orhan Burian tercümesi de dahil. “Ve Shakespeare çevirilerinin seçilmiş bir ekiple (sosyolog, tarihçi, İngiliz dilbilimci, oyuncu ve iki garson(!)) beyin fırtınası yaparak ancak hakkıyla yapılabileceğine kanaat getirdik” ifadesi ile de geçmişe haksız bir gönderme yapıyor. İtirazım asıl buna.
Not:
Oyun Atölyesi (Kemal Aydoğan) ile yapılan bir söyleşiden öğrendiğim kadarıyla oyun sürerken bir çocuk oyuna patenle giriyormuş, sonradan kaldırılmış.
Bunun nedeni şöyle açıklanmış
Şimdiki zamanı temsilen bu, olay günümüzde Türkiye’de ve Moda’da sergilendiği için icra zamanını göstermesi için konulmuş, günümüzü temsilen oyunun içine giren öğeymiş. Seyircinin şimdiki zaman bağlantısı olarak kullanılmış. Fakat seyirciden alınan tepkilerden, bu göstergenin çok fazla okumaya, anlamlandırmaya kapı araladığı; seyircinin zihninin çok fazla kurcalandığı; bu basit şimdiki zaman algısının seyirci için oyunu fazladan karmaşıklaştıran bir öge olduğu görüldüğü için çocuk Banquo’nun oğlu olarak konumlandırılmış. Oyun Atölyesi, kendileri için birincil şeyin seyircinin anlaması olduğunu belirtmiş.
Fleance ile ilgili tarihsel tartışmaların ışığında yeniden düşünülmesi amacıyla bu hususu belirtmeden geçemedim.